https://www.akasyam.com/files/uploads/user/-e12b556b5a.jpeg
Muhammed Veysel AKKAYA

Allah’ın Seçkin Kulu Olmanın İşareti Kur’ân-I Kerîm’e Gönülden Kulak Vermektir

17-08-2022 13:56

Tâhâ Sûresi 13. Âyetin düşündürdükleri

 

Allah Teâlâ mukaddes Tuvâ vadisinde Hz. Mûsâ’ya şöyle seslenmişti:

وَاَنَا اخْتَرْتُكَ فَاسْتَمِعْ لِمَا يُوحٰى

“Ben seni seçtim. Şimdi sana vahyolunacakları dinle!”

 Hz. Mûsâ o sırada yakınında bulunan bir kayaya yaslandı ve sakalı göğsüne değecek şekilde başını öne eğdi. Bütün dikkatiyle vahyi dinledi.

Müfessirler bu şekilde edeple vahyi dinlemek, ona gönülden gelerek tam kulak vermek gerektiği üzerinde dururlar. Allah Teâlâ edeple vahyi dinlemeyi övmüştür.

 

ÂYETİ ÜÇ YÖNTEMLE TEFEKKÜR EDELİM

1.        TAHSİS YÖNTEMİ

Bu âyetin tefsirinden de istifadeyle tefekkürde ilk yöntemimiz olan tahsis yapabiliriz. Tahsis yapmak demek, âyette bahsedilenlerden kedimize pay çıkarmak, ondan hissemize düşeni bulmaktır. Allah Teâlâ’nın burada bana ne söylediğine bakmaktır.

O halde Hz. Mûsâ ile kendi aramızda bir irtibat kurarsak şu soruyu sormamız konunun anlaşılmasına yardımcı olur.

-          Hz. Mûsâ’yı Allah seçtiğinden bahsediyor. Acaba benim de bir seçilmişliğim var mı?

Elbetteki bu sorunun cevabı hepimizin bildiği gibi, başat bütün insanlar içerisinden iman ehli olmakla seçilmiş olmamızdır.

Yine peygamberler içerisinden İki cihan güneşi Efendimiz’e (s.a.v) ümmet olmakla ayrı bir seçilmişliğimiz daha vardır.

Bu seçilmişlikleri artırabiliriz. O halde bu seçilmişliğimiz sebebiyle Kur’ân vahyine muhatap oluyoruz. Dolayısı ile âyeti bir de kendimiz açısından incelersek şu hisseyi alabiliriz:

“Allah beni iman ehli ve ümmet-i Muhammed olarak seçmiştir. O halde ben Kur’an vahyine cân u gönülden kulak vermeli, onu yaşamak için adabına uygun olarak iyi dinlemeliyim.”

 

2.        MEFHUM-İ MUHALİFİ YÖNTEMİ

Bu âyete bir de ikinci yöntemimiz olan mefhum-i muhâlifi yani âyetten anlaşılanın zıddı durumda olan kimseler açısından baktığımda şöyle bir sonuçla karşılaşırım: “Bazı kimseler iman ile seçilmiş olmadıkları için Kur’ân’ı asla dinlemezler.”

İman edenler içerisinde âyetten anlaşılanın zıddını düşündüğümde de şöyle düşünmek mümkündür: “Bazı mü’minler seçilmiş olduklarından gâfil oldukları için Kur’ân’a gereği gibi kulak vermezler, onun buyrukların dinleyip hayatlarına tatbik etmezler.” Demek ki, Kur’ân’a kulak verenler, onu cân u gönülden dinleyenler seçilmiş insanlardır. Bu cümleyi şu şekilde de kurabiliriz: Allah’ın seçtiği mü’minlerin en belirgin vasıflarından biri de kendilerine vahiy olarak gelen Kur’ân’a kulak vermeleri, onun buyruklarını yaşamak için âdâbına uygun bir şekilde dinleyip anlamaya çalışmaları, üzerinde tefekkür etmeleridir.

 

3.        DUÂ YÖNTEMİ

Üçüncü tefekkür yöntemimiz ise duâdır. Rasûlüllah Efendimiz bazı âyetlerin muhtevası ile duâ etmiştir. Bu âyet özelinde duâ edecek olursak şöyle diyebiliriz: “Ey Rabbim! beni iman ehli ve ümmet-i Muhammed olarak seçtiğin için Sana hamdolsun. Beni bu seçkinliğimin şuurunda olanlardan eyle. Senin gönderdiğin vahye gönülden kulak veren ve edep dairesi içinde dinleyip anlayarak yaşayanlardan eyle. Allah’ım beni gâfillerden olup, Kur’ân’dan uzak eyleme.”

Neler Söylendi?

Murat Özdemir

Kalemine yüreğine sağlık Veysel hocam .Rabbim bizleri de dinleyip anlayan anladığı ile amel eden Salih kulları zümresine ilhak eylesin. 2 yıl önce

DİĞER YAZILARI