https://www.akasyam.com/files/uploads/user/-0ab51cdf82.png
Nihat Güç

Filistin’i Konuşmak -7-

02-12-2023 11:18

Dünya Müslümanlarının kaybetmeye başladıkları tarih; Cihadı (kafirlerle savaşı) terk ettikleri tarihtir. Dünya arenasında yeniden söz sahibi olmak, Allah’ın kurallarına göre bir sistem kurmak istiyorlarsa ki, istiyorlar, bu irade var; o zaman el ele vererek güç birliği yapmak suretiyle dünya Müslümanlarının yardımına koşmaları gerekmektedir. Bu zorunlu ve gerekli bir görevdir.

Filistin messelesi bize, dünya insanlarının bir kez daha; “tersi dönen” bir insan mesabesine dönüştüklerini öğretti. “Tersi dönen insan her şeyi ama her şeyi ters görür. Maalesef bu yüzden kuzeyi güney olarak görmeye başladılar, batıyı da doğu. Yönünü ayıramadıkları için de her olaya tersinden bakıyorlar. İyiye kötü dedikleri gibi doğruya da yanlış diyorlar. Hakkını arayanlara terörist, hakları gasp eden işgalcilere de hak sahibi diyebiliyorlar. Haklıya haksız dedikleri gibi haksıza da haklı diyorlar. Zalime mazlum dedikleri gibi mazluma da zalim diyorlar. Çünkü; “Tersi dönmüş” insanlığın. Bu hastalık sapıtanı sırat-ı müstakimde olduğunu da rahatlıkla iddia etmeye sebebiyet verebiliyor.

O yüzden “Tersi dönen” bu insanlığın doğru yolu bulması, hak ve hakikatle tanışması, olayları yeniden yorumlaması, Filistin’i, Kuddus’u, Gazze’yi, Ortadoğuyu olması gerektiği vechiyle değerlendirmesi neredeyse imkansız hale gelmiştir. Bu vesileyle; “Her şey Avrupa, Avrupa her şey.” cümlesinden başka bir şey terennüm edemiyorlar.

Böylesi “tersi dönen” insanların olayları doğru okumaları, doğru kararlar vermeleri, isabetli bir sonuca ulaşmaları da pek mümkün değildir. Her şeyden evvel, yönlerini bulmaları istikametlerini çizmeleri, neler yapacaklarını ortaya sermeleri, nereden geldiklerini ve nereye gideceklerini kararlaştırmaları kaçınılmazdır. Yoksa havanda su dövmeye daha çok çabalarlar. Toplantı üstüne toplantı yaparlar. Bol bol kınama mesajları yayınlarlar.

İnsanlık için çıkış yolu tekrar cihada sarılmaları ve topyekün bu yola dizilmeleri gerekmektedir. Hakkıyla yapılacak bir cihat mücadelesi; Ortadoğuya çöken bu göz gözü görmeyen, ışık geçirmeyen sisli ve puslu havayı dağıtacaktır.

Bir de; “İslam İşbirliği Teşkilatı” diye bir kurumun olduğunu kınama ve toplanma mesajları vasıtasıyla zaman zaman duyuyoruz. İslamla ilgi ve alakası olmayan kişilerin oluşturdukları bir teşkilattan bahsediyorum. Bundan böyle; “İslam İşbirliği Teşkilatı”nın ismi; “Halkı Müslüman, kendileri Laik olan devletlerin işbirliği teşkilatı.” olsun. Yüz yıldır uyuyan dünya Müslümanlarını uyumalarına devam ettirmek üzere Filistin halkı için bir toplantı yapmaları gerekiyordu. Toplandılar, konuştular ve dağıldılar. Ha, bir de birbirleriyle tokalaştılar, uzak yollardan geldiler, hasret giderdiler, sohbet ve muhabbet ettiler.

Dinin devlet işlerine karıştırılmadığı yönetimin adı laikliktir. Yaptıklarından anladığımız kadarıyla adamlar, tam da laik imişler. İslam dinini hiç karıştırmıyorlar teşkilatlarına, toplantılarına, iş ve işlemlerine.

“İslam” kelimesi bile yer almamalı bu teşkilatta. Eğer bu teşkilat İslam’a göre kuruldu ise İslam’a göre iş ve işlemlerini yürütmeli, toplantılarını bu minvalde düzenlemeli ve alacakları kararları da İslam dininin gereklerine göre almalıdırlar. İslam”a göre karar almayacaklarsa ki hiçbir zaman İslam’a uygun bir karar almış değildir bu teşkilat. O zaman “İslam” ismini kullanma haklarına da sahip değildirler. Bundan böyle hiç bir Müslüman bu teşkilat için İslam ismini kullanmamalı.

