Aziz dostlar, 2021 Yılı Türkçe Yılı Münasebetiyle dizi yazı olarak yazmakta olduğumuz son yazımız “İşyerlerimize İngilizce İsimler Vermek İstiklal ve İstikbalimize Aykırıdır” ana başlıklı yazımızın beşinci bölümünü, bu dil hastalığımıza da büyük boyutlarda sebep olan “Yabancı Dillerde Eğitim Hastalığımız” dan olarak bu konunun üzerinde de büyük bir ciddiyetle durulması gerektiğine inanarak, bu yazımızda bunu ele alacağız.
Bir Türkçe sevdalısı ve bu satırların yazarı olarak, benim her zaman “Yabancı dilde eğitim, bir ihanet eğitimidir” beylik teşhisinde de bulunduğumu hepiniz bilirsiniz. Bu teşhiste benim yalnız olmadığımı ve hatta birçoğunun bu konudan benden daha hızlı olduğuna yönelik her kesimden birçok “ORTAK AKILLAR VE SAĞDUYULAR” sergilendiğine şahit olmaktayız. İşte şimdi sizlere, bunlardan “alıntılar” halinde bir demek sunarak, adı geçen ihanetin ülkemizde ne derece büyük boyutlara taşındığını ve eğitim hayatımızda da bunun giderek nasıl bir “MİLLİ BEKA SORUNUMUZ ” haline geldiğini dile getireceğiz. Bu alıntılara geçmeden i önce, “Dil Emperyalizmi” ne demektir kısaca bunun üzerinde duracağız.
Bilerek veya Bilmeyerek “DİL EMPERYALİZM” ine Ȃlet Olunuş
Tarihte büyük imparatorluklar veya dünyanın birinci süper gücü oluşumları, yalnızca askeri, ekonomik ve siyasi üstün hakimiyet veya nüfuz teori ve pratikleriyle kurulmamıştır. Bir de buna çok değerli bilim adamamız Prof. Dr. Sinan Bayraktaroğlu’nun “çözümlemesi” yle “DİL EMPERYALİZMİ” i de eklemek gerekecektir.
Bir İngiliz –Amerikan Bileşkesinden (Anglo-Saksonlar) birinci olarak dünyanın süper gücü “İNGİLTERE İMPARATORLUĞU” (1774 – 1945) ve ardından gelen ikiz kardeşi yine dünyanın birinci süper gücü günümüzün “AMERİKAN İMPARATORLUĞU” nun (1945 – 2022) “DİL EMPERYALİZMİ” üzerinden de (hem de daha rahatlıkla ve “muhlisane hulul” yoluyla olarak) kurulduğunun kendi ağızlarından “tarihi itiraflar” belgeleri şunlardır:
1-1780 yılında Amerika Birleşik Devletleri 2. Başkanı JOHN ADAMS’ ın söyledikleri: “İngilizcenin yazgısı, gelecek ve onu izleyen yüzyıllarda, Latincenin geçen yüzyıllarda, ya da Fransızcanın bu yüzyılda (1780 – 1945 zaman dilimi) olduğundan daha da yaygın bir dünya dili haline gelmektir.” (Prof. Dr. Sinan Bayraktaroğlu, Türkiye’de Yabancı Dil Eğitimi Beklentiler, Gerekçeler, Öneriler, Ürün Yayınları, Ankara, 2019. s.2O5)
2-İngilizi Başbakanı WİNSTON CUHURÇHİLL’ in 1943 yılında Amerikan Başkanı Roosevelt’in istemesi ve ısrarı sunucu Harvard Üniversitesi tarafından kendisine “fahri doktorluk” unvanı verilirken burada yaptığı konuşmadan: “Bizlere bahşedilen ‘ortak dilimiz’ (İngilizce) paha biçilmez bir mirastır ve bu bir gün ortak vatandaş olabilmemizin temelini oluşturabilir. Britanyalıların (İngilizlerin) ve Amerikalıların birbirlerinin geniş topraklarında birbirlerine karşı hiç yabancılık hissetmeden rahat ve özgürce dolaşabilmelerini görmek istedim. Aynı şekilde, ortak dilimizi dünyada çok daha geniş bir alana yaymaya ve doğuştan sahip olduğumuz böylesine büyük bir değere birlikte sahip çıkmaya kendi bencil menfaatlerimizi gözetmeksizin birlikte gayret sarf etmememiz için herhangi bir neden görmüyorum.
