Garp Yolu

Hasan TÜLÜCEOĞLU

17-09-2019 09:04

Batının, uzun zorlu bir süreçte kotardığı sanayi ve teknoloji hamlesi sonrası tüm dünyaya hükmetmeye başlaması İslam dünyasında onu temsilen de Osmanlıda dehşetli bir hercümerçlik yaşanmaya başlamıştı. 

Asırlardır kendimizi üstün ve kudretli görüp reelde de bu böyle iken batının bilim ve teknik üstünlüğü sonrası bu  üstünlük hamasette devam ederken realitede aksi ortadaydı. 

Bu yeni batı cihana bilmedikleri görmedikleri yaşamadıkları örfe adete geleneğe iman ve inançlara aykırı yeni bir dünya sunuyordu. Bu dalga tüm İslam dünyasında toplumsal tsunamiler yaratmıştı. Her şey altüst olmuştu. Zihinler bulanıklaşmış, inançlar sarsılmış, iman bozulmuş, sosyal hayat alt üst olmuştu. Hemen her fert günebakanın güneşe döndüğü gibi sabah akşam batıya dönmüş onunla   yatıp kalkmaya başlamıştı. Osmanlı son döneminde toplum bu noktadayken mevcut durumu ve bunun getirebileceği sonuçları dönemin âlimlerinden Bediüzzaman Said Nursi’nin şöyle ifade ettiği söylenir: “Avrupa Osmanlıya hamiledir, gün gelecek onu doğuracak; Osmanlı da Avrupa’ya hamiledir, gün gelecek onu doğuracak”     (https://www.risalehaber.com/bediuzzamanin-avrupa-osmanliya-hamile-tespiti-coktan-gerceklesti-2 11067h.htm )

Osmanlı Avrupa’ya hamile değerlendirmesi zaman içerisinde benzer sonucu vermişti. Osmanlı son döneminde gidişat zaten bu yöndeydi. Toplumu doğru okuyabilen bir aydının o gün için bunu görmesi doğaldı.

Osmanlının yaşadığı bu büyük buhran, acı ızdırap hüzün dolu bir süreç sonunda Ulu Önder Atatürk'ün önderliğinde cumhuriyeti sonuç verecekti. 

Batının üstünlüğü acı bir gerçek olarak kabullenildiğinden itibaren önce askeri alanda olmakla  birlikte devlet, batılılaşma sürecine zaten girmişti. Bu süreçte üst düzey devlet erkanı çevresinden özel eğitimlerle batıyı tanıma öğrenme gayretleri neticesinde zaten kendi toplumunu ve doğu kültürünü bilen bunun tamamlayıcısı olarak batıyı tanıyan her iki dünyayı da iyi okuyan az da olsa bir aydın kesim yetişmişti. Ancak bu yaklaşımın devamı pekte gelmedi.

Osmanlı son döneminden itibaren batıyı yüceltip kendimizi ve doğuyu önemsemeyen tamamen batıya yönelmiş yaklaşım genel çoğunluktaydı. Dolayısıyla baştan bizim batılılaşmamız güdük başladı. Dolayısıyla bilim teknik sanat edebiyat çalışmalarımızda eksik kaldı. Doğru düzgün dört başı mamur ne eser ne de adam yetiştirebildik. Dini tabanlı bir toplum olarak bugün elimizdeki İslam  tarihi kitapları diyanetin islam ansiklopedisi dışında tamamı batılı bilginlerin yazdıkları eserlerdir. Bugün hala dini kaynaklarımıza bile yeterince ulaşamıyor, batılı müsteşriklerin çalışmalarına müracaat ediyoruz. Kendi dinimizi inceleyen doğru bilgileri yeni nesle aktaracak özgün çalışmalar ve aydınlar yeterli sayıda yetişmedi. Bilimin diğer dallarında da bu durum maalesef böyle. Bilim dünyasına özgün eserler vermiş bilim insanımız maalesef çok az. 

