Kardeşlik ahiret içindir!

Ayhan ENGİN

14-10-2016 11:06

Müslüman gerçek mümin hiçbir zaman ürkütme, çekiştirme, kavga, fitne ve fesat unsuru olamaz. Ayrılıkçı, hizipçi ve kindar olamaz.

Her kim ki, müminleri birbirine düşürüyor, parçalıyor, senden, benden, şusun, busun diyerek müminler arasında düşmanlık, kin ve nefret ekiyorsa, renk, ırk ve dil ayırımı yapıyorsa ve bundan dolayı ayrılıkçılık tohumlarını yerleştiriyorsa, düşman hale getiriyorsa bunu yapan kişinin gerçek mümin olduğunu söylemek mümkün değildir.

Bu davranışlar asla müminim diyen hiç kimseye yakışmaz. İslam’ın kesin bir şekilde yasakladığı bu kötü davranış sadece İslam ve Kur’an, din ve iman, vatan ve millet düşmanlarına fayda sağlamaktadır. Zira ateşin özelliği yakmak, suyun vasfı söndürmek, insanlık ve İslam düşmanlarının da özelliği ve en sinsi oyunu yıkmak, parçalamak, yutmak ve yok etmektir.

Buna karşılık müminin özelliği birleştirmek, bütünleşmek, Kur’an ve Sünnet etrafında İslam kardeşliği duygusuyla kenetlenmek ve barıştırmaktır. 

Hakikat bu olmakla birlikte, yeryüzündeki ilk suç kardeşe karşı işlenmiştir. Çocukken kardeşi, sahip olduklarımızı paylaştığımız, bizden azaltan bir ortak gibi görsek de kardeşlerimiz ve biz, var oluş kaynağı bir olan, aynı bütünden ortaya çıkmış, ayrı ayrı görünse de büyüdükçe yeniden bütünleşen parçalarız.

Hazreti Âdemin oğullarından Kabil, hep küçük kalmış bir yetişkin gibi büyümenin ve yeniden bütünleşmenin sırırını kavrayamadığından Habil gibi nefsinde adil bir kardeşi katletmiştir. Bunun neticesi pişmanlık, hakikî yenilgi, yalnızlık ve telafisi güç bir hüsran olmuştur. 

Allah korkusuyla ağabeyinin canına kastetmesine karşı kendisini korumak için bile elini kaldırmayacak kadar dindar olan kardeşi Habil’i öldürdükten sonra Kabilin, ceset konusunda bile aciz kalışı hırsın, kıskançlığın ve tek olma arzusunun aklı örtücülüğünün göstergesidir. 
"O, Bana yazıklar olsun! Kardeşimin ayıbını örtmek için bu kargadan da mı aciz oldum? dedi de, böylece yaptığına pişmanlık duyanlardan oldu." (Maide Suresi, 32)
Anlamamız gereken kardeşlik duygusunun hayatta yükselmeye ve yücelmeye yardımcı olmak maksadı ile bizi destekleyen kardeşlerimize karşı bir mesuliyet olduğudur. Bu mesuliyeti yerine getirmek ancak bu duygunun eğitimi ile mümkündür. Annenin ve babanın koruması altında bir ömrü geçirmek mümkün değildir. Bir gün onlarda yaşlanacak ve bakıma ihtiyaç duyacaktır. Gerek bu noktada gerekse maddî ve manevî bakımdan şahsî her türlü ihtiyaçta kardeşler ömürlük yarenlerdir.

"Bana ailemden bir vezir ver. Biraderim Harun’u. Onunla arkamı kuvvetlendir. Onu işimde ortak kıl. Ta ki seni çok çok tesbih edelim ve seni çok çok zikredelim. Şüphesiz sen bizi hakkıyla görensin" 
(Tâhâ, 20/29-35)

Hazreti Musa’nın bu duası kardeş hakkında edilen en güzel duadır belki de. İşlerin en yücesinde, olgunlaşmış, kardeşlik duygusu kemale ermiş bir mümini, kardeşi Harun’u (a.s). destekçi isteyen Musa peygamber, kardeşlikteki karşılıklılığın bir örneğini de bize gösterir. Peygamber oldum düşüncesiyle ihtiyaçtan hali görmez kendisini ve herhangi bir kimseyi değil de veziri olarak kardeşini ister. Görülüp gözetildiğinin farkında iki peygamber kardeş… 

Yardımcı ve destekçi olarak kendisine vezir kılınan kardeşini hiçbir zaman yalnız bırakmayarak ölüm döşeğini, ölüm anını paylaşan, cenazesini yıkayan, defneden teslim bir ağabey olarak Hazreti Musa bütün kulluk ve kardeşlik sorumluluklarını yerine getirmiştir.