Öne sürmüş olduğum bu beş temel ilkenin uygulanması, insanların topraklarını işgal edip onları amansızca sömürmemizden çok daha verimli sonuçları bizlere armağan edecektir. Geleceğin imparatorlukları (muhlisane hulul yolu Dil Emperyalizmi ile yerleşmek suretiyle) kuvvetini akıldan alan imparatorluklardır.”(Bayraktaroğlu, s. 206)
3-Adı geçen ikiliye ilave edebileceğimiz “Dil Emperyalizmi” ile sömürgecilik ve yayılmacılığı esas alan Fransız İmparatoru “BÜYÜK NAPOLYON” unvanlı I. Napolyon’un 19’uncu asrın başlarında söyledikleri: “Bir memlekete benim kelimelerim (Fransızca dilim) ve kültürüm girmişse, o memlekete askerlerimi sokmaya lüzum yoktur” veya diğer bir tercümesi haliyle “Kelimelerimin girdiği yerde silah patlatmaya lüzum yoktur”. (Yaşayan Türkçemiz, C. I, Tercüman Gazetesi Yayınları, İstanbul, 1981, s. 83)
Daha fazla uzatıp kıymetli vakitlerinizi almamıza gerek yok!... Her şey gün gibi meydanda ve apaçık. Türkiye dünden bugüne Churchill ve I. Napolyon’un dile getirdiği “hainane” süreci yaşıyor!...
“Efendim!.. Türkçe ilim dili ve ilim yapmaya uygun dil değildir. Üstelikte de Osmanlı’dan günümüze büyük bir yabancı dil öğrenme sorunumuzu var. Bunu da aşmak için İngilizce dilinde eğitim ve öğretim yapmak zorundayız” ı sizler benim ancak külahıma anlatabilirsiniz.
2022 yılı itibariyle, dünyada mevcut 206 ülke ve devlet içinde 190 tanesi eğitim ve öğretimini yalnızca kendi milli dili ile yapmaktadır. Geriye kalan 16’sında ise eğitim ve öğretim dili İngilizce olup, ne yazık ki bunlar içinde Türkiye de yer almaktadır. Türkiye bunlardan çıkarılırsa, geriye 15’i zaten eski İngiliz sömürgesi ülkelerdir. “Tarihin en eski beş bin yıllık milleti” denilen ve dünyada konuşulan dillerden en fazla konuşulan beş dilden birisi de Türkçe olduğu halde ve hepsi “geçmişin İngiliz sömürge ülkesi” olmanın yanında “muz cumhuriyetleri ” benzetmesinden olarak Türkiye’nin de 16 rakamı içinde yer alması milletim için ibret ve dehşet verici bir sahne olsa gerektir. Buna tahammül edilemez.
Anayasamıza Aykırılık veya Anayasa’yı İhlalden Alınacak Ceza
Sonra, Anayasamızın 3’üncü maddesinde “Türk Milletinin dili Türkçedir” yazar ve eğitimi tanzim eden 54’üncü maddesinde ise, “Eğitimin dili anadil Türkçedir” yer alır. Bu sebeplerden de anadilimiz Türkçe varken, ortaokullarından üniversitelerine kadar yüzlerce okullarda yabancı dillerde eğitim ve öğretim yapmanın cezası, “Anayasa’ya aykırılık ve Anayasa’yı ihlal” den olarak Türk Ceza Kanunu’na göre cezası idamlıktır. Kurdukları üniversitelerinde Türkçeyi kapı dışarı edip, yerine eğitim ve öğretim dili olarak İngilizceyi koyan rektörler ve onlara destek olan öğretim üyeleri (bunlara daha üst düzeyden destek olanlar da dahil) bu cezalandırmayı çoktan hak etmişlerdir herhalde?... İdam cezaları kaldırıldığına göre bunların müebbet hapis cezalarını çekmelerinin yeri Silivri Cezaevi olsa gerektir?...
