Bir aşçı misali eğitimin mutfağında tamı tamına 25 yıl boyunca çalışmış ve hâlâ da çalışmaya devam eden bir İngilizce öğretmeni olarak, birbirinden ihtişamlı medeniyetlerin beşiği olmuş olan güzel ülkemizde günümüzde gerek özel gerekse devlet okullarında yapılmakta olan İngilizce dil öğretimini, İngilizlerin Hindistan’ı işgal ettikleri tarih olan 1757 yılından Hindistan’ın bağımsızlığını ilan ettiği 1947 yılına kadar tam 190 yıl boyunca matematik öğretimi kisvesi altında logaritma cetvelini Hintli çocuklara öğretme biçimine çok benzettiğimi daha önce ifâde etmiştim.
Bir önceki yazımda, İngilizcenin Türkçeyi sâdece yapısal olarak bile 6 yüzyıl geriden takip ettiğini ve Türkçe ile kıyaslandığında İngilizcenin çok kolay bir dil olduğunu, teknoloji ve sanayi anlamında gelişmiş birçok ülkenin ya resmi ya da anadili dili olmak dışında hiçbir özelliği olmayan bir dilin öğrenimin nasıl bu kadar zor olabildiğini sormuş, bu ve benzeri soruların cevaplarını ayrıntılı bir şekilde bir sonraki yazımda vermeye çalışacağımı dile getirmiştim.
Yine daha önceki yazılarımdan biri olan “İngilizce zor mu yoksa zorlaştırılıyor mu? ” başlıklı yazımda, başlığın içinde yer alan soruya da kendimce cevap vermeye çalışmış, yazı içinde vermiş olduğum örnek cümleler eşliğinde ana dili Türkçe olan bir birey için İngilizcenin ne kadar da kolay olduğunu kanıtlamaya çalışmıştım.
En sonunda da, “Binlerce yıldan beri onlarca göz kamaştırıcı medeniyete beşiklik etmiş bu güzel ülke ve bu güzel ülkenin insanları nasıl oluyor da İngilizce gibi basit bir dilin öğretimi konusunda acziyet içinde olurlar ya da âciz mi bırakılıyorlar acaba?” diye sormuş ve bu sorunun cevabını sonraki yazılarımda kendimce vermiştim.
Sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), bir hadis-i şeriflerinde, "Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız." buyuruyor yüzyıllar ötesinden peygamberlik nûru ile bugünü görerek.
Bu hadîs-i şerif tersten okunulursa, zor gibi görünen şeylerin istenildiği takdirde kolaylaştırılabileceği anlamı çıkarılabilir. Başka bir söylemle, zorlaştırılan şeyler aslında istenilse kolaylaştırılabilir.
Maddî ve manevî her türlü değerin metâ olarak görüldüğü ve paraya çevrildiği günümüzde daha fazla kazanım elde etmek için kolay olan ne varsa hepsi zorlaştırılmaktadır.
Anadilimiz Türkçe ile karşılaştırıldığında sistem, mantık ve sesletim açısından farklı olan İngilizcenin ülkemizdeki öğretimi de doğal olarak bundan nasîbini alacaktı, aldı da zâten.
Yazının başlığını okuduğunuzda çok şaşırdığınızı düşünüyorum. Şaşırmakta doğal olarak haksız sayılmazsınız. Adı İngilizce olan bir yabancı dili öğrenebilmek için güzel ülkemizde yaşayan on binlerce insan yıllarını harcadı ama istediği sonuca bir türlü ulaşamadı.
Şimdi birisi çıkıp İngilizce gibi birçok insanın ne yazık ki ulaşılmazı olan bir dilin 150 saat gibi kısa bir sürede öğrenilebileceğini iddia ediyor. Bu size hiç ama hiç inandırıcı gelmiyor olsa gerek.