Kentsel Dönüşüm ve Türkiye’deki Uygulamalar

Kısa adı SETA olan Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı, afet yönetiminde Kentsel dönüşüm ve Türkiye’deki uygulamalar başlıklı bir rapor yayınladı.

Güncel - 16-04-2024 12:36

Kentsel Dönüşüm ve Türkiye’deki Uygulamalar

Raporda kentsel dönüşüm konusu afet yönetiminin risk azaltımı boyutu çerçevesinde ele alınıyor.

  F. Neval Genç tarafından hazırlanarak SETA Yayınları tarafından kitap halinde basılan raporda Son yıllarda hayata geçirilen kentsel dönüşüm projeleri afet politikalarında etkili bir risk azaltım stratejisi olarak görülmektedir. Bu kapsamda raporda farklı ülkelerde deprem, sel ve iklim değişikliği gibi afet türleri ve riskleri kapsamında yapılan kentsel dönüşüm çalışmalarının örnekleri de yer alıyor.

Ayrıca farklı kentlerde yerel yönetimlerin öncülüğünde yürütülen kentsel dönüşüm projelerinin örneklerine de yer verilmektedir.

Türkiye’de 6 Şubat depremlerinin sonrasında kentsel dönüşüm tüm şehirler için birinci öncelikli konu haline gelmiştir. Bu kapsamda Kentsel Dönüşüm Başkanlığı gibi yeni kurumsal yapılanmalar, mevcut 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un daha işler ve hızlı süreçleri kapsayacak şekilde revize edilmesi, Deprem Şurası ve Yarısı Bizden kampanyası gibi önemli adımlar atılmıştır.

Rapor bu başlıklara odaklanarak kentsel dönüşüm konusunu ele almaktadır.

SONUÇ VE ÖNERİLER

 Türkiye’de kentsel dönüşüm konusunda 2000’lerden itibaren –özellikle 6 Şubat

depremlerinden sonra önemli adımlar atılmakla beraber– bazı yeni adımların da atılabileceği öngörülmektedir. Afet yönetiminde kentsel dönüşümün etkili biçimde uygulanabilmesi için birinci öncelik kamu yararı uyarınca afet risklerinin azaltılması olmalı ve kentsel dönüşüm sadece fiziki yenilemeyi değil sosyokültürel ve ekonomik dönüşümü, bilim dünyasının, halkın ve özel sektörün katılımını da içermelidir.

Dönüşüm projelerinde yerelin özgünlüğünü ön plana çıkaran, yerel

koşullara (iklim, ekonomi, sosyal yaşam, jeoloji, diğer afet riskleri vb.) uygun projeler yapılmalıdır.

Kentsel dönüşüm projelerinin uygulandığı bölgelerde yoksulluk, işsizlik, suç, madde bağımlılığı ve toplumsal ayrışma gibi ekonomik ve sosyal  sorunların azaltılması; iklim değişikliğine bağlı afetler, trafik sıkışıklığı, yetersiz altyapının geliştirilmesi; hizmet sunumunda coğrafi, kent bilgi ve güvenlik sistemleri gibi bilgi iletişim sistemlerinden, yapay zeka uygulamalarından daha fazla faydalanılması; temiz enerji kaynaklarının kullanımı, çevre kirliliğinin azaltılması; yeşil çatı, yağmur suyu hasadı, doğal ışıktan faydalanma, enkaz ve atık malzemelerin değerlendirilmesi/dönüşümü; bisiklet yollarının planlanması, yeşil alan  miktarının artırılması; kültürel mirasın ve şehir kimliğinin korunması gibi ilave hedeflere de sahip olması beklenmektedir.

Yerel yönetimlerin afet yönetiminde etkinliğini artırmak için afet risk azal tımı da yerel kalkınmanın bir parçası olarak düşünülmelidir. Tüm afet risklerini  dikkate alan planların yapılması, merkezi yönetimin afet yönetimi konusunda yerel yönetimlere mali ve teknik yardım sağlaması, yerel yönetimlerin gündeminde  imar, planlama, yapı standartları ve denetim gibi afet risk azaltım uygulamalarının ilk sıralarda yer alması önemlidir.