Atatürk İlke ve İnkılapları - “Dil Devrimi” ne Aykırı Oluş
“Dil Devrimi”, 1932’de başlamadan önce daha 1930’de Mustafa Kemal, Prof. Sadri Maksudi’nin (Arsal) yayınlanan kitabı “Türk Dili İçin” e yazdığı “takdim” yazısında adı geçen devrimin ana karakteri ve emelini şöyle ortaya koyuyordu: “ Ülkesinin yüksek istiklalini korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtaracaktır.” (Sadri Maksudi (Arsal), Türk Dili İçin, Türk Ocakları Neşriyatı, Ankara, 1930)
İngilizce eğitimle, eğitim ve öğretim dili olarak Türkçe karşılıkları ola ola İngilizce kelimelerle dersler yapılacağından, bunlara “özenti” nin etkisinde kalınarak giderek “Türkçeyi iyice küçümseme” sonucu yerli ve milli kelimelerimizin yerini İngilizce kelimeler alacağından bu da “Dil Emperyalizmi” ne hizmet olarak, Atatürk de zaten buna karşı olduğu için onun ilke ve inkılaplarına da muhalefet edilmiş olacaktır.
“YABANCI DİLDE EĞİTİM İHANETİ” nin Teşhisi ve Tedavisinin Ortak Akıl ve Sağduyu Belgeleri
Yabancı Dilin Bir “Araç” Olmaktan Çıkarılıp Bir “Amaç” Halini Getirilmesi Hatası
“Yabancı dilin bir ‘araç’ olarak öğrenilip kullanılması yerine onun ana dilimiz Türkçe’nin bir yana itilerek bir ‘amaç’ haline getirilmiş olması ulusal duygularımızı yanıltıcı bir algıdır.
Oysa, bugün dünya ülkeleri uluslararası değeri kabul edilmiş olan İngilizceyi ve diğer yabancı dilleri bilinçli bir biçimde ve ulusun çıkarları doğrultusunda sadece teknolojide, bilimde, ticarette, diplomaside v.b. birer ‘amaç’ değil ‘araç’ olarak kullanabilmek için öğrenmektedirler.” (Cumhuriyet Bilim ve Teknik, 13 Ağustos 2010, Bayraktaroğlu, s.26)
Öğrenim Gençliğinin Yabancı Dilde Eğitimle Dumura Uğratılması
Yabancı dilde eğitim, öğrencilerin İngilizce olarak verilen derslerde anlatılanları anlamakta zorlanmalarına, not tutamamalarına, okuduklarını güçlükle algılamalarına, kendilerini yazılı ve sözlü olarak güvenle ifade edememelerine, soru sormamaya ve bunun sonucunda ezberciliğe yönelmelerine, derse ilgilerinin azalmasına ve motivasyonlarının düşmesini yol açmaktadır. Özelikle sosyal konuları içeren dersler geniş bir sözlük hazinesi ve tartışma gerektirdiğinden, öğrenciler çaresizlikten pasif bir konuma itilmekte ve iletişim etkinliğinden yoksun bırakılarak haklı gerekçeyle Türkçeye başvurmalarına neden olmaktadır. Böylesine karmaşık ve belirsiz bir eğitim ve öğretim birçok öğretim üyesini zor duruma sokmakta, eğitim faaliyetlerinde gereğiyle verimli olamamalarına ve üniversite eğitiminin de büyük ölçüde olumsuz yönde etkilenmesine yol açmaktadır.”(Cumhuriyet Bilim ve Teknik, 13 Ağustos 2010, Bayraktaroğlu, s.26)
Yabancı Dilde Eğitimin Bir “Göstermelik” Oluşu
“Görülüyor ki, daha fazla ayrıntıyı dile getirmeden , nereden bakılırsa bakılsın, bugün Türkiye’deki bazı üniversitelerde kısmen veya tamamen yabancı dille eğitim uygulaması, öğrencilerin daha henüz akademik derslerini takip edebilmeleri için yeterli bir yabancı dil seviyesine ulaşmadan ve amaç ve hedefleri gerçekçilikle bağdaşmayan, öğretim - öğrenim sürecini yavaşlatan, zorlayan, hatta engelleyen, öğrencileri sorgulama, araştırma ve yorum yapabilme becerisinden yoksun bırakan, onları ezbere iten ve bunlar gibi daha birçok sakıncaları olan yapay nitelikli ‘göstermelik’ bir eğitime dönüşmüştür. Kısaca, çağdaş, uluslararası, kaliteli bir eğitimin gereği olarak ne öğretim üyeleri kendi uzmanlık alanlarının ‘öğrenim yöntemlerini öğretebilmekte’ ve ne de öğrenciler bu yöntemlerin nasıl edinileceğini ‘öğrenebilmektedir.’
