Samsunspor, Covit 19 ve sakatlıklar sebebiyle 6 oyuncusundan mahrum olarak çıktığı Akhisarspor maçını da kazandı ama yine adeta tabiri caizse öldük, öldük dirildik.
Maçı kazanmak tabii ki önemli, bu lig bir önceki lige yani ikinci lige göre daha zor bir lig bunu kabul ediyoruz ama Samsunspor da ona göre kadro kurmuş olmalıydı diye düşünüyoruz.
Kendim de yazdığım gibi Samsunspor’u yazan bütün yazarlar da aynı şeyi söylüyordu “ Samsunspor’un bir oyun aklına ihtiyacı var. Adam eksiltecek, ara pası atacak ve imkan buldu mu ya da imkan yaratarak şut çekecek bir oyun kurucuya ihtiyaç var” diye.
Bunu yeni transferimiz Saviçeviç’ten bekledik ama henüz onda öyle bir meziyet göremedik. Bu maçta bari bu kadar eksik varken Kubilay tercih edilir diye düşünen herkes hayal kırıklığına uğradı. Ama Gökhan Alsan’ın sakatlığı hocayı Kubilay’a mecbur bıraktı.
Futbolun meyvesi goldür ve futbol izleyen insana heyecan veren en önemli şey hücum varyasyonlarıdır. Takım hücum yapar ise taraftar hop oturup hop kalkar ve heyecanlanır. Taraftar heyecanlanmak ister, gol olup olmaması başka bir heyecan kaynağıdır.
Peki, Samsunspor nasıl oynuyor?
Ertuğrul hoca, sanki hocalık yönünden bitmiş Fatih Terim’i haklı çıkarmaya çalışırcasına Samsunspor’u tıpkı Galatasaray gibi yana ve geriye oynatıyor. Bir takım bazen skoru koruma adına ya da taktiksel olarak yana ve geriye oynayabilir ama Galatasaray yenikken de yana ve geriye oynuyor.
Samsunspor da tıpkı Galatasaray gibi istatistiğe oynuyor. “ Top bizde kalsın, oyunun hakimi bizmiş gibi görülelim bize yeter” der gibi oynuyoruz. Ama her maçımız, ürettiğimiz pozisyon bakımından kısır geçiyor. Sonuç her maç bir kaç pozisyona girerek maçı bitiriyoruz.
Futbolun öyle bilinmeyen çok yönleri yoktur. Rakipten fazla koşup, fazla mücadele ederseniz ve iş bitirici ayaklara sahipsenin istisnalar hariç maçı ya da istediğiniz skoru alırsınız.
Ama gol atmak zorunda iseniz mutlaka rakip ceza sahasına gitmeniz gerekir. Ve mümkün mertebe o bölgede çoğalabilmek gerekir. Aksi taktirde forvetiniz tek başına defansın arasında kaybolup gider.
Futbolda skor üretmek için takımda mutlaka hızlı düşünen ve oyunu yönlendiren adamlara ihtiyaç vardır. Bu maç üzerinden gidersek attığımız gol öncesi Buğra topu kaptığında vucut çalımı ile öne hamle yapıp topu Kubilay’a vermese her zamanki yaptığımız gibi yüzünü bizim kaleye dönse ve geri pas yapsa ne olurdu?
Kubilay topu Buğra’dan aldığı anda öne hamle yapıp vucut çalımıyla iki oyuncuyu oyundan düşürüp şut çekme cesareti göstermeyip hocasının istediği gibi garantiye oynayıp topu geriye oynasa ne olurdu?
Ne olacak, bu pozisyon da onlarca pozisyonumuzun gol olmadığı gibi daha doğmadan ölecekti.
Gol atmak için çabuk oynamak ve rakip kaleye gitmek gerekir. Ve imkan bulan ya da imkan yaratma yeteneği olan oyuncular mutlaka şut çekme özgürlüğüne sahip olmalıdır. Ben iddia ediyorum rakip sahaya geçmişken atak yapmak yerine kendi kalemize dönüşümüz rakibin üzerine gidişimizin çok üstündedir. Bir takım şampiyonluğu hedefliyorsa yönü kendi kalesine değil rakip kaleye olmalıdır. Hatırlayalım 2. Ligdeki ilk yıl hep 1-0 yatıp skoru korumaya oynadığımız için şampiyonluktan olmuştuk. Birkaç maçta yediğimiz son dakika gollerinin altından kalkamamıştık.
Evet milli maç arası mutlaka Samsunspor’a iyi gelecektir. Ama şuan oynamayan oyuncuların içinde bu takıma oynayanlardan fazla katkı verecek bir Burak Çalık, bir de Boli var. Diğer oyuncular üç aşağı beş yukarı aynı düzeyde oyuncular.
Şayet bu oyun anlayışı sürerse ve yabancılardan doğru dürüst bir katkı göremezsek Samsunspor şampiyon olabilir mi? Tabii ki temennimiz Samsunspor’un şampiyon olması ama bu işler temenniyle olmuyor. Maalesef “ GERÇEKLER ACITIR!”