Darbeler Ve Fareler -1

Levent BİLGİ

17-07-2019 10:22

Darbeleri ve darbecileri biraz da farelere benzetiyorum. Sinsi, çirkin, mikrop, lağımlarda yaşayan…

Madem idareyi, sivilleri beğenmiyorsunuz, kurun bir parti, çıkın halkın karşısına, varsa bir marifetiniz halk sizi seçsin, istediğiniz icraatı yapın. Ama yok. Onlar fareler gibi sinsice bekleyecek, ilk fırsatta saldırıp tüm güzellikleri yok edecekler. Kendi fare krallıklarını hâkim kılacaklar.

Bugün kendi kendimize sormalı, hep sormalıyız:
Düşüncelerimizin, yaşama tarzımızın kaynağı nedir?
Düşünce ve yaşama biçimlerimizi neye ve kime göre belirliyoruz?
Düşünce ve yaşama biçimlerimizi biz mi belirliyoruz; yoksa medya, siyaset, toplumsal baskılar, geleneklerimiz, bize empoze edilen kültürler mi belirliyor?

Tolstoy Günlükler’inde “Ya Allah’a göre düşünür ve yaşarsın, ya da Çar, toplum, gelenek, ırkçılık, kültür vs. ye göre. Allah’a göre düşünüp, O’na göre yaşamazsan  başka neye göre yaşarsan yaşa, hiçbir önemi yok. Hepsi aynı.” diyor.

Bugün her zamandan çok iki elimizin arasına başımızı alarak, doğru İslamiyet için önce düşünce biçimlerimizi, alışkanlıklarımızı, kültürümüzü, geleneklerimizi,  “iman hakikatleri ve İslam ahlakı” ile yeniden gözden geçirmeliyiz. Bizim her konuda, her alanda referanslarımız nelerdir?

Bir gruba, cemaate mensup olmak, doğru yanlış   her söylenilene mutlak itaat etmek mi demektir?
Bir tarikate, cemaate mensup olmak bütün iradeni şeyhine, önde gelenlerin eline mi vermek demektir?
Nerde kaldı şu ölçüsü;
"Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hattâ benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte, size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mihenge vurunuz.  Eğer altın çıktıysa kalbde saklayınız. Bakır çıktıysa, çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz." (BSN, Münazarat)

İnsanlar genellikle alışkanlıklarıyla, yaşadıkları bölgenin kültürüyle düşünürler. Genel ve yaygın olana eğilim duyarlar. Güvenli ve doğru olan, biraz da genel ve yaygın olandır sanılır. Cemaat taassubunun en temel karakteristiği yaygın olandan, yerleşmiş ve güvenli olandan, her daim olagelenden yana seçimler yapmakla eştir. Grup  taassubu, doğru ve hak olanı korumanın adı değil, bilakis genel ve yaygın olanı korumanın, bir tür garanticiliğin adıdır artık bugün.

Biz düşüncelerimiz ve yaşama şeklimiz konusunda kesinlikle risk almaktan korkan insanlarız. Hayatı hep aynı yerden, aynı noktadan, hareket etmeden, pozisyon değiştirmeden seyretmeyi daha güvenli görüyoruz. Olanı sırf olduğu ve tekrar edip durduğu için onaylayıp duruyoruz. Onay sayısının artması bize haz ve haklılığımızın ispatı gibi görünüyor. Böylelikle herkes gibi olup, herkesleşip, sürüleşiyoruz.

Acaba dünyanın, insanların, toplumun duruşu karşısında ben kendimi neye ve kime göre konumlandırıyorum? Hayatta hâkim olan zihniyetler benim düşünce şeklimi, yaşama biçimimi ne kadar etkiliyor? Mesela toplumumuzun hâkim unsurları olan ırkçılığın, devletçiliğin, kapitalizmin, dünyeviliğin, cemaatçiliğin benim dünyamdaki yansımaları nelerdir? Yoksa biz Müslümanlar da bunların esiri, kölesi mi olmuşuz?
Veya Francıs Fukuyama’nın söylediği gibi “Tarih Bitti” mi?

