Güncel
Giriş Tarihi : 26-12-2014 12:07   Güncelleme : 26-12-2014 12:07

Kendi Kalemini Kıranlar.....

İNTİHAR!

Kendi Kalemini Kıranlar.....

İNTİHAR!

...Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup

kulak verdiğiniz saatin tiktakları

kaplar tekin olmayan göğünüzü

geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç

suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz

bakınıp dururken duvarlara

boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi

kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar

gibi

yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutukluluk haline, bir trafik

kazasına, başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye, ameliyata

alınmaya

kendimizi hazırlar gibi

yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi

ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,

ve kazanmış görünürken derinliğimizi

Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde

bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar

o tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi

hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar

denemeseniz de, bilirsiniz

hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar...Murathan Mungan

Gök kubbe altında söylenmemiş söz yokmuş.O gök kubbe altında söylenmiş,söylenecek en ağır kelimelerden biri belki de “intihar”sözü.Yaşama dair umutların tükendiği sanılan,en ani kararla kişiyi dünyadan,öte dünyaya geçiren acil çıkış kapısının kullanılması olarak da görülen en akıl almaz İNSAN eylemi.Nerede geçerse geçsin bu kelimeyi gördüğünüz an orada takılır kalırsınız.

Murathan Mungan’ın “Yalnız bir Opera”şiirini okuyorum.Ne zaman ki kişinin o boşluğu yaşadığı satırlara geldim,ardından o kelimenin geleceğini hissettim.Bir insan o girdaba hangi ruh haliyle giriyor,neler tetikliyor,nasıl oluyorda o kötü sonu,önce duygularında,sonra düşüncelerinde kurgulayıp,cesaretle eyleme geçiriyor insanlar?

Acil çıkışlar,tehlike anında bizim daha güvenli bir ortama geçişimizi sağlayan,bizi bulunduğumuz yerden daha huzurlu ve mutlu hissedebileceğimiz bir yere ulaştıran açılımlardır.Bu insanlar gidecekleri yerden nasıl bu kadar eminler ki bu çıkışı kullanmada tereddüt etmiyorlar?

Boşluğa düşmek ne kadar kötü bir olgudur.Hayatı dolu dolu yaşarken birden bire her şeyin,herkesin anlamsızlaşıvermesi.Murathan Mungan’ında söylediği gibi kendini boş bir çuval , çalmayan bir org , plastik bir çiçek, unutulmuş bir oyuncak gibi hissetmek.

Yaşamın anlamsızlığının o feci çukuruna yuvarlanan ,çıkış yolları kapanan,kapatılan,tutunacak dalları kalmadığını düşünen,hayata ve insanlara yabancılaşan bu insanların derdi nedir?

İlk Türk Metaryalist yazar,Beşir Fuat,hayatın neresinden dönülürse kardır deyip bileklerini keserek intihar eder ve ölürken yaşadıklarını kanıyla yazar kağıda!

Ben bunu ilk öğrendiğimde duygularım da düşüncelerim d e dondu.Biliyorum bu satırları ilk kez okuyanlarda dondu şu an.Nasıl bir melankoli halidir anlamlandırmak imkansız!

İntihar sorununun,kişisel ve toplumsal bazda gerçekliğini,o sonu aklına hiç getirmemiş insanlar anlayabilirler mi?

Bazı sosyal ve kişisel konular vardır ki üzerine çok söz söylenir.Ortaya onlarca fikir konur.Çoğunluğuda kötü fikir ve yaklaşımlar.Bunları ortaya koymakta,alenen tartışmakta tehlikelidir.Ön yargısızca yaklaşmak konuya toplum vicdanı tarafından izin verilmez.İntihar olayıda onlardan yalnızca biri ve insan hayatı söz konusu olduğu içinde bizce en önemlisi.Çokca yorum yapmadan tarihi ve felsefi seyri içinde yanlış ve affedilemez bir durumu görelim istedik insanca yaklaşımlarla.

Gelişen,modernleşen dünyamızda,intihar salgınının artarak devam etmesi neyin göstergesidir?

Farkındalık arttıkça,daha mı fazla sorgulamaya başladık hayatı,yaşam gerçekliğini?

Wirginia Woolf, “Yaşamak neden böyle işler acısı,neden bir uçurumun yanı başından geçen daracık bir yol gibi”der.Yaşam gerçekten onun söylediği gibi midir?(W.Woolfta ceplerine taş doldurup evinin yakınındaki nehirde intihar ederek yaşamına son vermiştir)

Yanıtsız sorular!

