fahrettin paşa ve medine müdafaası

“Evlatlarım! Bir söz verdik ve “Kutsal şehri isyancılara vermeyeceğiz” dedik. Elimizden ne geliyorsa yapmalıyız; ta ki son mermi, son er ve son kana dek!...”

Tarih - 23-04-2017 14:00

 fahrettin paşa ve medine müdafaası

Bu sözler, Birinci Cihan Harbi sırasında, İngilizler’e karşı ortaya koyduğu destansı savunmayla adını tarihe altın harflerle yazdıran Fahrettin Paşa’ya aittir. Ünlü “Medine Müdafaası” sırasında karşı cephedeki Hicaz Kralı Şerif Hüseyin yönetimindeki hainlere mihmandarlık yapan İngiliz ajanı Lawrence tarafından “Çöl Kaplanı” lakabı takılan Fahrettin Paşa için, ünlü İngiliz Yarbay Bassett da “Kaburgalarına kadar tam bir askerdi” demiştir. Adı resmi tarih kitaplarında geçse de kim olduğuna dair çok fazla bilginin bulunmadığı bu değerli Paşa’nın asıl adı Ömer Fahrettin Türkkan’dır. 4 Şubat 1868’de Tuna Nehri kenarındaki Rusçuk kasabasında doğan Fahrettin Paşa’nın babası Nizam-ı Cedid topçubaşısı Ömer Ağa, annesi ise Akıncı Bali Bey’in soyundan gelen Fatma Adile Hanım’dı.

SAVAŞLARLA YOĞRULMUŞ BİR ÖMÜR

Henüz on yaşındayken yaşadığı Osmanlı-Rus Harbi sonrası ailesiyle İstanbul’a gelen Ömer Fahrettin, harp okulunu ve harp akademisini bitirip, 1891’de kurmay yüzbaşı olarak orduya katıldı. Meşrutiyet’in ilanı sonrası yarbaylığa terfi edip İstanbul Selimiye 1. Nizamiye Tümeni Kurmay Başkanı olarak atandı. Balkan Savaşları’ndaki başarılı hizmetlerinin ardından I. Dünya Savaşı’nda 4. Ordu Komutanlığına bağlı 12. Kolordu Komutanlığı’na atandı. Musul ve çevresinde başarılı hizmetler yürüten ve 1915’te 4. Kolordu Komutanlığı Vekilliğine tayin edilen Fahrettin Paşa bölgedeki Ermeni isyanları ile uğraştı. 23 Mayıs 1916’da ise tarihin en büyük kahramanlık öykülerinden birini yazacağı Medine’ye gönderildi.

KUTSAL ŞEHRİN UMUDU OLDU

Osmanlı Devleti, Fransız İhtilali’nin ardından ortaya çıkan milliyetçilik akımı ve emperyal güçlerin marifetiyle, özellikle Balkanlar ve Kuzey Afrika’da büyük toprak kayıpları yaşamıştı. Avrupa devletlerinin yeni hedefi Osmanlı’nın Arap topraklarıydı. İngiltere’nin başını çektiği ülkeler, bölgedeki petrol kaynakları için türlü hile ve kışkırtmalara başvurmaktaydı. Böyle bir ortamda başlayan savaşı fırsat bilen İngiltere, ünlü ajanı Lawrence’ı, nam-ı diğer Arabistanlı Lawrence’ı, Arap kabilelerini Osmanlı’ya karşı kışkırtma göreviyle bölgeye gönderdi. Bölgedeki gelişmeleri yakından takip eden Osmanlı hükümeti ise şehri savunmak üzere Fahrettin Paşa’yı görevlendirildi. Ve bu atama, tarihe ‘Medine Müdafaası’ ismiyle geçecek destansı direnişin de fitilini ateşlemiş oldu.

ÇEKİRGEYİ AŞ ETTİLER

Fahrettin Paşa’nın gelişiyle, Medine cephesindeki çatışmaların şiddeti de arttı. Küçük garnizonuyla bir yandan İngilizler ve Medine Şerifi Hüseyin ortaklığıyla yapılan saldırılara karşı koyan Fahrettin Paşa, bir yandan olağanüstü şartlarla mücadele etmek durumunda kalmıştı. Lawrence ve adamları tarafından su kaynaklarının zehirlenmiş olması ve Medine’ye gelen tren seferlerindeki aksamalar yiyecek ve su bulma sıkıntısını doğurmuş, halkın bir kısmı şehri terk etmek zorunda kalmıştı. Direnişi kırmak isteyen İngilizlerin, Hicaz demiryollarını bombalaması üzerine şehrin dünya ile bağlantısı tamamen koptu. Böyle bir durumda dirayet göstermek elbette zordu. Ancak Osmanlı’nın Medine’ye herhangi birini değil, Fahrettin Paşa’yı göndermesinin sebebi belki de buydu. Paşa, sarsılmaz kişiliğiyle içindeki inancı çevresine aşılamakta oldukça maharetliydi. O şartlar altında yaşanan şu ilginç olay, Fahrettin Paşa’nın lider kişiliğine dair fikir edinmemize vesile olacaktır: Askerler ve Medine halkı açlıkla boğuşurken, şehir bir gün çekirgeler tarafından istila edildi. Herkes duruma endişelenirken Fahrettin Paşa, askerlerini toplayıp, Efendimiz (sav) döneminde de Hicaz’da çekirge istilasının yaşandığını ve sahabenin çekirge yediğini söyledi. Hz. Peygamber’in “İki ölünün ve iki kanlının yenmesi bize helal oldu” hadisini hatırlatan Paşa, askerlerini çekirge yemeye alıştırmak için “Çekirgenin serçeden ne farkı var? Uçar, yeşilliklerle beslenir, temiz ve taze yiyecekleri yer. Hicaz, Yemen, Asir Araplarının başlıca gıdasıdır. Bedeviler sağlamlık ve çevikliklerini çekirgelere borçludur. Hekimler de şifa verici ve besleyici olduğundan bahseder” şeklinde bir bildiri yayınladı. Paşa’nın bu açıklamalarıyla ikna olan askerler tam 72 gün çekirgeyle beslendi.

