Bir Römork Buğday Bir Vida Ederken

Hasan TÜLÜCEOĞLU

08-06-2019 11:11

12 Eylül’ün sıcak ortamında başladığım lise eğitimimde ülkemizin Atatürk’ün gösterdiği hedef olan ‘çağdaş uygarlık düzeyine’ çıkması en büyük ereğim olmuştu. Ülkemin her alanda neden ulaşamadığımızı zihnimde sürekli sorguladığım dünyanın en güçlü devleti olması bugün hâlâ en büyük hayalim, ısrarlı beklentim.

Atatürk’ün önderliğinde verilen Kurtuluş Mücadelesi sonrasında kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti devleti sıfırı tüketmişlik noktasından yine Atatürk’ün önderliğinde toparlanıp gelişmişlik sürecine girmişti. O günler uçak fabrikası kurmuş ve uçak üretir duruma gelmiştik. Ancak Atatürk’ten sonra bilim sanayi dolayısıyla gelişmişlik sürecinde yakalanan o ivme ağır aksakta olsa devam ettirilememişti.

12 Eylüllü yıllarda lise eğitimimiz boyunca hocalarımız değişik zamanlarda farklı şekillerde bu gerçekleri anlatmışlardı. Otuzlu yıllarda bir ucundan yakaladığımız sanayi faaliyetlerini biz gençlere yeniden hatırlatıyor; bilim ve sanayinin önemini ısrarla vurguluyorlardı. Bilim ve sanayiini kurmuş gelişmiş ülkeler traktör, otobüs, otomobil, gemi, tren vs. yapıp üretiyorlar ve doğal olarak bu ürünleri değerli kılıp yüksek fiyata diğer ülkelere pazarlıyorlardı. Biz bir tarım ülkesiydik. Onca ürettiğimiz buğdaylar, mısırlar patates-soğanlar, meyveler batının yaptığı sanayi ürünleri karşısında fazla değer ifade etmiyordu. Bazı hocalarımız bu gerçeği ifade etmek için yazımıza koyduğumuz başlığı ifade ediyorlardı. Gençler biz gelişmiş ülkeler aşamasına gelmek için mutlaka bilim ve sanayimizi geliştirmeliyiz. Sanayi ürünleri üretmeliyiz. Bizim koca bir römork buğdayımız ancak batılıların yaptığı bir vida ediyor. Bir vidaya onca emekle yıl boyunca ürettiğimiz koca bir römork buğday veriyoruz. Yerel ifadeyle bir naylon buğday ancak bir vida ediyor. Aslında burada tarım ve hayvancılığı basit ve küçük görme bir arka plan söz konusuydu. Farkında olunmayarak biz gençleri tarım ve hayvancılığa yöneltmenin önü alınmış gibiydi sanki.

Bazı hocalarımız ikinci dünya savaşı sonrası Almanya örneğini vererek bizimde çalışıp gayret göstererek bilim ve sanayii kotarmamız gerektiğini ifade ederlerdi.

Bugün kendi kendimize baktığımızda elbette bilim, sanayi ve teknoloji olarak belli noktalara geldik. Bir vida üretebiliyoruz belki ama her şeyiyle kendimizin yaptığı bir otomobil vs. üretiminden uzağız. Bütün bunlar henüz montaj aşamasında. Bu bizi ancak gelişmekte olan ülkeler sınıfına girdiriyor.Batılılaşma çalışmalarına neredeyse eş zamanlı başladığımız bir Japonya ile aramızda bugün yüce dağlar kadar mesafeler var.

Sanayi ve teknolojide gelişmiş ülkeler seviyesine bir türlü çıkamamamızın elbette sebepleri vardır. Öncelikle bu sebeplerin ciddi, ayrıntılı ve bilimsel olarak araştırılıp tespit edilmesi gerekir ki biz nerede hata ve yanlış yaptık bunun farkına vararak ona göre tedbirler almalı böylece bu güç durumumuzdan kurtulmalıyız.

