Uzmanlar, Türkiye'nin kalkınması için sıcak para değil, üretim temelli bir büyüme modelinin benimsenmesi gerektiğini vurguluyor.
Uzmanlara göre tarlaların işlenmesi, sanayi çarklarının dönmesi ve gençlere istihdam sağlanması, hem ekonomik hem de toplumsal istikrarın temelini oluşturuyor.
“Harıl harıl çalışan bir ekonomi” hedefi yerine, faizle baskılanan piyasa ortamının yatırımcıyı kaçırdığı ifade ediliyor.
Ekonomik istikrar, sadece refah değil, aynı zamanda güvenlik için de bir zorunluluk olarak görülüyor.
Geçmişte yaşanan Kobani olaylarında olduğu gibi, terör örgütlerinin toplumu manipüle ederek gençleri sokak eylemlerine yönlendirmesi, işsizlikle doğrudan ilişkilendiriliyor.
O dönemlerde 15-18 yaş arası gençlerin sosyal medya mesajlarıyla yönlendirildiği, "onurlu mücadele" söylemleriyle sokaklara çekildiği hatırlatılıyor.
Son bir ay içinde büyük şehirlerde benzer çağrılar yapıldığı, güvenlik güçlerinin müdahalesiyle olayların büyümesinin önlenmesinin yeterli olmadığı belirtilirken, Güneydoğu’da her sağlanan istihdamın, potansiyel bir sokak eylemcilerini toplumun üretken bir bireyine dönüştürdüğü vurgulanıyor.
Sosyal çalkantılara zemin hazırlayan en büyük tehdidin işsizlik olduğu belirtiliyor.
Öte yandan TÜSİAD gibi sermaye gruplarının Merkez Bankası'nın küresel sermaye odaklı politikalarına destek vermesi dikkat çekiyor.
Oysa dünya genelinde ekonomi politikaları yerelleşme eğilimine giriyor. Hem ABD hem de Çin, milli iktisat politikalarıyla üretim odaklı büyümeyi öncelemeye başladı.
ABD’de Başkan Donald Trump'ın, uluslararası eleştirilere rağmen yerli üretimi destekleyen vergi politikalarını otomotiv işçileri eşliğinde açıklaması, milli sanayiye verilen önemin göstergesi olarak yorumlandı.
İşçilerin alkışlarla karşıladığı bu hamle, üretimin sadece ekonomik değil, aynı zamanda stratejik bir alan olduğunu ortaya koydu.
Uzmanlar, Türkiye'nin de küresel dayatmalar yerine kendi üretim gücünü merkeze alan milli bir iktisat politikası izlemesi gerektiğini savunuyor.
Bu yaklaşımın hem ekonomik bağımsızlığı pekiştireceği hem de terörün toplumsal zemin bulmasının önüne geçeceği ifade ediliyor.
