https://www.akasyam.com/files/uploads/user/-338be9def7.png
Dursun Ali Tökel

Öğrenci evleri de...

13-11-2013 10:02

İşin siyasi, ideolojik, teröre bulaşan, adlî, cinsel, fantastik, kurgusal, oya çevrilmiş veya çevrilme ihtimali olan, kamplaşmış veya kamplaşmaya müsait tarafları bir tarafa...

Bendeniz öğrenci evleri meselesine gündemdeki tartışmanın sadece bir boyutundan bakmak istiyorum.

 

Bu konunun bazı illerde, bazı insanların, bazı öğrenci evlerini, bazı nedenlerle şikâyet etmesiyle ortaya çıktığı anlaşılmış bulunuyor.

 

Şikâyetin temelinde kimi evlerde öğrencilerin erkek ve kız karışık bir halde kaldıkları ve uygunsuz davranışlarda bulundukları ihbarı var.

 

Böyle bir uygunsuzluk olabilir, bunun için bazı tedbirler alınması gerekir, her devletin geleceğini oluşturan gençliği korumak asli görevlerindendir.

 

Gençliği korumamak, geleceğini korumamak ve ateşe atmak anlamına gelir.

 

Fakat eğer öğrenci evlerinden rahatsız olunacak ve bu evlerin olumsuzluğu illa da ihbar edilecekse bu sadece kızlı-erkekli oluştan dolayı mı olmalıydı?

 

Isının, ısının...

 

Araştırma görevliliğim yıllarındaydı. Kışın soğuk bir gününde fakültedeki odamızda kalorifere yaslanmış ısınmaya çalışıyordum.

 

İçeriye, bizim bölümde okumayan, ama samimi olduğumuz, aynı zamanda da hemşerimiz olan bir öğrenci girdi.

Beni kalorifere yaslanmış ısınırken görünce hayli sitemli bir sözle haykırdı: “Isının bakalım, ısının... Hiç sormuyorsunuz ki bu kardeşiniz ne yapıyor, odunu kömürü var mı? Siz ısının bakalım!”

 

Espri yapıyor zannettim, yüzündeki ciddiyetten anladım ki espri filan yapmıyor.

 

Üç-dört arkadaş bir evde kaldıklarını, evlerinde yakacakları bir şeyin olmadığını, battaniyelere sarılarak ders çalıştıklarını, günlerdir sıcak bir soba kıyısı görmediklerini söyledi.

 

O sıcacık kalorifer bana birden buz gibi geldi. Kendimden, insanlığımdan, hocalığımdan utandım. Hemen koridorda hocalarımı, arkadaşlarımı dolaşarak biraz para topladım ve ona verdim.

 

Verdiklerimiz utancımızı örtmeye kısmen yeter olurdu temennisindeydik.

 

Örttü mü, örtmedi mi bilmiyorum.

 

Bu öğrenci evlerini düşünmek, onlarda ne sefaletlerin yaşandığı bilmek bizim işimizin bir parçası olmalı mıydı?

 

Şikâyet de Neden Şikâyet

 

Beş altı kişinin sığınmaya çalıştığı nice öğrenci evleri var. Bu evlerde yaşanan ne sefaletler var. Sabah akşam sadece patates kavrulan, bir iki yumurta-sucuk bulunursa bayram yapılan, ezeli dost yemeğin makarna olduğu ne haneler var...

 

Kışın üzerine giyecek paltosu olmayan, evinde her gün sobası- kaloriferi yanmayan, ocağında iki üç çeşit yemeği pişmeyen ne öğrenci evleri var!

 

Hemen yanı başımızdalar, alt veya üst komşumuz olabilirler veya yan apartmanın yan dairesinde yamuk bir vaziyette ezilik ve büzülük bir halde yaşamak için savaş vermekteler.

Bir zamanlar alt katımızdaki dairede oturan beş-altı kişinin kaldığı öğrenci evi geldi gözlerimin önüne.

 

Eşimle anlaşmıştık, evde ne pişerse az çok onlara da gönderirdik, bazen kendi çocuklarımız için pasta yaptığımızda onlarla da paylaşırdık.

 

Bizim ufak tefek ikramımızın onlarda yarattığı sevinç halesi geliyor gözlerimin önüne.