Bu ara bir römork bir vida misaliyle bir açıdan küçük gördüğümüz tarım ve hayvancılıkta da dışarıya bağımlı gibi bir hale geldik. Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olma misali tarım ve hayvancılığımızda da sıkıntılı hale geldik. Biçilen buğdaylar sonrası biderlik ayıramamaya başladığımız günden bu yana tohumda dışarıya bağımlıyız.

Bu olumsuz konumumuzun bahsettiğimiz üzere kendimizden kaynaklı sebepleri olduğu gibi elbet Batı kaynaklı sebepleri de mevcut. Liseli yıllardan beri bugün hala ülkemin gelişmişliğini kendine dert edinen biri olarak şahsi kanaatime göre Batı’nın İslam ülkeleri özellikle bizim için en önemli kırmızıçizgisi bu gelişmişlik hususudur. Batı bir kırmızıçizgi olarak bizim bilim, sanayi ve teknoloji sürecini tamamlamamıza izin vermiyor. Yani yüzde yüzlük aşamasında bir sanayi ürünü bir teknoloji ürünü üretir bir aşamaya gelmemizi farkında olmadığımız bir şekilde engelliyorlar. Elbette sebeplerin çoğu kendimiz kaynaklıdır. Aslında bugün gelinen aşamada Nasreddin hoca misali un var, yağ var, şeker var ama bir türlü helvayı yapamıyoruz. Bu ara helvanın yapımı Osmanlı son döneminde başladığımız önceki bazı yazılarımda değindiğim batılılaşma sürecinin doğru bir şekilde tamamlanması süreciyle de alakalıdır.

Ama şundan eminim: Geç te olsa Batıya dönük olarak biz bu hedefe ulaşacağız, ulaşacağız.

Hasan TÜLÜCEOĞLU

DİĞER YAZILARI Hükme Akıl Erdirmek 01-01-1970 03:00 Alternatif Bilim Farklı Teknoloji 01-01-1970 03:00 Gelişmişlik Sorunumuz 01-01-1970 03:00 İslamcıların Statükoculuğu! 01-01-1970 03:00 Pozitivizm Ve Dindarlar 01-01-1970 03:00 Garplılaşma Ve Dindarlar 01-01-1970 03:00 Yedinci Koğuştaki İyi Adamlar 01-01-1970 03:00 Garp Yolu 01-01-1970 03:00 Toplum Veri Tabanı 01-01-1970 03:00 Batılılaşma Sendromu 01-01-1970 03:00 Hz. Ömer, Hz. Muaviye ile sekülerliğe yol mu verdi? 01-01-1970 03:00 Batılılaşmada Mündemiç Din Karşıtlığı 01-01-1970 03:00 İsrail Ve Bitmeyen Filistin Dramı 01-01-1970 03:00 Güncelleme Ve Müceddid 01-01-1970 03:00 İslamcıların Etkensizliği 01-01-1970 03:00 İki Cenahın da Karşıt Olduğu Sultan 01-01-1970 03:00 Firavun’un İmanı 01-01-1970 03:00 Teknoloji Ve Farkındalık 01-01-1970 03:00 Hz. Süleyman’ınki bir sevda mıydı? 01-01-1970 03:00 Teknoloji Ve Benlik 01-01-1970 03:00 İlahi Kelam’la Seküleri Hedeflemek 01-01-1970 03:00 İslam Oluştan Günümüze Değişen Hassasiyetler 01-01-1970 03:00 ‘Patron Bebek’te Masum Sakıncalar 01-01-1970 03:00 Allah’ın Sözünü İşittiği Kadın 01-01-1970 03:00 Karun’a Öykünenler 01-01-1970 03:00 Doctor Strange’de Öngörülen Spiritüel Dünya 01-01-1970 03:00 Sünni İslam İle Yahudilik Ve Hıristiyanlık Perspektifinde “Hz. Muhammed allah’ın elçisi” 01-01-1970 03:00 Karınca’nın Nidası 01-01-1970 03:00 Kral’ın Rüyası 01-01-1970 03:00 Ellerini Kesen Kadınlar 01-01-1970 03:00 İslamcıların Kültürelsizliği 01-01-1970 03:00