Bilmediğimiz hayat hikayeleri!

Kader ipliğinin düğümlendiği anlar!

Hayal ile gerçek arasında gidiş gelişler!

Bedenin ve ruhun güçsüzleştiği anlarda,duygu fırtınasına tutulan insanlar!

Sonrası,ölmüş bir insanın ruhundan yayılan soğuk acıların kokusu havaya karışan.

Karmakarışık bir beynin,tutkularına kapılarak yaptığı en büyük yanlış!

Acıyan,acımasız bakışlar!

İnsan olmanın erdemine yakışmayan bir eylem!

Yıllar yılı o ana takılı kalan,anlamaya çalışan,zamansız çözümler arayan,bir ölüyü vicdanlarında affetmeye çalışan,hüzün ve öfke selinde boğulan geride bırakılanlar!

Karınca Dağı kavsi içinde kıvrıla kıvrıla uzayan yolun sonunda ki korkunç uçuruma yuvarlanmak bu kadar ani karar verilen bir olay mıdır?

Yaşamla arasındaki tüm bağları koparıp gitme fikri bu kadar kolay mı alınır?

Peki sorumlu kim? Yalnızca bu eylemi yapan kişi mi?

Olmamalı!

Sorumlular,o hayata dokunan herkes....

Evet intihar;sonsuz umutsuzlukla büyük bir cesaretin tam da keşiştiği yerde durur.

İnsanların bunalım anları vardır,hangi düşünceye tutunmaya çalışsa onun anlamsızlığının farkına vardığında hissettiği hayal kırıklığı anları.Melankoli ruhların dolaştığı gizli patikalarda yaşanır bu anlar.Bu anlardır ki kişi kendisiyle amansız bir iç savaşa girişir.Hayatında ki en önemli dayanakları,düşünceleri,duyguları yara aldığında gidiverir ellerinden tüm yaşam heyecanları.Kendi iç savaşına bir de toplumsal dayatmalar eklendiğinde kişisel patlamalar kaçınılmaz sondur.Oğuz Atay’ın ,Tutunamayanlar romanında ki baş kahramanı Selim’in yaşadığı trajedi tam da bu noktada doğruluyor bizi.Kişinin kendisiyle ve toplumla baş edememe hali.

Kimdir bu Tutunamayanlar,hayatla kavgalarının nedeni nedir?

İntiharı,hayatın acil çıkış kapısı gören zihniyet nasıl o noktaya ulaşıyor ve son anlarında neler hissediyorlar ki o kapıya yöneliyorlar?

O ağır kelimenin tam karşılığı tüm dünya dillerinde aynı: “Bilinçli,özğür iradeyle ölümü seçme.”Kişiden kişiye farklılıklar göstersede intihar eylemi ilk önce düşünsel bir kurgu olarak ortaya çıkıyor.Fiziksel eyleme geçiş açığa çıkma hali intiharın.Demekki o kadar da ani bir kararla değil belli bir süreç gözetilerek gelişiyor!

Biz inanıyoruz ki özğürlüğünde bir sınırı vardır.

S.Freud,intiharı “sadistik bir üst benlik tarafından benliğin kurban edilişi”olarak tanımlar.

A.Camus, “felsefede gerçekten önemli olan bir konu vardır o da intihardır.Yaşamın yaşanmaya değip değmediği konusunda bir yargıya varmak,felsefenin temel sorunsalıdır.”der.

İnsanoğlunun var olduğu günden itibaren intihar da en acı trajedi olarak insanlık tarihinde yerini almıştır.

İntihar,cesur insanın yapacağı eylem değildir der Aristo.

S.Yasen’in de,şu yaşamda en kolay iştir ölmek asıl güç olan yeni bir hayata başlamaktır diyerek Aristoyu destekler.Yeni bir hayata başlamak cesaretli insanın başarabileceği iştir.

Yaşamayı ve ölmeyi seçme kararı!

Ünlü Felsefi düşünürler çelişir bu konuda.Montaiğne, “hayat bir işinize yaramadıysa,boşu boşuna geçtiyse,onu yitirmekten ne korkuyorsunuz.Daha yaşayıpta ne yapacaksınız.Ölüm bütün dertleri bitirir demişse de,Kant’a yönelelim biz.

Kant’a göre,insanın ilk amacı hayatta kendini ve yaşamını korumaktır.Bunun için intihar yanlıştır ve lanetlenmelidir..

