Dilin Bidatları

Dinin bidatları olduğu gibi dilin de bidatları vardır.

Fikir - 23-12-2023 17:22

Dilin Bidatları

 Hiç dilde bidat çığırı olur mu diye bir soru akla gelebilir. Yerinde bir karşılaştırma ve sorgulamadır.  Dinin dini bidatları var ise (ki vardır) dilin de dille ilgili, örfi bidatları olur.  Bidat dinde olmayanı dine karıştırmaktır.   Dine ilave yapmaktır. Dilde de dilde olmayanı veya yabancı kelimeleri ona sokmak, katmaktır.

 

İmam Rabbani’nin bir ifadesi vardır. Bir sünnet giderse bir bidat yerini alır. Bir bidat gelirse de bir sünnet gider. Ortadan kaybolur.  O zaman da gelenekten eser kalmaz.  Günümüzde olduğu gibi.  Kimi zaman züppelerin özenti ve bilgiçlik yoluyla yabancı kelimeleri kullandıklarını böylece kendilerine bir statü atfettiklerini görüyoruz.   Bu vadide eskilerin bir deyimi vardır. Halif tu’ref.  Yani muhalefet et, eksantrik şeyler söyle, meşhur ol.  Bazı kesimler nezdinde her yeni şey merguptur. Bu da aşina olduğumuz güzelim kelimelere veda etmek anlamına gelir. Bunun sonucunda önümüze bir dil karması, salatası çıkar.  Ragıp Paşa’nın dediği gibi, ne ararsan bulunur, derde devâdan gayrı.

 

Bu vetirede birbiriyle uyumsuz kelimelerin aynı kazanda birbiriyle kaynaşmadan kaynadıklarını görebiliyoruz.  Frenkleşmenin unsurlarından veya Batı fodulluğunun en önemli göstergelerinden birisi de dinde ve dilde yabancılaşma akımıdır. Genellikle batılılaşmayı din ve örf dairesinde görürüz. Halbuki bunun kapsama alanında dil de vardır.  Müziğe kadar gider.  Melezleşme ya da Babilleşme milli birlik ve beraberlik ruhunu parçalar, aşındırır ve sulandırır.

 

Hazreti Peygamberin bu yöndeki sözleri bu süreçle ilgili bize şık tutmaktadır. “Sizler karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin yolunu izleyeceksiniz/onların inançları ve yaşayışlarını ölçü edineceksiniz. İnsanın giremeyeceği küçük bir keler / kertenkele deliğine girecek olsalar, siz de onları takip edeceksiniz.”(Hz. Peygamberin gelecekle ilgili bu ürpertici açıklaması üzerine biz sahâbîler) sorduk:”Ya Resûlellah! (İzlerini takip edeceğimiz bu topluluklar) Yahûdiler ve Hıristiyanlar mı olacak?” Bunun üzerine şöyle buyurdu:  “Ya başka kimler olacaktı?” (Buhari, Enbiya 50; Müslim, İlm 6).

 

Sadece millet olarak değil ümmet olarak bu belaya musab olduk. Bu anlamda Mısırlı kitap tutkunlarından Ahmet Teymur Paşa dil alanındaki bidat çığırına dikkat çeken gayur kimseler arasında bulunuyor.  Dilin devşirmelerle düzenini ve selikasını kaybetmesine dikkat çekiyor.

 

1923 yılında hassasiyetini gösterir nitelikte olan şu ifadeleri yazıyor :”Bizim dilimizi devşirme ve yabancı kelimelerin istilasından,  istikametinden korumak için her fasih söze ve lafza ihtiyacımız vardır.  Dağarcığımız ve cephaneliğimizde her devşirme kelimeyi karşılayacak rezerv asil kelimeler bulunmalıdır.  Dil akademi ve kurultaylarının (mecami el lugaviyye) uğraş alanlarından birisi bu olmalıdır.

 

Ahmet Teymur Paşa Arap ülkelerine serpilmiş Arapça dil akademileri ve kurultayların işlevi konusunda karamsardır. Ezher’in de içinde olduğu kurultaydan pek hayır beklememekte ve umutvar değildir. Havanda su dövdükleri kanaatindedir. Buna mukabil kurucuları arasında Muhammed Kürt Ali’nin de bulunduğu Arap Dili Şam Kurultayından memnun ve umutludur.  Ona göre yüz güldürecek iyi işlere imza atmaktadır. Zamanın başbakanı Hıristiyan asıllı Faris Bey Huri’den ve bu yöndeki gayretlerinden de memnundur. Ona teşekkür etmeyi bir borç bilir.

 

Agop Dilaçar örneğinde bizde ise tersi bir süreç işlemiştir. Adeta Türkçeyi iğdiş etmişlerdir.

 

Faris Huri Hıristiyan asıllı olsa da kaynaşmayı temsil etmiş isimlerden birisidir. Suriye halkına hizmet etmeyi boynunun borcu bilmiştir.

 

CNR’de yapılan Arapça Kitap Fuarı’nda gördüğüm kitaplardan birisi de gayri Müslim toplumlarda Müslümanların siyasete girmesinin münasip olup olmayacağına dair bir risale idi.  Almayı gerek görmedim zira Hazreti Yusuf örneği aklıma geldi.  İnsanlık yararına olan her şeyde ortaklık mümkündür.  Elbette detaylarda ve ilişkilerde çelişki ve arıza çıkabilir. Devran değişebilir sefa hali cefa haline dönüşebilir. Bu durumda da  ‘lükülli makamın makal’ denilir Araplar da bu doğrultuda  ‘likülli hadisin hadis’ derler. Her olaya münasip bir hal tarzı, tutum ve söz vardır.

Kaynak: Mustafa ÖZCAN - maarifinsesi.com

Neler Söylendi?
DİĞER HABERLER
Terbiye Sistemini Psikiyatr ve Psikologlar Bozdu

Terbiye Sistemini Psikiyatr ve Psikologlar Bozdu

02-05-2024 - Fikir

Samsun İl Müftü Yardımcısından haysiyetli Arapça müdafaası

Samsun İl Müftü Yardımcısından haysiyetli Arapça müdafaası

02-05-2024 - Fikir