MONDROS’U TANIMADI

Hz. Peygamber’in aşkına çekirge yemeye bile katlanan Paşa ve askerleri, bu halet-i ruhiye içinde kahramanlık destanı yazarken Osmanlı, İtilaf devletleriyle 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’ni imzalamış ve I. Cihan Harbi’nde yenilgiyi kabul etmişti. Antlaşma uyarınca Fahrettin Paşa’nın teslim olup, Medine’den çekilmesi gerekiyordu. Ancak o kolay pes edecek bir seciyede değildi ve bir cuma günü Harem-i Şerif’in minberinden Medine halkına şöyle haykırdı: Ey Nas! Malumunuz olsun ki kahraman askerlerim bütün İslam’ın sırtını dayadığı yer, manevi gücünün desteği, hilafetin göz bebeği olan Medine’yi son fişengine, son damla kanına ve son nefesine dek muhafazaya ve müdafaaya memurdur. Buna Müslümanca, askerce azmetmiştir. Allahu Teala bizimle beraberdir. Şefaatçiniz O’nun Resulü, Peygamber Efendimiz’dir.”

“TESLİM OL” EMRİNİ DİNLEMEDİ!

Fahrettin Paşa, Harbiye Nezareti’nin emirlerini dinlemiyor, teslim ol çağrılarına “Medine’nin anahtarlarını bir İngiliz’e teslim etmektense, dövüşerek ölmek evladır. Buranın teslimi için yalnız harbiye nazırının ve hükümetin emri yetmez, mutlaka hilafet ve padişah iradesi olmalıdır” sözleriyle ayak diretiyordu. Bu arada, Osmanlı topraklarını işgale başlayan İtilaf Devletleri, İstanbul’a da ulaşmıştı. Zor durumda kalan Osmanlı Padişahı, İngiliz baskısıyla, Medine’nin boşaltılmasını öngören bir irade yayınlayıp Fahrettin Paşa’ya gönderdi. Medine’yi bırakmamakta kararlı olan Paşa, bu emri de dinlemedi. “Halife baskı altında kaldığı için böyle davrandı” diyerek direnişe devam etti.

GÖZYAŞLARI İÇİNDE TESLİM ETTİ

Ancak ne var ki şartlar her geçen gün daha da zorlaşıyordu. Artık yiyecek çekirgesi dahi olmayan askerin cephanesi de bitmişti. Bu sırada İngiltere de Osmanlı’ya nota verip, yeniden saldırma tahdidinde bulundu. Bunun üzerine Padişah Vahideddin’in ricası ve kendi subaylarının iknasıyla Fahrettin Paşa, 10 Ocak 1919’da, gönülsüz imzaladığı antlaşmayla şehri teslim etti. Böylece Medine’deki Osmanlı garnizonu, İttifak Devletleri’nin silah bırakan son muharip birliği oldu ve I. Dünya Savaşı fiilen sona erdi. Medine’yi İngilizlere bırakmamak için askerleriyle birlikte her türlü çileye katlanan Fahrettin Paşa, gözyaşları içinde son kez Peygamberimiz’in (sav) kabrini ziyaret ederek dua etti. Kılıcını İngilizlere teslim etmeyip Efendimiz’in (sav) makamının başına bıraktı ve oradan ayrılmadı. 
İngilizlere teslim olmayı reddeden Çöl Kaplanı’nı, ancak kendi subayları, ani bir baskınla zor kullanarak Hz. Peygamber’in makamının başından alabildi.

KUTSAL EMANETLERİ KURTARDI

Fahrettin Paşa, Medine direnişiyle İtilaf Devletleri’nin Anadolu’ya ilerleyişini yavaşlatmış ve bir anlamda Osmanlı’nın savaşta yaşadığı tahribatı da azaltmıştı. Bunun yanında kentte bulunan birçok kutsal emanetin yanı sıra Hz. Peygamberimizin (sav) kabrine, Osmanlı padişahları tarafından gönderilen servet değerindeki hediyeleri, mühürlü sandıklarla İstanbul’a gönderip ülkemize kazandırmıştı. Ancak hizmetleri bununla da bitmedi. 
Kuşatmadan sonra savaş esiri olarak önce Mısır’a daha sonra da Malta’ya sürgün edilen Fahrettin Paşa, 1921’de Malta’dan kaçıp, Ankara’ya geldi ve Kurtuluş Savaşı’na katıldı. 
Savaş sonrası Kâbil Büyükelçiliği’ne atanan Paşa, 1936’da ‘ferik korgeneral’ rütbesiyle ordudan emekli oldu. 22 Kasım 1948’de bir tren yolculuğu sırasında Eskişehir yakınlarında kalp krizi geçirerek vefat eden Fahrettin Paşa vasiyeti üzerine Aşiyan Mezarlığı’na defnedildi.

Diriliş Postası

Neler Söylendi?
DİĞER HABERLER
Tekerlekli Sandalye Tarihçesi

Tekerlekli Sandalye Tarihçesi

12-04-2023 - Tarih

Millî Mücadelenin Yerel Tarihleri Projesi Batı Anadolu’da

Millî Mücadelenin Yerel Tarihleri Projesi Batı Anadolu’da

25-10-2022 - Tarih