 

Bir gün öğrencilerden birinin annesi gelmiş ve eşimi özellikle ziyaret etmişti. Teşekkür ve dua niyetiyle.

 

Yemesi gerekenlerin yiyemediğini, yiyebilen insanların yediklerinin boğazlarına sırf onlar yiyemedi diye düğümlenmesi hangi eğitimin sonucudur?

 

Bugün öğrenci evlerinin gündeme gelmesini sağlayan ihbarcı komşular; aç kalınan, ısınamayan, paraları yetmediği için bir odada üç kişi kalmak zorunda kalan, sofralarında iki günde bir ancak bir çorba pişen öğrenci evlerini de “sefalet içinde yaşıyorlar” diye yetkililere ihbar etmeyi düşündüler mi acaba?

 

Onların bütün bu olumsuz şartlarda öğrenme ve yaşama mücadelesi vermeye direnmesini zerre kadar tebrik ve takdir etmeyi hiç akıllarından geçirdiler mi acaba?

 

Hangimiz merak ettik, yanı başımızda, civarımızda öğrenciler yaşıyor mu, yaşıyorlarsa hangi koşulda barınıyorlar, yiyecek ve yakacakları ihtiyaca cevap veriyor mu diye?

 

İstikbal Gençlerdedir de...

Bugün devletimiz üniversite öğrencilerinin barınması için (bizim zamanımıza göre düşünülürse) çok daha yaşanabilir yurtlar yapıyor.

 

Ama bunlar yetmiyor.

 

Öğrenciler kimi zaman yurt çıkmadığından, kimi zaman o şartlarda yaşamayı istemediğinden, hâsılı zaman kalacak bir yer bulamadığından kendi tuttukları evlerde barınmak zorunda kalıyorlar.

 

Benim çocuğum da, uzak bir şehirde okuyor. Yurda başvurduk çıkmadı, özel yurtlara ekonomik gücümüz yetmedi, mecburen arkadaşıyla bir ev tutuldu.

O evlerin iaşe ve ibatesinin sağlanması için kimlerin hangi zorluklara katlandığı hakkelyakin malumumdur.

 

Hiç bir öğrenci olumsuz şartlarda okumak istemez. Ders çalışmanın sıkıntıları yeterken bir de sobayla, mutfakla, kalabalıkla uğraşmak istemez.

 

Lise yıllarımda evimiz çok kalabalık olduğu ve soba da sadece kuzine olarak mutfakta yandığı için evde sağlıklı bir çalışma ortamı bulamazdım.

 

Yıllarca derslerimi mahalle camimizin kahvehanesinde, kuytu bir köşeye çekilerek çalıştım.

Yoklukla sürdürülen çalışmalar tezyifi değil takdiri hak etmeli.

 

Bugün gayet bolluk içinde, dört başı mamur öğrenci evleri de vardır.

Ama işte tam da bu işlerin içinde bir insan olarak biliyoruz ki çok zor şartlarda evlerde okuma mücadelesi veren öğrenciler var!

 

Onların etrafındakiler onların sefaletinden neden rahatsız olmazlar, neden bu öğrencilerin olumsuz şartlarını ihbara yeltenmezler?

 

“Gençler, geleceğimizdir!” demekle olmuyor! Onların olumsuz şartlarda yetişmesi, onların olumsuzluğuna, onların olumsuzluğu gelecekte yapacakları vazifelerin olumsuzluğuna sebep oluyor!

 

Neden?

 

“Komşusu aç iken tok yatanlar!” hangi inancın mensubudur?

 

Osmanlı devleti devrince yüksek öğrenim öğrencileri askere alınmazdı. İnancımız, babaları zengin bile olsa öğrencilere zekâtın düştüğünü söylerdi, cerre çıkan talebe grubu civarda baş tacı edilirdi.

 

İnananlar “ya öğrenen, ya öğreten ya da bunlara yardımcı olanlardan olunuz, dördüncüsü olan helak olmuştur” hadisi gereği, öğrenemese de öğrenene (talebeye) yardımı ilahi bir görev addederdi.

 

Gelecekte insanlığın hayrına vesile olacakların hayrına vesile olmak az iş midir?

 

Onlar ne toplayacaklarsa bir misli de onlara yardımcı olanlara verilecektir.

 

Bugünün insanına bunlar birer ütopya gibi gelebilir.