Kültür sanat edebiyat alanına baktığımızda bu dünyanın tamamen batı kaynaklı batıdan çeviriler  uyarlamalar en olumlusu esinlenmeler olduğunu görürüz. Edebiyatı sade şiir olan bir toplum olarak müthiş bir şiir birikimimiz varken bu kaynaktan beslenmeyi çağdışılık olarak görmüşüz. Düz yazı zaten batı kaynaklıdır. Ancak çok önemlidir edebiyatımız için. Dede Korkut gibi kaynaklara gerektiği gibi inmiş sayılmayız. 

Tiyatro ve sinema aynı şekilde batı kaynaklıdır. Tiyatroyu meddahlık hatırlatsa bile sinema tamamen batı kaynaklı ve batının ürünüdür. 

Bilim dünyasından sanat edebiyata tüm dünyanın kabul göreceği eserleri dünya çapında etkin ve etkili olmuş yok denecek sanatçı, aydın ve bilim insanımız var. Bilim kültür sanatta bir kaç örnekler hiçbir zaman yeterli olmazlar. 

Dindar, muhafazakâr, liberal ve sol kesimlerde de batılılaşma sürecinde bahsettiğimiz bu gerçekle karşı karşıyayız. Bu bizim için büyük bir eksiklik. Bununda en önemli sebebi batılılaşma ve batıya  bakış yaklaşımımızdan kaynaklanmaktadır. 

Batıdan başka yolumuz yok. Zaten doğudan geldik. Köklerimizi sağlam tutarak sürekli hedefimiz  batı olmalıdır. Ki hep öyle oldu.

Ancak yukarıda bahsettiğimiz üzere güçlü batıyı farkettiğimiz andan itibaren batılılaşma yaklaşım  ve başlangıç farklılıklarımız çözülmediği sürece bu batı yolunu tamamlayamayız. Bizim geriliğimiz Batının da üstünlüğü hep devam eder.

Hasan TÜLÜCEOĞLU

DİĞER YAZILARI Hükme Akıl Erdirmek 01-01-1970 03:00 Alternatif Bilim Farklı Teknoloji 01-01-1970 03:00 Gelişmişlik Sorunumuz 01-01-1970 03:00 İslamcıların Statükoculuğu! 01-01-1970 03:00 Pozitivizm Ve Dindarlar 01-01-1970 03:00 Garplılaşma Ve Dindarlar 01-01-1970 03:00 Yedinci Koğuştaki İyi Adamlar 01-01-1970 03:00 Bir Römork Buğday Bir Vida Ederken 01-01-1970 03:00 Toplum Veri Tabanı 01-01-1970 03:00 Batılılaşma Sendromu 01-01-1970 03:00 Hz. Ömer, Hz. Muaviye ile sekülerliğe yol mu verdi? 01-01-1970 03:00 Batılılaşmada Mündemiç Din Karşıtlığı 01-01-1970 03:00 İsrail Ve Bitmeyen Filistin Dramı 01-01-1970 03:00 Güncelleme Ve Müceddid 01-01-1970 03:00 İslamcıların Etkensizliği 01-01-1970 03:00 İki Cenahın da Karşıt Olduğu Sultan 01-01-1970 03:00 Firavun’un İmanı 01-01-1970 03:00 Teknoloji Ve Farkındalık 01-01-1970 03:00 Hz. Süleyman’ınki bir sevda mıydı? 01-01-1970 03:00 Teknoloji Ve Benlik 01-01-1970 03:00 İlahi Kelam’la Seküleri Hedeflemek 01-01-1970 03:00 İslam Oluştan Günümüze Değişen Hassasiyetler 01-01-1970 03:00 ‘Patron Bebek’te Masum Sakıncalar 01-01-1970 03:00 Allah’ın Sözünü İşittiği Kadın 01-01-1970 03:00 Karun’a Öykünenler 01-01-1970 03:00 Doctor Strange’de Öngörülen Spiritüel Dünya 01-01-1970 03:00 Sünni İslam İle Yahudilik Ve Hıristiyanlık Perspektifinde “Hz. Muhammed allah’ın elçisi” 01-01-1970 03:00 Karınca’nın Nidası 01-01-1970 03:00 Kral’ın Rüyası 01-01-1970 03:00 Ellerini Kesen Kadınlar 01-01-1970 03:00 İslamcıların Kültürelsizliği 01-01-1970 03:00