Müsadenizle Filistin meselesine bir de şu pencereden bakmak istiyorum.

İsrailli Cani Lider (Netanyahu); İslam İşbirliği Teşkilatına mensup Arap liderlerinin sesinin bir tık yüksek çıkmasından da rahatsız olmuş. Şimdi, bu liderler(!) ne dediler ki? Kimin tavuğuna kışt dediler? Kimin köpeğini, ya da hangi köpeği taşladılar? Kimin eşeğini tekmelediler? Kimin suyunu bulandırdılar?

Netanyahu; “Oturun oturduğunuz yerde. Altınıza ellerimizle koyduğumuz tabureyi çekerim ha!” demiş. Kimin, nereye, kim tarafından, hangi amaçla oturtulduklarını da öğrenmiş olduk bu vesileyle. Tam bir sessizlik istiyormuş kefere... Çıt çıkmamalıymış teşkilattan, bu operasyonlar sürerken. Çıt çıkmamalıymış teşkilattan, binlerce masum çocuk fosfor bombalarına hedef yapılırken. Çıt çıkmamalıymış teşkilattan, binlerce kadın mermilere kurban giderken. Çıt çıkmamalıymış teşkilattan, Gazze’de taş üstünde taş bırakmazken.

Diğer biri de (Ameri-KAN’nın eski domuzu Trump); Filistin konusunda Türkiye’nin sesi biraz fazla çıkıyormuş. Bir tık fazlaymış yani. “Bu çok kötü bir durum” diye nitelemiş domuz. Vay anasına be. Vay anasına be. Aslında bu yaratıkların, Filistin meselesinin devlet başkanları düzeyinde hiç konuşulmamasını istiyorlarmış da açıktan açığa dillendirmek istemiyorlarmış. Belki de böyle anlaşmışlar daha önce. Belki de bu minvalde taahütlerde bulunmuşlar bu koltuklara oturtulurken.

Sen ey Müslüman!

Filistin sorunu; Avrupalı insanlardan güzel bir çözüm, Ameri-KAN devletinden olumlu bir adım, Rus AYI-sından yapması gereken bir yardım, Çin YILAN-ından sergileyeceği bir kıvraklığı beklemekle, onlara bu işi çözün demekle, bu katliamlar bin yıl da devam etse yine de çözülmez. Hatta onlar Gazze diye bir yerin kalmasından da rahatsızlar. Bu iş bir-LEŞ-miş milletleri çözümün kaynağını görmekle hiç çözülmez. Çünkü sorunun ana kaynağı, en büyük müsebbibi zaten kendileri

İyi bil ki bu sorunun çözümü; Halkı Müslüman olan ülkelerin ister bireysel ister devletsel bazda el ele vererek oluşturacakları bir bahar rüzgarına, atacakları sert adımlara, masaya vuracakları delici yumruklara, kafa kafaya vererek yapacakları dahiyane planlara bağlıdır. Düşmandan dost olmaz. “Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.” (Maide/51) ayetinin ne dediğini, bizlerden neler istediğini, muhatabımızın nasıl bir varlık olduğunu daha iyi anlayabildik mi şimdi?

Müslümanlar mutlaka ama mutlaka Gazze ablukasını kırmalıdırlar. Bu bölgeye insani ve İslami yardımları ikinci ve üçüncü ülkelerin izinlerine ve insiyatifine bırakmadan çözüme kavuşturmalıdırlar. Bu bölgeye akın akın gitmek için hazır bekleyen milyonların önünü açılmalı, bir koridor oluşturulmalıdırlar. Bu bölgeye, Filistin’lilerin vereceği bir vizeyle ulaşabilmelidirler. Bu, tüm Müslümanların ortak ve çözmeleri gereken öncelikli bir sorundur. Elini taşın altına koymayan her kim var ise, kıyamet gününde o mes’uldur.

Ortadoğu’nun başına bela edilerek kangrene dönüşen İsrail devletinin göstereceği bir inisiyatife terk edilmemeli bu insanlar, bu bölge.

Bu zillet, nadide bir izzete dönüştürülmeli. Bundan başka bir çıkış yok.

Neler Söylendi?