Yerel yöneticilerin afet risklerini azaltma konusunda özel sektör ve halka yönelik ikna edici ve siyasi kararlılığa sahip olması da elzemdir. Afet riskleri konusunda halkın farkındalık seviyesinin artırılması için eğitim ve basın yayın araçlarının daha etkin kullanılması gerekmektedir.

Şehir planlama ve kentsel dönüşüm konularında yetkin personelin belediyelerde istihdamı da çok önemlidir.

 Bu çerçevede şu öneriler sıralanabilir:

 • Afet yönetiminde özel sektörün finansmanı, kamu-özel sektör iş birliği ile etkili hale getirilmelidir. Japonya örneğinde olduğu gibi özel sektörü risk azaltımına teşvik eden, Johannesburg’daki gibi vergi teşvikleri modelleri geliştirilebilir.

Yeni Zelanda örneğindeki gibi riskli bölgelerde yerleşimi engelleyecek ve caydırıcılığı yüksek sigorta primleri, yüksek yerel vergi oranları ve kredi olanaklarının kısıtlanması gibi araçlar kullanılabilir. Buna karşılık Arjantin’de uygulandığı gibi risk azaltımı ve iyileştirmeler için katkı payı ve teşviklerin kullanılması da mümkündür.

• Kentsel dönüşümün kredilerle finansman desteği konusunda bankalarla özel anlaşmalar yapılmaya devam edilmelidir. Vietnam örneğinde görüldüğü gibi büyük sivil toplum örgütleri ve meslek odaları ile iş birliği yolları geliştirilebilir.

• Başarılı kentsel dönüşüm projelerinin üretilebilmesi için etkili finansman  kaynaklarının oluşturulmasında DASK daha teşvik edici ve zorlayıcı hale getirilmeli, kentsel dönüşümde kira yardım oranları enflasyon ölçüsünde güncellenmeye devam etmelidir.

• Risklerin yüksek olduğu alanlar, Şili örneğinde olduğu gibi yapılaşmaya kapatılmalı, yerleşim kısıtlanmalı, bu bölgeler özel olarak planlanmalı veya tampon bölgeler oluşturulmalıdır.

Rezerv alanlarda yapılaşma ve mevcut yapılarda güçlendirme gibi afete dirençli tedbirler alınmasını (ücretsiz mühendislik hizmeti, sismik inceleme, güneş paneli kullanımı vb.) teşvik etmek için sübvansiyonlar, vergi indirimleri, destekler, katkı payı ve kolaylıklar sağlanabilir. “Yarısı Bizden” gibi kampanyaların kapsamı genişletilebilir.

Riskli bölgelerde inşaat yapımında ev sahibi ve müteahhitler için ilave sorumluluk ve cezalar getirilebilir.

• Özellikle su baskını riski yüksek, çevresel bozulmaya maruz kalmış şehir içi ve yanındaki dere ve akarsu, fay hattı, dere yatağı, nehir kıyısı ve alüvyon zeminlerde yapılaşma yasaklanmalı ve bu alanlar rekreasyon amaçlı dönüştürülmelidir.

• Kentsel dönüşüm maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle belediyelere ve

vatandaşlara mali desteklerin artırılması sağlanmalıdır.

• Belediyelerde ekipman ve coğrafi bilgi sistemi, kent bilgi sistemi, erken uyarı sistemleri gibi teknik ve teknolojik konularda desteklerin artırılması sağlanmalıdır.

 • Kentsel dönüşüme dair politikaların bütüncül hale getirilmesi için yeni reh berler ortaya koyulmalıdır.

• Kentsel dönüşümün sadece fiziksel boyuta indirgenmeyip sosyoekonomik boyutunun da dikkate alınması ve kentsel dönüşüm alanında yaşayanların bu sürece tam olarak dahil edilmesi sağlanmalıdır.

• Yerel yöneticilerin uzun vadede sonuç alacakları dönüşüm projelerinden kaçınmalarını engelleyecek düzenlemeler de yapılmalıdır.

• Kentsel dönüşüm projelerini daha hızlı nihayete erdirecek tedbirler artırılmalıdır.

• Kentsel dönüşüm projelerinin şehir kimliği ve kültürünü, yerel özellikleri ve iklim koşullarını dikkate alacak şekilde planlanması gerekmektedir.

