Röportaj
Giriş Tarihi : 14-02-2019 10:04   Güncelleme : 14-02-2019 10:04

Rumeysa Betül Doğan: ‘Şiir Gerçekleri Yüreklilikle Haykırmaktır!’

Rumeysa Betül Doğan: ‘Şiir Gerçekleri Yüreklilikle Haykırmaktır!’

Şair Yazar Rumeysa Betül Doğan’ın ile Parana Yayınları’ndan çıkan “Kedilere Kitap Okuyan Kız” isimli şiir kitabı ve çalışmaları hakkında konuştuk. Doğan, “Kitabımı yayınlatmadan önce üzerinde uzun süre çalıştım. Çoğu şiirimi eledim. Ve içlerinden daha nitelikli bulduklarımı yayınlattım” dedi.

Rumeysa Betül Doğan’ı kısaca tanıyabilir miyiz?

6 Kasım 1990 yılında Eskişehir’de doğdum. Liseyi Eskişehir Atatürk Lisesi’nde okudum. 2007’de mezun oldum.  Daha sonra üniversite hayatım başladı. Osmangazi Üniversitesi Tarih Bölümü mezunuyum. Asıl mesleğim öğretmenlik ama mesleğimi yapmıyorum. Şimdilik tabii. Nasip olur da atanırsam kendi mesleğimi yapacağım inşallah. Öğretmen olmayı çok istiyorum.

Diğer yandan da yazarlık yapıyorsunuz. Bu yeteneğinizi ilk ne zaman keşfettiniz?

Okumayı, yazmayı seven ve değer veren bir ailede büyüdüm. Babamın oldukça kapsamlı bir kitaplığı vardı. Ve çocukluğumda bazı akşamlar babamı anneme kitap okurken bulduğum olurdu. Böyle böyle benimde daha küçücük bir çocukken kitaplara olan ilgim başladı tabii. Daha okumayı bile bilmezken elime aldığım bir kitabı kendimce bir şeyler uydurarak okuyor gibi yaptığımı hatırlıyorum mesela… daha sonra İlkokula başladım ve okumayı öğrendikten sonra kitaplara olan ilgim daha da artmaya başladı. Okudukça da hayal dünyamın genişlediğini ilk kitaplarıma sahip olduğumda anlamıştım. Tabii bu bilinçli yaptığım bir şey değildi ama kendimce kafamda bir şeyler hayal edip bunu resme döktüğüm zamanlar çok olurdu. Resim yapmak en büyük hobimdi o zamanlar. Sonrasında okuma alışkanlığıma paralel olarak yazma yeteneğimi keşfettim.

Bunun tatlı bir hikayesi var aslında. O anı çok net hatırlıyorum. Bir gün İlkokul 4. Sınıf Türkçe kitabına göz gezdirirken bir okuma parçası ilgimi çekmişti. Kendi kendime dedim ki “ben neden böyle bir hikaye yazamayayım?’’ işte o soruyla başladı aslında her şey. Dayımın hediye ettiği bir ajandaya içimden geldiği gibi küçük kurgularla öyküler yazmaya başladım. Öyle ki bir günde tüm defterimi hikayelerle doldurmuştum. Ertesi gün okula giderken o defteri de yanımda götürdüm ve İlkokul öğretmenime gösterdim. Tabii öğretmenim bendeki yazarlık yeteneğini keşfedince çok mutlu olmuştu. Ve bu konuda her daim beni destekledi.

Bu süreç sonraki eğitim hayatınızda da devam etti mi? Hocalarınızdan bu konuda daha sonrada destek gördünüz mü?

Eğitim hayatımın her safhasında bu devam etti. İlkokul’da, lisedeki ve üniversite hayatımdaki hocalarımın bu konuda her zaman desteğini gördüm. Beni yazmaya teşvik eden en büyük etken bu olmuştur. Öğretmenlerime bu konuda minnettarım. Beni ilk yüreklendiren İlkokul öğretmenim Hasan Bozoğlan’a özelliklede…

Geçmişten bugüne kadar yazarlıkla ilgili ne gibi çalışmalarınız oldu?