Kabil örneğinde gördüğümüz gibi kardeş bazen imtihanın büyüğü olur. Bazen de Hazreti Musa ve Harun örneğinde gördüğümüz gibi nimetlerin en büyüğü olur. Nimet oluşu, ömrün kemali, hayatın akışı, samimi dostluğun gerçekleşmesi için de insana kardeşlik duygusunun verilmesindendir. Harun (a.s.), Hazreti Musa’ya ahiret yoldaşı olmuştur. Dünya hususunda ihtilafa düşenler kardeş olamazlar. Kardeşlik, hakikatte ahiret içindir. 

Kur’an kıssaları, öncelikle insanların bu olaylardan ders alıp hayatlarına geçirmeleri maksadını taşır. Hazreti Musa ile Hazreti Harun’un kıssasını, Kabil ve Habil kıssası ile düşünmek ve değerlendirmek gerekir. Kur’an’da yer alan bu iki ayrı kardeşlik bağı bize iki türlü kardeşliğin dünya hayatında mümkün olduğunu göstermekte ve hangisini tercih edeceğimizi işaret etmektedir. 

Dünya hususunda hırs ile kardeşini öldüren Kabil kaybetmiştir. Din hususunda kardeşini vezir olarak ortak isteyen Hazreti Musa ve diliyle, diniyle, her türlü mevcudiyeti ile abisini destekleyen Peygamber Harun (a.s.) kazanmıştır. Kazandıran ve kaybettiren kardeşlikleri iyi tahlil etmek için derin ve üst bir bakış açısı sunan Kur’an, bizim toplumumuz için bilhassa işaret ettiği kardeşlik hakikatiyle elimizin altında başvurmamız gereken ilk kaynak olmalıdır.

Ayhan Engin

DİĞER YAZILARI Hazinemiz Ahlakımızdır… 01-01-1970 03:00 Ailemiz Ve Biz 01-01-1970 03:00 Irkçılık Ve Milliyetçilik Üzerine 01-01-1970 03:00 Huzur mu istiyorsun? 01-01-1970 03:00 Ramazan’ı Yaşarken… 01-01-1970 03:00 Ramazan Yaklaşırken… 01-01-1970 03:00 Modern Dünya Ve Yalnızlık 01-01-1970 03:00 Gurbette Bir Düşünür; Yaşar Kaplan 01-01-1970 03:00 Arkadaşlar! 01-01-1970 03:00 Ölçüye İnanmak, Ölçülü Olmak 01-01-1970 03:00 Geldim Emmoğlu 01-01-1970 03:00 Başarılı olmak! 01-01-1970 03:00 Vietnam Notları 01-01-1970 03:00 Değerler Ve Din 01-01-1970 03:00 Avrupa İzlenimleri 01-01-1970 03:00 Gurbette Hayat -2- 01-01-1970 03:00 Gurbette Hayat… 01-01-1970 03:00 İnternet (ç)ağındayız! 01-01-1970 03:00 Çocuklarımız (2) 01-01-1970 03:00 Çocuklarımız 01-01-1970 03:00 Eş Arayanlara 01-01-1970 03:00 Tavsiyeler 01-01-1970 03:00 tövbede samimiyet 01-01-1970 03:00 Pişmanlık! 01-01-1970 03:00 Yaşamak! 01-01-1970 03:00 Esas duruş! 01-01-1970 03:00 Merhamet 01-01-1970 03:00 Yozlaşıyor muyuz? 01-01-1970 03:00 Güvenilir miyiz? Güvende miyiz? 01-01-1970 03:00 Hayırlısı Bakalım 01-01-1970 03:00 Komşu Komşu Hu Hu 01-01-1970 03:00 Genç adam! 01-01-1970 03:00 Kardeşime… 01-01-1970 03:00 Hadi evlenelim! 01-01-1970 03:00 Modern Dünyanın Hediyesi: Yalnızlık 01-01-1970 03:00 Kalp Temizliği/Tasavvuf 01-01-1970 03:00