Öğrencilerin karışık bir halde kalmalarından rahatsız olanlar, kendi civarlarında karışık kalmadığı halde aç-açık yaşayan öğrencilerden haberdar mıdırlar?

 

O mahallenin muhtarı-azası kendi sorumluluk alanlarındaki öğrenci evlerindeki hayat şartlarından haberdar mıdırlar?

 

 O gariplerin sıcak bir yuvada, sırtı pek, karnı tok bir halde derslerini yapmaları için kaymakamından belediye başkanına, muhtarından apartman yöneticisine kadar yöneticiler neler yapmayı düşünmekteler veya düşünmekte midirler, neden düşünmezler?

 

Neden rahatsızlık antenlerimiz cinsel meselelere bu kadar dehşetli bir duyarlılık gösterirken...

Neden rahatsızlık antenlerimiz açlığa, yoksulluğa, sefalete, donmuşluğa, kimsesizliğe, anne-babadan mahrum bir köşede hayat mücadelesi vermeye bu kadar biganedir, bu kadar kördür, bu kadar sağırdır?

 

YAZINI DEVAMI İÇİN

http://www.akasyamhaber.com/kose-yazisi/733/ogrenci-evleri-de.html

 

Neler Söylendi?

DİĞER YAZILARI Cinnet Buğdayları Âlim Kime Derlermiş Cedel Ve Bedel Bana Geleneğini Söyle... Alâmet Kıyâmeti: Şeysiz Şeyler Üzerine Özgürlük Neyimizdir Kimi Seçelim Samsun Büyüyor, Ya Kütüphanesi? Bu Kadar Aktörü Olan Eğitimden Ne Çıkar? Din Ne Kadar Umûrumuzda? Bu Hastalar Niçin Gülüyor Edilgenliğe Sığınma Yahut Sezai Karakoç Ne Diyor Ki Vefa Bayrağı Gri Alan Münafıkları Bir Süper İnsan Tasarımı Câmilerimiz Ve Kaybolan Rûhâniyetimiz Devletimiz “Akıl”Lanıyor Ben Kendimin Neyi Olurum Balık yemiyormuşuz, peki ama niçin? Tarikat, Cemaat Yoldur Varana da… Aldatanlar kimlerdendir İstemek Türkün Alfabe İle İmtihanı Âkıl Adam Kimdir? Açlıkla Doymak Bir sapma: Ölüm güzellemesi Mandelalar, Harunlar Hayatını Kaybetti De... Sizi Silkeleyenler Var Mı? Ezan deyip geçmeyelim! Bırak (ma) bu hayalleri, bana bir hayal kur! Eğitilmiş İnsan Kimdir? TV'lerde Ne Konuşursak Doğru Olur Edepte fukarâ isek hakikate bigâne oluruz BİR UTOPYA: Birlik ve Beraberlik! Ramazan biraz da annedir Ayaklarımız Bize Neyi Hatırlatıyor İbadetin Nihayeti Ne İçindir? İlahi-Yat Gökten Kitaplar Kar Gibi Yağınca… 444 Bu anneler hangi yarışı kaybediyor? Görenedir Görene, Köre Nedir Köre Ne! DersHâne-TestHâne-TesellîHâne Anne-babalık çok mu kolay ki… Öte Dünya Fikri Gerekimizi anlayanlar var! Salâlar kimin için okunuyor/ Çanlar kimin için çalıyor Ruhlardaki Cömertlik Çocuklara sadece isim mi veriyoruz(3) Ahlâka İhtiyacı Olmayan Kim Gençleri Anlamak Meyve Adlarını Da Kaybetmişiz Körsel Vaazdan Görsel Vaaza Dördüncü kişi olmaktan nasıl kurtuluruz? Allah’ın Evleri İçin Layık Gördüğümüz Yerler… Kur’an da tercüme ediliyor da... Bana arşivini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim Güç" Kurdu "Öteki" Ağılına Girerse... Körsel Vaazdan Görsel Vaaza BU ANNELER HANGİ YARIŞI KAYBEDİYOR? ORDULU CANLI BOMBA (LAR) BİR İLACIMIZ BİLE YOKMUŞ! AÇLIK TOKLARDAN, YAZMAK BİLİNÇTEN İSTEMEK