Fikir
Giriş Tarihi : 17-01-2019 11:28   Güncelleme : 17-01-2019 11:28

Spor değil, cinayet!

Spor değil, cinayet!

İlahi düzen, yaratılan bütün canlılar için aynıdır. Beslenmek, barınmak ve neslini devam ettirmek. Hayat mücadelesi, evvela bunun içindir. Karaca, karınca, kiraz ağacı veya insan; çaba birdir. Sudaki balık, havadaki kuş, yerdeki ot…

Canlılar üzerinden toplumun iki yüzünü de rahatlıkla görebiliyoruz. Kimi soğuk havalarda kuşlara yem, sokak hayvanlarına yiyecek veriyor. Kimi de mevsimin avantajlarını kullanarak canlıları katlediyor. Çünkü kış günlerinde iz sürmek, hayvanları takip etmek daha kolaydır. Karda, çamurda iz bırakırlar. Açlık nedeniyle güçten düşer ve hızlı koşamazlar. Merhamet ile merhametsizlik arasındaki acı farktır bu.

Kış mevsimiyle beraber, memleketimizin birçok köşesinden avcılık haberleri geliyor.

Samsun’daki Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti’nde kar maskeli üç kaçak avcı, elli yedi ördeğe birden kıyıyor. Koruma altındaki bir alanda oluyor bu. Sonra ördekleri sıraya dizip fotoğrafını çekiyorlar. Yetmiyor, bir de bu katliamı sosyal medyadan paylaşıyorlar.

Bir haber daha. Bu kez İzmir ilinin Torbalı ilçesinden. Haberin başlığı: Ördek avı faciası. Dört arkadaş, gölette ördek avına çıkıyor. Bindikleri kayık batıyor. İçlerinden sadece bir tanesi kurtuluyor.

Tunceli Pülümür’de iki kaçak avcı, nesli tükenmekte olan dağ keçisini öldürüyor. Bir köylü bu cinayeti görüyor ve cep telefonuyla kayıt altına alıyor. Köylüyü fark eden iki avcı, telefonu gasp, köylüyü darp ederek kayıplara karışıyor.

Böyle birçok haber. Keyifli bir gün geçirmek için can alanlar, can verenler.

Burada bir ihtiyaç halinden bahsedemeyiz. İhtiyaç durumunda ise hep aynı nasihatle karşılaşıyoruz: Biri yapsın ama o sen olma! Balıkçılık ve canlı hayvan kesim işi bile bu nasihate dâhildir.

***

Son üç pazardır aynı şeyi yapıyorum. Sırt çantamı alıyor ve Kuzey Ormanları’nın derinliklerine gidiyorum. Derinlik dediğime bakmayın, orman hızla azalıyor.

Çuha, çiğdem ve kardelenler açmaya hazırlanıyor. Kuşlar hareketlenmiş. Çilekler taze yapraklarıyla güzel görünüyorlar. Toprak, neredeyse sulak alana dönüşmüş. En küçük dokunuş bile zeminde iz bırakıyor.

Yaşam alanları iyice daralan canlılar, küçük adacıklara sığınmış durumdalar. Kaçacak pek bir yerleri yok. Zaten üçüncü köprü yolu ormanı ortadan ikiye bölmüş vaziyette.

Kabaca söylersek; Göktürk beldesi ile yeni havalimanı arasındaki yeşil kuşak. Her köşeden silah sesi geliyor. Bu sesler, devlete ve yetkililere neden gitmiyor? Üstelik jandarma bölgesinde.

Gördüğüm manzaralardan biri: Tilkiyi öldürüp bırakmışlar. Bu tilki, onu vuran kimseye nasıl bir zarar vermiş olabilir? Kim bilir nerelerden geldi de onu vurdu?

Ancak ıssız dağ başlarında, derin vadilerde, uzak ormanlarda olabilecek sahneler, büyük bir şehrin ortasında yaşanıyor. Sorumlusu kim?

Ormanın içlerinde, on dört avcıdan oluşan bir grupla karşılaştım. Tepeden tırnağa silahlı hepsi. Belli ki sürek avı gibi bir şey yapacaklar. Bu av türünün dünyanın birçok ülkesinde yasaklandığını biliyoruz. Çünkü ava kaçma hakkı tanımıyor. Kesin ölüm. Kendilerini uyaracaktım fakat cesaret edemedim.

Yine, hayli işlek olan Hasdal – Kemerburgaz yolunda iki avcı gördüm. Yolun kenarında, ağaçlık yerlere bakarak yürüyorlar. Ellerinde tüfek, üstlerinde tam tekmil avcı kıyafeti. Yanlarından sayısız araç geçiyor. Ayrıca ağaçların altında piknik yapanlar da olabilir. Bu vurdumduymazlık karşısında, caydırıcı tedbirler almak ve kanuni düzenlemeler yapmak şarttır.

Yeni havalimanına ve üçüncü köprüye giden ana yolda bile avcılık yapabiliyorlar. Bu cesareti onlara veren, sadece yasal boşluklar değildir.

Keyif için yapılan avcılık, spor değil, cinayettir. Kendi halindeki bir karacaya, çulluğa sıkılan kurşun, ilahi ahenge müdahaledir. Bütün bu hayvanların hakları da bize emanettir.

İbrahim Tenekeci / Yeni Şafak

adminadmin