Oysa şurası tartışılamayacak bilimsel bir gerçektir ki, fizik, kimya, matematik, tarih, edebiyat, sosyoloji gibi herhangi bir alan dersinde, en etkin ve sağlıklı düşünsel, iletişimsel ve akademik becerilerin edinilip geliştirilmesi, anadilde yapılan eğitimle mümkündür. Bir kez anadilde edinilmiş bu beceriler yabancı dilin kullanımına kolaylıkla aktarılabilmekte ve yabancı dil de böylece alan dersi bilgilerini daha da geliştirici, pekiştirici veya tamamlayıcı bir ‘araç’ olarak öğretilip öğrenilmektedir.” (Bayraktaroğlu, s 28)
Dışarıdan 40 Bin İngilizce Öğretmeni İthali Rezaleti ve Cehaleti
“Milli Eğitim Bakanlığı’nın yurt dışından yüksek bir maliyete katlanarak 40 000 öğretmen getirme niyeti, yabancı İngilizce öğretmenlerine karşı süregelen bilinçsiz bir özentidir. Bazı özel öğretim kuruluşlarında ve vakıf üniversitelerinde yaygın olarak gözlemlenen bu özentinin amaçlanan eğitim kalitesini yükseltmek bakımından beklenen katkıyı sağlayacağını beklemek ve bu projenin sürdürülebilirliğini ümit ekmek bir mali israftır, yanılgıdır ve hatta hatadır.”(Cumhuriyet Gazetesi, 11 Nisan 2011, Bayraktaroğlu, s. 35)
İngilizce Eğitimin İngilizce Tabiriyle “Absürt” Oluşu
“Uluslararası bir dil olan İngilizcenin Türkiye’nin orta ve yükseköğretim sisteminde sadece ‘yabancı bir dil’ olarak öğretilmesi ile ilgili sorunlar yıllardır henüz çözülememişken ve hatta bugünkü Türkçe eğitiminde dahi sorunlar yaşanırken, yüksek öğretimde İngilizceyi bir ‘eğitim dili’ olarak uygulamaya çalışmanın amaç ve hedefleri gerçekçilikle bağdaşmamaktadır.” (Cumhuriyetin 100 Yılında Yükseköğretimde Dil Çıkmazı, Bayraktaroğlu, s. 43)
Eğitim Sistemimizde Ne “Dil” Vardır Ne de “Düşünme”
“Bugünkü mevut durum Türk Yüksek Öğretiminin bünyesinde karayana bir yaradır.