Putları yıkan, dönemin tüm otoritesine, krallarına meydan okuyan Hz. İbrahim’in milletinden (millet-i İbrahim), Hz. Muhammed’in ümmetinden olmak; bugün putlaştırılan her türlü düşünce, yaşama biçimleri ve ideolojilerin  hâkim olduğu bu şartlanmışlıklardan ve büyük görünen küçüklerin empozelerine  meydan okumaktan geçer.

Bu hayattaki önceliklerimizi iyi belirlemeliyiz: Dünya mı, ahiret mi?
“Biz dini severiz. Dünyayı da yine din için severiz.”   Dünya işlerimize de Kur’an, Hadis, Sünnet  vs. (arzi değil, vahyi) ile bakmalıyız. Bu bize yapılan empozelere, peşin peşin kabullere, öğretilenlere, alışkanlıklarımıza, her daim olagelene tersinden, aykırı, farklı bakış açılarıyla mümkün. Pozisyon ve perspektif değiştirmekle mümkün. Dünyaya, olaylara, insanlara  tersinden bakmak belki de düşüncelerimizi özgür kılmanın tek yoludur. Çünkü doğru diye kabul ettiğimiz pek çok şey aslında eğri olabilmektedir.

Bize sorulardan önce cevaplar öğretildi hep.
Darbeler ve fareler soru sormazlar. 
Oysa ben soruları cevaplardan daha çok önemsiyorum.

Dr. Levent BİLGİ

DİĞER YAZILARI Fehmi Koru, Said Nursi Ve Susmak 01-01-1970 03:00 İtibar 01-01-1970 03:00 Zencilerin Protestolarında Beyazların İşi Ne! 01-01-1970 03:00 Bu Yazıyı Okumayın, Öleceksiniz 01-01-1970 03:00 Broadway Ve Fitne 01-01-1970 03:00 İnsanlığa Koronavirüs Mesajı 01-01-1970 03:00 Kassandra Damgası veya Koronavirüs 01-01-1970 03:00 Carpe Diem Veya Derviş 01-01-1970 03:00 Neler Yapmadık Şu Vatan İçin 01-01-1970 03:00 Özgür Ve Özgün 01-01-1970 03:00 Çağdaş Müslümanın Çağdaş Prensipleri! 01-01-1970 03:00 Şehir, Deprem, Toki Ve İş Bilmek! 01-01-1970 03:00 Dinî Değil, Din Algımızı Değiştirmek. 01-01-1970 03:00 2020 düşünceleri: söz sükut olmak, ilham filan…! 01-01-1970 03:00 İnternet Kasırgası 01-01-1970 03:00 Davamız sağ olsun! 01-01-1970 03:00 Kendimden Haberim Yok, Dünyadan Haberim Olsa Ne Olacak 01-01-1970 03:00 Tenkit, Muhalefet Veya İktidarların Körleşmesi 01-01-1970 03:00 Soğan Severler Derneği 01-01-1970 03:00 Elimizden gelenin en iyisini yapmak artık yeterli değil. imkansız görüneni yapmalıyız 01-01-1970 03:00 Bin Can İle Arzu Edilir Bir Seyahat: Ölüm 01-01-1970 03:00 Kurban, Kalp Ve Dost 01-01-1970 03:00 Dostlukların/Aşkların Son Kullanma Tarihi 01-01-1970 03:00 Küçücük! 01-01-1970 03:00 Good Words Anoint A Man, İll Words Kill A Man 01-01-1970 03:00 Kırmızı Işık Ve Ramazan -1 01-01-1970 03:00 Mehmet Akif’te İstiklal, Hürriyet Vurguları 01-01-1970 03:00 Profesyonel Yöneticilik Çağı 01-01-1970 03:00