Recep YAZGAN Parmağımın ucunda soytarılar!
SON DAKİKA
Sol Ok
Sağ Ok
Yazarlar - Köşe Yazıları
Akasyam Haber
Advert
ANASAYFA Genel Güncel Gündem Siyaset Samsun Haber Kent Kültürü Türkiye Dünya Ekonomi Kültür Tarih
Parmağımın ucunda soytarılar!
Recep YAZGAN

Parmağımın ucunda soytarılar!

Yaşadığımız çağa başkaları ne ad verir bilemem.

Hız çağı, teknoloji çağı, bilişim çağı, bunalım çağı ilh…

Fakat ben bu çağa başka bir isim vereceğim; o da soytarılar çağı olacak.

Eskiden yani yeni nesil internet döneminden evvel elimize aldığımız bir uzaktan kumanda aletiyle dünyanın bütün soytarılarını evimize, ayağımıza kadar getirirdik.

Kanal değiştir komedi, kanal değiştir eğlence, kanal değiştir gösteri, film, müzik, tiyatro, çizgi komedi…

Kralların, seferden sefere geçen ömürleri, bitmek tükenmek bilmeyen zorluklarla, sıkıntı ve bunalımlarla doluydu.

Devlet işlerinin dikkat ve rikkat isteyen kararları, sıkıcı mevzuatlar, bunaltıcı yöneticilik angaryaları, yorucu iktisadi meseleler derken arta kalan vakitlerinde kendileri için özel olarak vazifelendirilen soytarılar sayesinde az buçuk gülme, eğlenme imkânı bulurlardı.

Bugün biz, yani bu çağın insanları, en ufak yanlışlarında kellelerinin dahi boyunlarının üstünde duramama ihtimalinin yanında, sınırsız zevk ve sefa imkânlarına sahip olan krallardan çok daha fazla eğlendirilme, güldürülme, neşelendirilme zenginliğine boğulmuş durumdayız.

Çünkü artık uzaktan kumandanın düğmelerine basan parmaklarımızın gözümüzün önüne getirdiği seyirlik soytarılıklardan daha fazla soytarılara sahibiz.

Bilgisayarlarımızda, cep telefonlarımızdaki envaiçeşit programlar, oyunlar, sosyal medya çeşitlerinin neredeyse hemen hepsi eğlenme, gülme, neşelenme ve hoşça vakit geçirme üzerine kurulmuş.

Artık işten güçten arta kalan zamanlar eğlenmiyor, eğlenceden, gülmekten artan vakitlerimizde çalışıyoruz.

İş ile eğlencenin bu kadar iç içe girdiği bir çağ daha var mıydı?

Sosyal medyanın iş verimini ve iş kalitesini ne kadar düşürdüğünü ölçen bir araştırma yapıldı mı?

İfadedeki sakatlık bir yana artık ‘felekten bir gün/gece çalma’ deyimi de tarihe karıştı.

Zira artık krallar gibi değil, krallardan daha fazla eğlendiğimiz muhakkak.

Gel gelelim krallar gibi mesuliyet ve inisiyatif almak şöyle dursun, özellikle yeni nesil, hayatını sırf oyun ve eğlencenin üzerine kurmuş durumdadır; yemek yeme, uyuma gibi en tabi insani ihtiyaçları olmazsa oyundan eğlenceden kalkmayı düşünemeyecek kadar bu işin müptelası olmuş vaziyetteler. ( bak şimdi, iş dedim oyuna!)

Yine gel gelelim, o kadar eğlenceli, o kadar neşeli geçen günlerimizin toplamında neden bir o kadar mutsuz ve hüzünlüyüz?

İşin sırrı, ‘Çok güldük, başımıza bir şey gelecek’ kadim sözünde saklı olabilir mi?

Buna ‘kocakarı lafı’ şeklinde aşağılayarak ‘hiçbir bilimsel izahı yok’ diyenler, içinde bulunduğumuz bu duruma dair hangi bilimsel analiz ve raporlamalarla neler diyecekler merak ederim… 

Hayatı gülmek ve eğlenmekten ibaret haline getirdik.

Eskiden bir ‘hüznümüz’ vardı…

Şimdi artık kökü dışarda trajedilerimiz var…

Hüzün bir ömrün sonbaharı; kışı, ilkbaharı ve yazı da olan...

Lakin trajedi ömrün sınırı…

Mutsuz bir son ve ölümle biten tiyatro…

 

 

 

 

 

 

 

DİĞER YAZILAR
Sende Yorumla...
Kalan karakter sayısı : 500
GALERİLER
Web Tasarım
iş güvenliği malzemeleri