Daha da vahimi, yabancı dilde yorum yapması zaten mümkün olmayan öğrencilerin, kendilerini kendi ana dillerinde üretken ve yaratıcı kılan bir eğitim ortamından daha yoksun olmalarıdır. Bunun sonucu olarak , bugün yüksek öğretimde sadece ‘yabancı dil sorunu’ değil, ciddi boyutlarda bir ‘dil sorunu’ yaşanmaktadır. ‘Dil’ olmayınca ‘düşünme’ de olmaz.” (Radikal Gazetesi, 29 Kasım 2012, Bayraktaroğlu, s.69)
Ne İngilizce ve ne de Türkçeye Yâr Olamadık
“Sınav kağıtları incelendiğinde görülüyor ki, öğrenciler herhangi bir dilsel sistemden yoksun olduğu için ne Türkçe ne de İngilizce diyebileceğimiz yapay bir ifade türü kullanmak durumunda kalıyor ve analitik düşünme becerisini geliştirici metin türü cevapları üretemiyorlar. Bundan daha da vahim olarak, öğrenciler bırakın yabancı dilde yorum yapmayı, kendi anadilinde dahi üretken ve yaratıcı olmalarına yarayan ‘olmazsa olmaz’ dil kullanım becerilerini edinemiyorlar.” (Milliyet gazetesi, 14 Temmuz 2013, Bayraktaroğlu, s. 72)
Türk Eğitim Sisteminin Bir Onkolojik Hastalığı: “Yabancı Dille Eğitimle Dil Öğrenilmez”
“Üniversite öğrencilerinin bir yabancı dil öğrenmeleri şarttır. Hatta mümkün olsa da iki dil öğrenebilseler. Ama bunun yolu, normal bir eğitimi yabancı bir dil ile yapmak değildir. Zaten bu şekilde dil de öğrenilmez. Eğer maksat üniversite öğrencilerine bir yabancı dil öğretmekse, bunun çok daha etkin başka yolları vardır. Eğitimi gene Türkçe yapmak suretiyle de öğrencilere bir yabancı dil çok daha iyi bir şekilde, öğretmek mümkündür.” (İTÜ Maden Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şinasi Eskikaya’nın görüşleri, Bayraktaroğlu, s. 123)
İngilizce Eğitim Gaflet, Dalalet ve Cehaletine İstanbul Teknik Üniversitesinin de Katılışı
“İstanbul Teknik Üniversitesi çok büyük ve bir o kadar da eski ve köklü bir kurumdur… Bu dün böyleydi, bugün böyledir ve hiç kuşkunuz olmasın, yarın da böyle olacaktır. Dolayısıyla, eğitimin yabancı bir dille yapılmasını savunanlar da, bu yöntemin üniversiteyi daha ileri bir noktaya götüreceğini düşünerek hareket etmektedirler. Ancak, bir amacı gerçekleştirmek için seçilen yollar, her zaman o amacın gerçekleşmesine imkan vermemektedir. Zaten iki farklı görüşü savunanların ayrıldığı nokta da budur.” (İTÜ Maden Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şinasi Eskikaya’nın görüşü, Bayraktaroğlu, s. 123)
Yabancı Dilde Eğitim, Türk İstiklal Harbi’nin ve Cumhuriyet’in Ruhuna Aykırıdır. Bunu Savunanlar ve Yapanlar Gaflet, Cehalet ve Dalalet İçindedirler
“Öğrenciler ne Türkçe ne de İngilizce olan, ne olduğu belirsiz ve anlaşılması güç yapay bir ifade türünü kullanmaya itiliyorlar ve analitik düşünme becerilerini geliştirici nitelikteki metin türü cevapları üretemiyorlar. Daha da kötüsü, öğrenciler; bırakın yabancı dille yorum yapmayı, kendi ana dillerinde üretken ve yaratıcı olmalarını sağlayacak , ‘olmazsa olmaz’ dil kullanım becerilerini edinebilecekleri bir eğitim ortamından dahi yoksun bırakılıyorlar.
Söylem ile eylemin birbirini tutmadığı böylesine bir uygulamanın etik bir eğitim faaliyeti olmadığı açıktır. Böylesine bir uygulama, çocukların en iyi şekilde yetişmeleri için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan ailelerin istismar edilmesinden başka bir şey değildir.
Diğer taraftan, İngilizceyle eğitim yapan üniversitelerde ders veren öğretim üyelerinin mesleki uzmanlıklarının ötesinde İngilizceye ne denli hakim oldukları da ayrı bir ehliyet ve liyakat sorunudur…
Evet, bugün güçlü bir yabancı dil eğitiminin, özellikle küreselleşen bir dünyada İngilizce öğretim ve öğreniminin ulusal düzeydeki önemi yadsınamaz. Ancak, bundan daha da önemli olan, etkin bir Türkçe eğitimini ve Türkçe temelinde güçlü bir yabancı dil eğitimini gerçekleştirmektir. Bugün eğitim sistemimizde, özellikle yükseköğretimde, acilen ele alınması gereken bir ‘dil sorunu’ yaşanıyor. Bundan daha vahim olan da, bugün bilinçsiz bir iyimserlikle yaptığımız İngilizceyle eğitim uygulamasının Türk eğitim sistemi ve Türk dili üzerinde yarattığı somut, olumsuz ve sakıncalı sonuçlarıdır.
