https://www.akasyam.com/files/uploads/user/-0ab51cdf82.png
Nihat Güç

Filistini Konuşmak -13-

25-12-2023 13:55

Evet, Yahudi ve Hristiyanlar, Müslümanları öldürürlerken tiynetlerinin gereğini yapıyorlar.

Ancak bunu yaparlarken dünya kamuoyunu yanılttıklarını da vurgulamak istiyorum. Bunun farkına varmak gerek.

Evvela terörist diyerek kandırıyorlar dünya kamuoyunu. Böyle bir yaftalamayı yapmazlarsa işledikleri cinayetlerin üstünü kapatamayacaklarını onlar da gayet iyi biliyorlar. Böyle bir yalana başvurmazlarsa yedikleri pisliklerinin üstünü örtemeyeceklerine de inanıyorlar. Çünkü yıllardır böyle yapıyorlar.

Dünya kamuoyunu, öldürdükleri insanların birer terörist (Müslüman) olduklarına inandırmak en zor iş. Bunu yapmak için tüm yolları giriş ve çıkışları kontrol altında tutuyorlar. İşleyecekleri malzemelerinin tamamı ellerinde. İstedikleri gibi kesiyorlar, istedikleri gibi biçiyorlar. Yalan, hile, desise onlarda. Bilim ve feni de iyi kullanıyorlar. İnsanları kandırmak için yeterli gelmediyse bu yapılanlar bu sefer filim sektörünü devreye sokuyorlar. Ama illaki kandıracaklar Müslümanları.

Zihinleri işgal edildikten sonra ülkeleri işgal etmek, oralarda cirit atmak, öldürmek ve soykırım uygulamak çok kolay. Asıl zor olan zihin işgalidir. Ancak ipsiz adamların her türlü ipte rahatlıkla oynayabildikleri bu ortamda zihinleri işgal etmek de çok kolaydır.

Filistinli/Gazzeli insanları zihnen işgal edemedikleri için savaş devam ediyor. Zihinleri işgal etmenin en kolay şekli eğitimle mümkündür. Bir ülkenin eğitimini ele geçirenler, tüm insanları kendisine benzetmekle kalmaz, ortalıkta istedikleri gibi at da oynatabilirler. Ya Filistinliler ülkelerini kurtaracaklar bu işgalden. Ya da siyonistler Filistinli çocuklarını eğitimini üstlenecekler. Hatta Filistin'in eğitim ve öğretim müfredatını hazırlamaları bile yeterlidir.

Günün birinde Filistinlilerin eğitim ve öğretim müfredatına müdahale edilecek olursa, bilin ki bu fiili işgal sona ermiştir. En büyük teslimiyet de bu aslında.

Bunu başardıktan sonra işledikleri her cinayeti süslemek, püslemek suretiyle cafcaflı sözler eşliğinde renkli ekranlar vasıtasıyla servis etmek de çok kolaylaşacaktır. Defaaten dile getirdiğim bir ayeti kerimeyi buradan bir daha dile getirmek istiyorum: “Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.” (Hücurat/6)

Onlar; Propoğandalarını, dile getirdikleri telkinlerini, savundukları ahlak(!) ilkelerini tarafsızlık ve adalet ilkeleri üzere kurguladıklarını edebiyatı parçalarcasına dile getiriyorlar. Samimi oldukları tek konu bu. Evet bu konuda çok samimidirler. Bu aldatmayı da çok iyi beceriyorlar yani.

Yakın zamanda gerçekleşen Irak’ın işgalini hatırlayın. “Irak’ta kimyasal silah var” yalanıyla tüm dünyayı kandırdılar. Yıllarca gözümüzün içine baka baka bu yalanı dillendirdiler. Biz de kabul ettik bu yalanı. Bu vesileyle Irak’ı perişan ettiler, dağıttılar ortalığı. Milyonları öldürdüler. Ölümden kaçmak için milyonlar ülkelerini terk etmek zorunda kaldı. Sakat, yetim ve öksüz kalanlar da bu işin cabası. Evsiz ve yurtsuz kalan milyonlar… Bu yalanın ardına sığınarak işgal ettikleri topraklardan yurt dışına kaçırılan milli servet anlatılamaz boyuta ulaştı. Irak, hala belini doğrultabilmiş, ortalık durulabilmiş değil.

İyi düşünmek gerek. Doğru karar vermek gerek.

Ne kimyasal silah buldular ne de demokrasi getirebildiler girdikleri ülkelere. Çünkü söylenenler birer yalandan başka bir şey değildi.

Alacaklarını aldıktan, öldüreceklerini öldürdükten, ülkeye vurdukları ipotekten sonra utanmaz çehreleriyle renkli ekranlara çıkıp kimyasal silahın bulunmadığını dile getirmeleri kanıma dokundu. Daha fecaati ise savaştan önce de bu durumu biliyor olmalarıydı. Daha savaşa başlamadan evvel Irak’ta kimyasal silahın olmadığını bir(LEŞ)miş milletler de biliyordu. Ancak bu ülkeyi işgal etmek, parçalayarak yutmak, darmadağın etmek için bir yalan gerekiyordu onlara. Bu yalanı da iyi becerdiler. Asıl iyi becerdikleri diğer bir nokta; bu yalana dünya Müslümanları olarak inanmamızı sağlamış olmalarıdır. 

Onlar kendilerine yakışanı söylediler ve yaptılar. Ancak bizim Müslümanların buna inanmaları ve destek vermeleri son derece önemliydi. Hala da destek veriyorlar bu yalanlara. Filistin'i savunan el Kassam tugaylarına da terörist diyerek bizi kandırmaya çalışıyorlar.

Topyekun bu yalana karşı çıkmamız gerekmez miydi?

 Başka bir şey beklenmez bu bozuk düşünceli adamlardan.

İşte bu yüzden Filistinli/Gazzeli mücahitleri tebrik ve taktir etmekten, alınlarından öpmekten, kendilerini alkışlamaktan, botlarına değen tozu silmekten başka yapılacak bir şey yok ortalıkta. Çünkü siyonistlerin ve onlara uşaklık yapan satılmış ruhlu insanların yalanlarını kanı pahasına da olsa ortaya çıkarıyorlar.

Dünyaya servis ettikleri kocaman yalanlarına rağmen ayakta kalmış olmaları bile büyük bir mucize. Ama unutmayın ki! Gazze’nin eğitim ve öğretim işleri hala Gazzelilerin elinde.

Kimisinin direkt, kimisinin de dolaylı olarak yardım ettiği Siyonist, Vahşi, Katil İsrail devleti karşısında yıllardır direnç gösterebiliyor olmaları bile büyük bir başarı olarak değerlendirmek gerek.

Sapan taşıyla başlattıkları mücadelelerine bugün (Yasin-105) füzeleriyle karşılık veriyor olmaları gelecek adına bana cesaret veriyor. Kilometrelerce kazdıkları tünellerde güneşe hasret bir şekilde aylarca kalabiliyorlar. Keskin nişancıların üst düzey Yahudi askerlere yönelik yaptıkları nokta atışlar da bu işin cabası.

Neler Söylendi?