Tebessümün sadaka olduğunu bildiğimiz için Müslüman din kardeşlerimizin yüzünü güldürmeye meyyâl olurduk bir zamanlar. Yine bir din kardeşimizin tebessümünü gördüğümüzde de iyi niyetli olduğundan her zaman emin olurduk. Bir tebessümle gönül bahçemizde güller açardı. Bizim nezdimizde tebessümün, bu denli güzel bir mâzisi vardı.
Her iyi hâsletimizi bir bir yitirdiğimiz gibi “hakiki” tebessümümüzü de yitirdik ne yazık ki! Gönülden gelerek çehrelerimize kondurduğumuz tebessüm, yerini “sahte tebessüme” bıraktı. Tebessüm eden bir çehre gördüğümüzde dimağlar, maskelerin ardında gizlenen menfaati(!) görmeye çalışıyor.
Tedbirin, koltuğumuzun altında tutmamız gereken emniyetli bir değnek olduğunu acı haberler bir kez daha hatırlatıyor. Aile dostlarıyla çekilen mutlu karelerin üstüne katre katre kanların aktığına şahit olunca; gülen çehrelere karşı elimizle “dur işareti” yaparak “lütfen tebessüm etme!” diye serzenişte bulunmamak muhâl oluyor.
Geçtiğimiz günlerde, Eskişehir’de 3 kişilik bir ailenin vahşice katledildiği bir faciaya şahit olduk. Bu aileden geriye kalan ise sadece KATİL ZANLISI ile çekilen mutlu aile fotoğrafları… En hazin olanı da bu değil mi zaten?