Ektiğin fidanlar boy veriyor, kılı kırk yaran titizliğin, ebed müddet hak arayışı olarak kalplere nakşediyor.
Antep; Mehmet Said nam-ı diğer ‘Şahin Bey’, Mehmet Kamil ‘Şehit Kamil’ misali nice erlerin göğüslerini siper etmeleriyle ‘Gaziantep’ olmuştu
Şehit kent denmesi de, her karış toprağında, kadınıyla erkeğiyle verdiği destansı mücadeledendi.
İçte dışta nice nifak yuvalarını darmaduman ederken, kıyamete dek şanla şerefle anılacak bir ünvana sahip olmuştu.
Bu iklimde, elli dokuz yıl evvel gözlerini açtı Mithat Sevin!
Nice kahramanlık hikayeleri dinlemiş, gurur duymuştu ecdadıyla!
Sokakların kan gölüne döndüğü Bin Dokuz Yüz Seksen öncesinde, kamplaşmaya inat, haykırıyordu:
“Ne sağdayız ne solda
Hak yoldayız Hak yolda!”
Sultan-uş Şuara’nın,
“Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak
Haykırsam kollarımı makas gibi açarak…!”
dizeleri, birliğe dirliğe çağırıyordu, tüm Anadoluyu!
Akıncı ruhuyla ortaokulu ve liseyi okurken, Milli Türk Talebe Birliği’nde de,
“Her eylem yeniden diriltir beni,
Nehirler düşlerim göl kenarında!”
Şairini dilinden düşürmüyordu.
O yıl Niğde’de Sınıf Öğretmenliği kazanmış; Gaziantep’teki çıraklık, kalfalığa dönmüştü.
Artık sosyal yönü güçlü, kültürel birikimi yüksek bir aksiyon adamı idi.
Henüz memur sendikası fikir aşamasında iken, Gaziantep’te Öğretmenler Vakfı’nı kurmuştu. Nerede bir hukuksuzluk varsa üzerine gidiyor; çözüm ortaklarıyla sonuç alıyordu.
Nihayet On Dört Şubat Bin Dokuz Doksan İki’de umudunu yeşerten ‘sendika’ kurulmuştu.
Eğitim-Bir-Sen’i şaha kaldırmalı, engin birikimini aktarmalıydı. Bir yandan da İlim Yayma Cemiyeti’ne omuz verdi.
Uluslararası İnsani Yardım Teşkilatı İHH, yardım ağlarıyla daha güçlüydü.
Fakat sivil toplum dağınıklığını ortadan kaldırmak da yine ona düşmüştü. Şehrin ‘Mithat Abi’si yine kolları sıvadı.
Daha büyük bir organizasyon gerekliydi ve adı Gönül-Kur’du. Onlarca dernek, vakıf, oluşum… nihayet koordineli bir biçimde sahadaydı.
Birliğin bereketi, rahmete dönüşmüştü.
Beş yıl önce, Eğitim-Bir-Sen Genel Merkez Yönetimine seçilmişti. Gerçek bir ustalık dönemi için her şey hazırdı.
Emeğin bayrağını en zirveye dikmeye and içmişti. Gece gündüz demeden Anadolu yollarındaydı Mithat Başkan.
Şairin,
“Hiç bitmeyecek bir zevk verirken beste
Bir tel kopar, ahenk ebediyen kesilir!”
dizeleri gerçek olmuş, takvim yaprağı bir kez daha solmuştu.
Covid, Mithat Başkanı sevenlerinden ayırdı.
On Altı Aralık sabahı taze bir kederle uyandı dostları! Yürek burkan bir acıyla, tarifsiz bir elemle yollara düştü gönül erleri!
Dava ahlakını kuşanmış yiğit adam!
Ektiğin fidanlar boy veriyor, kılı kırk yaran titizliğin, ebed müddet hak arayışı olarak kalplere nakşediyor.
Akif Üstat’tan Mithat Başkana… nice erler geçti bu alemden!
Emek, özgürlük, alın teri adına en kutlu yolda, sonsuza dek!