Cumhuriyet’in 100. yılına kısa bir süre kala böylesine hayati bir eğitim sorununun yaşanmakta olması Cumhuriyet’in ruhuna aykırı büyük bir gafletin içinde bulunduğumuzu gösteriyor.” (Hürriyet Gazetesi, 6 Eylül 2016, Yalçın Bayer’in görüşleri, Bayraktaroğlu, s 147)
Sonuç Olarak, Getirdiği Yıkıcılıktan “Yabancı Dilde Eğitim İhaneti “Olarak Değerlendirilebilecek Diğer Bir Kısım Görüşlerden Satır Başları Halinde Teşhisler
Prof. Dr. Talat Tekin: “Osmanlı okumuşu Arapça ve Farsçayı Türkçeye yeğ tutmakla vaktiyle hata etmişti. Bugün yüksek öğretimde ve bilimde yabancı dili savunan aydınlarımız da aynı hatayı işliyorlar.”(Milliyet, 1 Kasım 1975, Bayraktaroğlu, s. 95)
Prof. Dr. Mümtaz Soysal: “En kötüsü şu: Yabancı dili, bir ‘araç’ olduğunu unutup bir ‘amaç’ haline getirdik … Kendi dilini geliştirmek yerine başkalarının dilini böylesine yalan yanlış benimseyen bir başka toplum daha yoktur.” (Milliyet 4 Kasım 1983, Bayraktaroğlu, s. 96)
Prof. Dr. Mümtaz Soysal: “Yabancı dilde eğitimle, gençliğin bir bölümünü dış kaynaklı beyin yıkayışlara kendi eliyle teslim eden ve bunu hevesle yapan bir başka toplum YALNIZ ESKİ SÖMÜRGELERDE VARDIR… Bu trajikomik özentimize son vermek zamanı gelmemiş midir?” (Cumhuriyet, 29 Nisan 2006, Bayraktaroğlu, s. 103)
Prof. Dr. Cevat Geray: “Çoğunluğu İngilizce olmak üzere, pek çok fakültede öğretimin yabancı dille yapılmasının DİLİMİZE VE KÜLTÜRÜMÜZE YABANCILAŞMIŞ GENÇLER YETİŞTİRMEK açısından ne denli sakıncalı olduğunu belirtmek isterim.” (Cumhuriyet, 1 Ocak 1987, Bayraktaroğlu, s. 96)
Prof. Dr. İlhan Özay: “Avrupa’nın çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmış hiçbir ülkesinde kendi milli ve resmi dili dışında eğitim veren devlet üniversitesi yoktur. Dünyada sadece eski sömürgelerde, imparatorluğun ana dilinde öğretim yapan üniversiteler vardır.” (1989, İstanbul Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi, Bayraktaroğlu, s. 97 )
Prof. Dr. Aydın Köksal: “Yabancı dille eğitim eğilimi sürdürülürse, hem Türkçe’nin bilim dili olarak gelişme süreci olumsuz yönde etkilenecek hem de Türkiye’nin kendi ekinini (milli kültürünü) ve öz varlığını XXI, yüzyılın bilişim toplumuna taşıması ve bölgesi için önderlik yapan bir merkez ülke olarak gelişmesi, böylece, Atatürk’ün sözcükleriyle ‘çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkması’ olanağı tümüyle yitirilecektir.” (Öğretmen Dünyası Dergisi, 2006, s. 195 – 199, Bayraktaroğlu, s. 101 -102)
Prof. Dr. Doğan Kuban: “İngilizce üniversite eğitimi sömürgeleştirmeye davetiyedir!... Kendisine saygısı olan hiçbir ulus büyük üniversitelerinde yüksek öğretimini İngilizce yapmıyor. Bu öneriyi bir Fransız, Alman, Rus, İranlı, Yunanlı, İsrailli, İspanyol, Çinli, Japon, Koreliye ciddi olarak tavsiye edemezsiniz. YABANCI DİLLE ÖĞRETİM YA BİR MİSYONER GELENEK ARTIĞIDIR, YA DA AMERİKAN ETKİSİYLE BİR TİCARİ BEYİN YIKAMADIR.” (Cumhuriyet Bilim Teknik, 19 Haziran 2009, Bayraktaroğlu, s. 106)