Başta da dediğim gibi bu serüvenim İlkokula dayandığı için, başlarda sadece hobi olarak yazıyordum. Bir dönem tiyatroya ilgim arttı. Ortaokulda iken birkaç tane amatörce senaryo çalışmam olmuştu. Hatta bir tiyatro oyununda görev almıştım. Bunun dışında genelde düz yazı ve öykü yazıyordum. Liseye geldiğimde ise Edebiyat öğretmenim birkaç yazımı görmüş ve okul gazetesinde yazabileceğimi söylemişti. Bir yıl boyunca her ay düzenli olarak gazeteye yazı göndermeye başladım. O zamanlar gazeteci olmayı çok istiyordum. Ama Tarih okumak istedim. Ve 2008’de üniversite hayatım başladı. Tarih Bölümünü başlarda fazla benimseyememiştim. Yapmak istediğim şeyin o zamanlar gazetecilik olduğunu biliyordum. Çünkü yazmaya ve araştırmaya günü takip etmeye ilgim büyüktü.  İlk önce üniversitedeki bir hocam sayesinde okul gazetesinde yazmaya başladım. Sonra kapılar birer birer açıldı. Bir arkadaşımın vesilesi ile bir haber sitesinde köşe yazıları yazmaya başladım. Diğer yandan hayalini kurduğum işi yapmaya başladım. Röportaj ve haber metinleri yazarak amatör de olsa gazetecilik hissiyatını tattım. Ve bu bana büyük bir haz veriyordu. Bir şeyler üretmek ve ürettiğiniz şeyin birilerine ulaşması büyük bir mutluluk kaynağıydı benim için. Üstelik çalıştığım yerlerden herhangi bir ücret dahi talep etmiyordum. Sadece sevdiğim için bu işi yapıyordum.

Kasım 2018’de Parana yayınlarından çıkan bir şiir kitabınız var. Bu süreç nasıl gelişti? Nasıl karar verdiniz bir kitap yayınlatmaya?

Aslında uzun zamandır istediğim bir şeydi. Ama hep “daha zamanı var’’ derdim. Kendimi bir kitap yayınlatabilecek yeterlilikte görmezdim. Üstelik düz yazıda daha iyiydim. Şiir hayatımda hep vardı ama açıkçası çok da üzerine düştüğüm bir alan değildi. Benden iyi bir şair olabilir miydi emin değildim. Ama nasip biraz da. Bir anda oldu karar vermem. Şimdiye kadar yaptığım tüm çalışmalarımın sonucunda somut bir ürünüm olsun istedim. Ve süreç böyle gelişti. Kitabımı yayınlatmadan önce üzerinde uzun süre çalıştım. Çoğu şiirimi eledim. Ve içlerinden daha nitelikli bulduklarımı yayınlattım.

Kitabınızın ilginç bir adı var. ‘’Kedilere kitap okuyan kız.’’ Neden böyle bir isim tercih ettiniz?

Öncelikle kedilere olan ilgimi çevremdeki çoğu kişi bilir. Allah’ın yarattığı en özel varlıklardan biri olduğunu düşünüyorum kedilerin. Yıllar önce bir fotoğraf denk gelmişti internette. Genç bir kız karşısındaki birkaç kediye kitap okuyordu fotoğrafta. Aslında ilham kaynağım o fotoğraf oldu. Ve bunun üzerine bir şiir kaleme aldım. Nedense çok güzel gelmişti bu resim.

Bir kız neden kedilere kitap okur değil mi? Burada ince bir nokta var. Fotoğraftaki kız kedilerin onu hiçbir zaman anlamayacağını bilse de yine de onlara kitap okuyor. Ki belki de anlıyorlar o da işin diğer boyutu. Kediler zeki varlıklar çünkü. Hissiyatları kuvvetli. Teknik olarak elbette bir kedinin bir kitabı anlayabileceğini düşünemeyiz ama dediğim gibi onların her zaman özel varlıklar olduğunu ve bazen bizi bizden çok anladıklarını düşünürüm. Kendi kedimden biliyorum. Ve bu sebeplerden dolayı da kitabıma bu ismi verdim.

Şiirlerinizle vermek istediğiniz mesajlar nelerdi?