• Afet sonrasında kalıcı konut alanlarının yer tespitinde ikincil tehlikelerin ihmal edilmemesi, ilave çevre sorunları oluşturmayacak ve çevreyle bağı kopmamış alanların tercih edilmesi sağlanmalıdır.

• Okullar, okul bahçeleri, stadyumlar ve büyükşehir parkları afet anında hizmet verebilecek ve belli malzemeleri stoklayacak şekilde inşa edilmeli, mevcutlar yenilenmelidir.

• Sığınak sayıları artırılmalı ve dağılımları göz önünde bulundurularak şehir genelinde büyüklük ve kapasite, yerleşim alanlarından erişim, arazi kulla nım hakları ve kaçınılması potansiyel riskler dikkate alınarak belirlenmelidir.

Bina çevrelerinde tahliye rotaları ve güvenli toplanma alanları tespit edilmeli, mevcutlar artırılmalı ve güncellenmelidir.

 • Yerel yönetimlerin MCR gibi uluslararası iş birliklerine katılımı artırılmalı, iyi uygulama örneklerinden faydalanılmalıdır.

 • Yerel yönetim bütçelerinde afet risklerine de yer verilmeli, risk azaltımı faaliyetleri tanımlanmalı ve bunlar için ayrı bütçe oluşturulmalıdır.

• Risk azaltımı için sübvansiyonlar, vergilerden tahsil edilen ayrı ulusal ve yerel fonlar geliştirilmelidir. Arjantin örneğinde görüldüğü üzere özellikle riskli gecekondu alanlarının dönüşümünde kamu limited şirketleri, hisse senedi ihraç etme gibi farklı kurum ve finansman modelleri uygulanmalıdır.

• Şehir içinde ve yakınında taşkın ve sel riski taşıyan akarsular (Las Vegas ve Köln örneklerinde bahsedildiği gibi) risk azaltımı, toplanma alanı potansiyeli, rekreasyon alanı, sosyal, kültürel ve ekonomik boyutları da göz önüne alınarak dönüştürülmelidir.

 • Yerel yönetimlerin tek tek hareket etmesi yerine etkili risk azaltımında büyükşehir belediyeleri bünyesinde veya aynı havzadaki yerel yönetim birimleriyle birlikte projeler geliştirilerek uygulanmalıdır.

 • Dezavantajlı kesimlere yönelik olarak (Japonya örneğinde olduğu gibi) afetrisklerini azaltma konusunda ayrı finansal ve teknik destek modelleri geliştirilmelidir.

Kentsel dönüşüm uygulamalarında kişilerin aynı yerde iskanını önceleyen çözümler öncelikli olarak uygulanmaya çalışılmalıdır. Bu anlamda mevcudu tamamen terk etmek ve yapılaşmaya kapatmak yerine mevcut alanları iyileştirmek maliyet bakımından daha etkin ve kabul edilebilir olacaktır. Yerleşim yerinin değiştirilmesi en son tercih edilmesi gereken yöntemlerden olsa da uygulanan stratejilerden biridir. Yer değiştirme ancak fay hattı üzeri, dik eğimli yamaçlar, taşkın ovaları ve çevre kirliliğinin yoğun olduğu alanlar gibi yerleşilmemesi gereken mekanlar için uygulanmalıdır. Bölgede mevcut nüfusun yer değiştirmeye ikna edilmesi ve yeni alanda sosyoekonomik ihtiyaçların karşılanması önemlidir.

Sonuç olarak kentsel dönüşüm uygulamaları şehirleri dirençli hale getirmenin en önemli yollarından birisidir. Etkin kullanıldığında önemli bir afet riski azaltım aracıdır.

Bu alandaki çalışmaların etkinliği hem ulusal düzeyde hem de yerel yönetimlerin ve vatandaşların ortak çalışmalarıyla mümkün olacaktır.

RAPORU İNDİRMEK İÇİN TIKLAYINIZ

https://setav.org/assets/uploads/2024/03/R244.pdf

Neler Söylendi?
DİĞER HABERLER
Tükiye’de Türk Olduğu İçin Milliyet Farkı Ödedi

Tükiye’de Türk Olduğu İçin Milliyet Farkı Ödedi

29-04-2024 - Güncel

Samsun’da Kenevirden üretilen çantalar Amerika’da

Samsun’da Kenevirden üretilen çantalar Amerika’da

29-04-2024 - Güncel