Bizde Bu Tebaa Oldukça!

Mesut KÖSEOĞLU

30-12-2020 07:41

Osmanlı Döneminde yaşanan bazı hadiseleri ve bu hadiselerdeki yüksek ahlakı okudukça hayranlık ve hayretler içinde kalıyoruz. Sadaka taşlarından kimsenin ihtiyacından fazla para almaması, fakir fukaraya yardım etmek isteyen zenginin parasını vererek hiç tanımadığı insanların borçlarını kapatması, kendisine gelen müşteriyi “henüz siftah yapmadı” diyerek yandaki esnaf kardeşine yönlendiren halkı gıpta ile okuduk. Peki şimdi ne değişti?

Şimdi bırakın açıkta sadaka taşlarının oluşunu üst düzey güvenlik sistemleri olan atmler bile soyuluyor. Böyle bir uçurum manzarası varken hala bizden adam olur mu?

Ömer Baba isimli bir zatın hasleti anlatılırdı. Başkasının tarlasından kendi tarlasına geçerken ayağında toplanan çamuru geçtiği tarlada bırakırmış ki onun hakkı benim tarlama geçmesin, kul hakkına girmeyelim.

Günümüzde de yeni yeni bazı uygulamalar canlanıyor ve çok güzel hadiselere şahit oluyorum. Mesela “askıda ekmek” uygulaması belki süslü adıyla bir topluma hizmet uygulaması ama hakikaten toplumsal yardımlaşmanın, hem de gizliden yapılanı ve en makbul ve muhlis olanı belki de.

Sosyal medyada bir fotoğraf döndü durdu, birçoğumuz görmüşüzdür: Bir bakkal amca kese kağıdında tarttığı üründe tartının diğer tarafındaki ağırlık kısmının olduğu kefeye de bir kese kağıdı koyuyordu. İncelik, hassasiyet…

Serdar Tuncer’in yazılarının birinde kahramanlar diye bir konuyu işliyordu. Ama öyle örümcek adam, demir adam falan değil. Konforlu bir arabada giderken eski model bir aracın yanından geçerse hızını düşüren, geçerken de o kardeşi için de hayırlı binekler için dua eden bir kahramandan bahsediyordu. Bir başka kahraman da herkesin burun kıvırarak çıktığı tuvalete rızasıyla girip başka bir kardeşimizin de midesi bulanmasın diye orayı kullanılacak halde bırakan bir kahramandı mesela.

Bendeniz de bir seyahatim sırasında Karadeniz bölgesindeki bir şehrimizdeydim. Namaz vakti geçmeden yol kenarında bir camiide durduk. Namazı kılarken mihrap kısmında bir kağıt gibi bir şey gördüm. Kafam hemen muzırlığa çalıştığı için, hoca duaları bakarak mı okuyor, diyerek içten içe gülmeye başladım. Sonra mihraba doğru yaklaştım ve kağıdın bir zarf olduğunu gördüm. Üzerime ne vazife ama vallahi meraktan zarfı araladım ve içinde bir not yazılı bir kağıt ve bir miktar para vardı. Notta şöyle yazıyordu: “Namaz molası için ailemle birlikte buradan geçiyorduk. Oğlum akülü sandalyeyle gidebiliyor ama arabasının şarjı bitmişti. Namaz kılarken bir miktar şarj olsun diye caminin prizine taktık. Ziyanımızı karşılaması ümidiyle bu parayı buraya bırakıyoruz. Hakkınızı helal edin.”

O an gözyaşlarıma hakim olamadım. İşte dedim o yıllarca anlatılanlar birer masal değil. Bu millet o ecdadın torunu. Bu hamur o asil insanların hamuru.

Evet, belki zaman zaman birbirimizi yiyoruz ama düşman karşımıza geçerse 15 Temmuz hadisesinde olduğu gibi yine tek yumruk oluveriyoruz.

Gençlerimizin umursamaz, gamsız tavırlarından dolayı gelecekten ümidimizi kesecekken bir Eren Bülbül çıkıyor meydana, o gencecik ama mangal gibi yüreğiyle teröristin karşısına dikiliyor canı pahasına ve “İyi ki varsın” dedirtiyor bizlere.

Böylesi asil bir ecdadın torunlarından oluşan bu millet elbette aynı asaleti yine damarlarında taşıyacaktır.

“Fıtrat değişir sanma, bu kan yine o kandır.”

Fatih’in de dediği gibi “Bizde bu tebaa oldukça sırtımız yere gelmez evvelallah.”

DİĞER YAZILARI Daha Ne Denir! 01-01-1970 03:00 İmkansızlık Meselesi 01-01-1970 03:00 Bir Yastıkta Kocamak Ve Kelimenin Ruhu 01-01-1970 03:00 Olamayan Tenasüp Ve Hatırlattıkları 01-01-1970 03:00 Kaybolan Bir Haslet: Diğerkâmlık! 01-01-1970 03:00 İkinci Şans 01-01-1970 03:00 Öğretmenlik Üzerine! 01-01-1970 03:00 Bakış Açınızı Değiştirin! 01-01-1970 03:00 Çocuk Oyuncağı 01-01-1970 03:00 Aşk İmiş Her Ne Var Âlemde 01-01-1970 03:00 İçimize Sinmeyen Bir Şeyler Var 01-01-1970 03:00 Yolcu … 01-01-1970 03:00