Sanat sanat içindir anlayışı ile sanat toplum içindir anlayışının arasında bir yerlerde benim şiirlerim. Tamamen mesaj kaygısı içermiyor ama illa ki verdiği mesajlarda var. Çünkü şiir gerçekleri yüreklilikle haykırmaktır bence. Yani en azından haykırmalıdır. Biz sadece iyi olmaya çalışarak iyi olamayız, iyilikleri çoğaltmak istiyorsak bu konuda örnek olmak gibi bir görevimizde olmalı. Hayattaki Güzellikleri arttırmak istiyorsak güzellikleri dile getirebilmeliyiz, yani olabildiğince somutlaştırmalıyız bunu. Ben böyle düşünüyorum. Tabii işin içine İslami unsurlar girince direkt önyargılı da yaklaşabiliyor insanlar. ‘’tebliğ etmek’’ algısı oluşuyor. Ya da anında bir sınıfa konulabiliyorsunuz. Oysa ki sanat hayata dair her türlü unsuru içinde barındırabilir. Bu gayet doğal ve insani bir şeydir. Hiçbir yazarı bu anlamda yaftalamak ya da bir kefeye koymak doğru değil diye düşünüyorum. Bende olabildiğince bunu göz önüne alarak yazdım. Amacım tek bir kesime değil tüm insanlığa hitap etmekti. Umarım bunu başarabilirim. Küçük de olsa iyiliğe güzelliğe dair bir adım atmış olmak adına…

İkinci bir kitap yayınlamayı düşünüyor musunuz? Yine şiir türünde mi olacak?

Evet düşünüyorum. Üzerinde çalıştığım bir kitabım var şuan. Ama ne zaman yayınlatırım hiç bilmiyorum. İlk kitabım yılların birikimiydi. İkinci kitabımda böyle olsun istiyorum. Şuan bir roman üzerinde çalışıyorum. Nasipse vakti geldiğinde yayınlatacağım.

Özellikle sizin gibi genç yazarlara yazarlık konusunda tavsiyeleriniz var mı?

Bana hocalarım, değer verdiğim büyüklerim önce bol bol okumam gerektiğini söylerlerdi. Bende aynısını diyebilirim. Yazmak için okumak şart diye düşünüyorum. Hatta yazmak mı okumak mı derseniz, ben daha çok okumak derdim. İnsan okuyarak hem kendini hem içinde bulunduğu dünyayı keşfediyor ve keşfettikçe de yazdıklarınız daha nitelikli hal alabiliyor. İnsan bir anlam yolculuğunun içinde aslında. Ve anlama ulaşmaya çalıştıkça okumaya gereksiniminiz artıyor.  Zaten derdi olan insan okur. Eğer hayatta bir gayeniz, hedefiniz yoksa kitaplarla aranız fazla iyi olmaz. Yeni ufuklara yol almak bununla mümkün ancak. Ve bu yüzden  verebileceğim tek tavsiye bu olur. Önce okumak..

“Çok çok ötelerde bir şey bu;yaşamak.

Basit bir huzur tanesi için vardır ya hayat koşuşturmalarımız

Çok çok ötesindedir yaşamanın

Yaşamak ciddi iştir bayım

Üç ayaklı taburenin bir ayağı

Tam da şu ana mühürlenmişse

Diğerleri ötelere zimmetli

Yaşamak

Tatlı şey de bir yerde

Ilık bir bahar rüzgarında,

Bir kedi tüyünde

Kuru yaprak hışırtısında

Bir bisiklet gezintisinde

Sadece,

Tatlı şey.

 

Ciddi işler önemsenmelidir değil mi

Yaşamak ciddi bir mesele midir mesela?

 

Yoksa ölen bir kuşun ardından yakılan

Ağıt mıdır bu

 

Bir seyahati arzulamak mı,

Hayatını garantiye almak mı?

Neydi sahi yaşamak?

 

Ötelerde bir şey biliyorum ben

Allahın varlığına iman ettiğim kadar

Yanlışlar doğruları götürecek,

Biliyorum

Nasıl yaşanır

Nasıl oynanır bu oyun bayım

Bu ciddi işe bel bağlamak mı peki

Ya da sonsuzluğa özlem ile

Kıvranıp kıvranıp lal olmak mı’’

(Rumeysa Betül Doğan)

Röportaj: Ziya Gündüz

 

adminadmin