Prof. Dr. Bahattin Baysal: “Boğaziçi Üniversitesi ve Ortadoğu Teknik Üniversitesinde yabancı dille öğretime kesinlikle karşıyım… Türkçe düşünen bir genci İngilizce eğitime zorlamanın saçma olduğu kanısındayım.” ( Cumhuriyet Bilim ve Teknik, 9 Nisan 2010, Bayraktaroğlu, s. 107)
Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu: “YABANCI DİLLE EĞİTİM İHANETİNE MİLLETCE HAYIR DİYELİM!... Daha ne bekliyoruz? Yerimizden, yurdumuzdan olmayı mı?” (Bir New York Rüyası ‘Bye-Bye’ Türkçe…, s. 148, Bayraktaroğlu, s. 115)
Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu: “Her yerde milli dil eğitimi yerine yabancı dille eğitim bir ülkeye, bir ulusa yapılabilecek en büyük hainliktir, en büyük alçaklıktır ve bir insanlık sucu olan ‘KÜLTÜREL SOYKIRIM’ sayılır.” (Otopsi, İstanbul, 2000, s. 171, Bayraktaroğlu, s. 115)
Prof. Dr. Cihat Baştaş: “İTÜ yabancı dilde eğitime geçiyor… Eğitim dilini yabancılaştırıp çağı yakalayacağım diyerek kendi öz dilinden vazgeçen bir devletin veya devlet üniversitesinin çağdaşlaşma yolunda olacağı asla düşünülemez. Son bin yıllık tarihimizin taklitle, tercüme ile bir yere varılamayacağını bizi göstermesi gerekir.”(İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi, 2010, Bayraktaroğlu, s. 118)
Prof. Dr. Vahit Turan: “Bugün değil ortaokulları ya da liseleri bitirenleri, üniversite mezunlarının çoğunluğunun bile istenilen yabancı dil bilgisine, bu bilgiden gerçekten yararlanabilecekleri bir düzeye sahip olmadıkları apaçık ortadadır.” (Milliyet, 9 Mayıs 1975, Bayraktaroğlu, s 121)
Prof. Dr. Sinan Bayraktaroğlu: “Bugün ortaya çıkan bütün başarısızlıklara rağmen bilinçsiz bir iyimserlimle ısrar edilen İngilizceyle eğitim uygulamasının Türk eğitim sistemi ve Türk dili üzerinde yarattığı olumsuz sonuçlar vahimdir.
İngilizce eğitim yapma pahasına kendi anadilinde düşünebilme, sorun çözebilme, üretebilme ve yaratıcı olabilme becerilerinden yoksun bırakılan genç nüfusumuz, geleceğin Türkiye’ sine ümit olma yerine, altından kalkılması çok zor sosyal ve ekonomik sorunlar yaratacak bir tehdit halini kolayca gelebilir.”(Bayraktaroğlu, s. 196)
DAHA NELER NELER!...
Bir kitap hacmini tutacak bunlarla fazla vaktinizi almak istemiyorum!...
Türkiye’de “YABANCI DİLDE ÇOK BÜYÜK EĞİTİM HASAR TESBİTİ” ni ortaya koyan bütün bu yazdıklarımızdan sonra, bunlardan hiç olmazsa günümüzde, şimdi faydalı dersler alarak, bunlar doğrultusunda 2022 – 2203 ders yılının “YABANCI DİLLE EĞİTİM İHANETİNDEN DÖNME YILI” olması dileğiyle bu bölümümüze son veriyorum. Selam ve dua ile, 18 Şubat 2022
Dizi yazımız altıncı bölüm halinde devam edecektir.