Tüm felsefik ve sosyolojik yaklaşımları değerlendirdiğimizde sorunun tesbiti çok açıktır aslında.İnsanın kendi yaşamına son verme hakkının olup olmadığı ve bu davranışın insan onuruna yakışıp yakışmadığı?

Ne şekilde tanımı yapılırsa yapılsın ,olaya hangi bakış açısıyla bakılıp değerlendirilirse değerlendirilsin eylem bütün semavi dinlerde,kesin hükümlerle yasaklanmıştır.İslam inancında da intihar diğer dinlerde olduğu gibi yasaktır ve en büyük günahlardandır.

Nisa suresi,29. ve 30.Ayetlerinde açıkca ifade edilmiştir. “....Kendinizi öldürmeyin.Allah size karşı gerçekten çok merhametlidir.Her kimde sınırı aşarak bunu yaparsa,yarın onu bir ateşe yaslayacağız....

İnsanlık hallerimiz,içimizde sürekli değişen,zapt edemediğimiz yığınla duygu yaşıyoruz.Bir iyi insanız bir kötü.Gülerken ağlamalarımız,zıtlıklarımız.Azgın bir fırtınanın küçük bir tekneyi savurması gibi bazı anlarımız.Alev,ateş kesilen düşüncelerimiz.Bizi olduğumuz yere çivileyen yaşanmışlıklar.Kötü ruhlu insanların öz benliğimizde açtığı yaralar.Kum sancısı gibi çekilen ızdıraplı anlar.Her şey her kes için akıyor.Zaman,duygular,dünyalık durumlar.Her düşünce kendinden öncekini bozup,dağıtıyor.Yeni hale geçmek için.En çok bu geçiş anlarında bocalıyor insanlar.Hayatlarının seyri değişmeye yüz tutuğunda,çünkü yeni ve belirsiz düşünceler korkutuyor insanı.Ve korkan insan şaşırır!Kimi mıh gibi kalır yerinde,kimi ayaklarına kanat takar,korku eşiği aşıldığında.

Oysa,kendimizi dinlemeyi öğrenmeliyiz.Gerçeği ararken yanımıza bir tek kendimizi almalıyız ve inancımızı.İçimizdeki sağ duyu bizi her türlü çıkmazdan kurtarır.Yeter ki içimizdeki ince sözleri duymayı bilelim.Kriz anlarında,bilelim ki gereğinden fazla herşey işleri bozar.Fazla düşünmekte öyle.Çünkü derinler çıldırtır.Hiç bir şey kalıcı değildir.Akşamı bile sabah bekler,karanlığın o en koyu seyrinde.Anlık öfkeler,anlık çıkmazlar,sudan sebepler!Savuşturulmalı bir düşünce darbesiyle.

Hangimiz kendi yetersizliklerimizi açığa vurabilecek kadar cesuruz ki.Ama hayata gelmişiz bir kez, devam etmek zorundayız İlahi tecelliye kadar.

Dünya iki kulplu bir çömlekse,ister sağından tutacaksın ister solundan ama mutlaka tutunmayı bileceksin bir yerinden.Ruhları düzenli insanların hiç mi görülmemiştir, çıkmaz sokaklara girdiği.Tehlikeli yargılardan,mantık ve dialektik oyunlardan kurtulmayı bilmeli insan.

Toplumsal ve kişisel zora girmelerde hayatın acil çıkış kapısını kullanmak ancak korkakların işidir,çözüm hiç değildir.Cesaretli ve düşünen insan bilir ki, boşu boşuna yaratılmamıştır.Hayatta boş değildir.En önemlisi o kapının ardında neler olduğunu hiç kimse bilmiyor.Gayb alemi,yalnızca Allah’ın bildiği alem.Hayatların anlamını bulamayanlar günah içipte gitmeyin karşıya.Madem ki yokluk işin akıbeti,yok olan tek sen olacaksın dünyada.Güneş senden sonrada çok doğup batacak ve senin mezarına küstüm çiceklerinin solmuş yaprakları dökülecek.Dünya kirleri senin ölmenle temizlenmeyecek.Bu dünyanızı zaten kaybedeceksiniz bari öte dünyanızı da harap etmeyin.

Konfüçyus’un sözü ne kadar da sağlam durdu tam son noktayı koyacakken.

“Kendinizi neden öldürüyorsunuz ki biraz bekleyin zaten öleceksiniz.”

adminadmin