Çarşı pazardan korkuyorum. Meyvelerden, sebzelerden, kutulanmış ürünlerden korkuyorum. Süt tozuna su ve çeşit çeşit kimyasallar katılarak üretilmiş sütten, antibiyotik yüklenerek şişirilmiş tavukların etinden, besmelesiz kesildiği aşikar olan gram yağsız, ciğer tadan angus ve Polonya, Sırbistan kırmızı etinden, glikoz şurubu ve / veya nişasta bazlı şekerle yapılmış baklavalardan, bisküvilerden, şekerleme, lokumlardan korkuyorum. Değirmende kepeğinden özüne, her şeyi alınmış da geriye posası bırakılmış undan yapılmış ekmekten de korkuyorum. Ama bunlardan çok, en çok bunları zerre dert etmeyen, hatta bu büyük varoluş, var kalış sorununun varlığından haberdar olmayan sözüm ona gayretli davakâr nabekarlardan korkuyorum. Bu hudutsuz kibir, nihayetsiz cehalet, nobranlık, herzevekillik ve gevşeklikten ürküyorum.