Fıkıhta oruç, fecri sadıktan güneşin batışına kadar insanın kendini yemek-içmek ve cinsellikten tutması (alıkoyması ) olarak tanımlanır. Oruçta en önemli şey, insanın iradesini kontrol etmesi ve kendisini tutabilmesidir. Türkçemizde ibadetler ile kurduğumuz ilişkilerde, ibadetler özne konumundan daha çok nesne konumuna indirgenmiştir. Namaz kılınır, oruç tutulur, abdest alınır. Bu bağlamda baktığımızda bizim orucu tutmamızdan öncelikli olarak orucun bizi tutması, imsak etmesi gerekir. Orucu farz kılan ayette "Sizden önceki ümmetlere arz kılındığı gibi size de oruç takva sahibi olmanız için farz kılındı.
Kendimizi tutma disiplinini elde etmemizin gayesi, takvaya ulaşabilmektir. Takva; yaşadığımız hayatın hesabını Allah'a verme sorumluluğu bilincine sahip olarak yaşamak demektir. Takvayı kuşanmak ile oruç arasında böyle bir bağlantı vardır. Yemek-içmek ve cinsellik insanın beşeri yönünün en temel özellikleridir. Orucu sadece bunlardan belli bir zaman aralığında tutup, iftarla beraber imsak disiplinini kaybetmek, Ramazan’ı imsaktan çok iftar ayına döndürmüştür. Kapitalist kültürün yaşam alışkanlıklarının tüm toplumsal hayata hakim olması bizim imsak=oruç bakışımızı yeniden gözden geçirmemizi gerektirmektedir. Oruçlarımızın oruca ihtiyacı var. Çünkü oruçlarımız bizi tutamıyor. A'lak suresinde (6-7)" Hayır doğrusu Allah'ın adı ile okumayan insan, sahip olduğu bilgi, güç ve servetle şımararak azgınlık eder. Kendisini her türlü ihtiyacın üstünlüğü için. "İnsanın tuğyanı, azgınlığı, tagutlaşması; bunu sistemleştirerek taguti sistemler kurmasının temelinde Allah'tan istiğna vardır.
Allah'tan müstağni olan insan azgınlaşırken, Allah’ın dışında tüm eşyadan müstağni olan insan ise, gerçek hürriyete ulaştığı gibi, tüm köle düzenleriyle de cihad edecektir. Oruç bize eşyadan, varlıklardan istiğnayı sadece Allah'a muhtaç olduğumuzun bilincini vermelidir.
Ramazan ayı Kur'an'ın indirildiği aydır. Kur'an bu ayda indirildiği için biz bu ayda oruç tutuyoruz. Kur'an-ı anlamak için kendimizi imsak etmeden, Kur'an'ı anlamamızın da mümkün olamayacağını anlamamız gerekir. Neden Kur'an'ın indirildiği ayda oruç tuttuğumuzu başka türlü nasıl anlayabiliriz?
Duygu, düşünce, akıl ve kalbimizle vahiyden kaynaklanmayan tüm yaşam şekillerinin ve hayat tasavvurlarının etkisi altında yaşarken, eğer aklımızı ve kalbimizi bunlardan imsak edemiyorsak, bırakın Kur'an-ı anlamayı, Kur’an’ı kendilerini yok etmek için gönderildiği batıl ideolojilerin ve dinlerin etkisi ile Kur'an'ı anlamaya kalkışmak gibi bir saçmalığın içine düşebiliriz. İmsakın akıl ve kalp yönüyle de olması gerektiğinin, böyle olmayan bir imsakın bizi Kur'anla buluşturmayacağının farkındalığını kazanmalıyız.
Akıl ve kalpleriyle batıldan gelen tüm çağdaş ideolojilere ve onların yaşam şekillerine, aç insanların yemeğe üşüştükleri gibi iftar halindeyken, Müslümanlara imsakın sadece ilmihal kitaplarındaki gibi olduğunu anlatmak, hal ilmimizden ne kadar cahil olduğumuzun acı bir göstergesidir.
Nur DİNÇKAN