Eğitim
Giriş Tarihi : 24-11-2013 14:47   Güncelleme : 24-11-2013 14:47

DERSHANELER VE EĞİTİM SİSTEMİ

Zaman gazetesinden bir muhabir arkadaşımızın dershanelerin kapatılmasıyla ilgili sorusuna telefonla verdiğim cevapta kısaca şöyle demiştim, üç cümle: 'Şöyle düşünülmesi gerekiyor: dershane ihtiyacını doğuran şartlar var mı, yok mu? Halihazırdaki eğitim sisteminde, şayet şartlar var ise o şartlara müdahale etmeden dershaneyi kaldırmanın bir anlamı olmaz. Dershaneyi kaldırmak istiyorsan dershaneye ihtiyaç duyulan ortamı kaldıracaksın. Onu ortadan kaldırırsan dershane de kendiliğinden ortadan kalkar.' (Zaman, 18 Kasım 2013).

DERSHANELER VE EĞİTİM SİSTEMİ
Bu cümlenin zımnında bütün bir Türk eğitim sisteminin eleştirisi yatmaktadır.
 
Türk eğitim sistemi, temelde 18. yy Fransız eğitim sistemini örnek almıştır. O sistemin amacı ise, o günün koşullarına göre salon adamı yetiştirme hedefine yönelikti. Bu salon adamı (kadın veya erkek) salonda iki çift laf edebilecek, dünya coğrafyasından, genel tarihten bir şeyler bilecek, dans esnasında partneriyle sade suya tirit kabilinden edebiyattan, sanattan söz açabilecek bir tip...
 
Bu eğitimin ikinci hamlesi, sözü geçen tipin bir üniversiteye kapağı atmasını sağlamaktı.
 
Türkiye'de okullaşma oranının mütevazı düzeylerde seyrettiği yıllarda (1970'lere kadar) söz konusu eğitimin mazarratları fazlaca fark edilmiyordu.
 
Aslında, sanat ve meslek okullarına yöneltilmesi gereken 18 yaş altı öğrenciler büyük çoğunlukla düz liselere yöneldi veya yönlendirildi. Lise mezunlarının ise tek almaşığı üniversiteye kapağı atmaktan başka bir şey değildi. Ancak üniversitelerin kapasitesi (bu gün olduğu gibi, o gün de) lise mezunlarının tümünü kapsayacak genişlikte değildi. Böylece lise mezunlarından hangilerinin üniversiteye gireceğinin sınavla belirlenmesi gerekiyordu. Sınavlarsa geleneksel yazılı sınava müsaade etmiyordu. Yüzbinlerce yazılı kâğıdının okunup değerlendirilmesi ve aynı yılın öğretim yılına yetiştirilmesi aylar belki yıllar alırdı. Böylece test usulü tek çıkar yoldu. Test usulü ise, lise müfredatına uygun düşmüyordu! Böylece bu ihtiyacın karşılanması zımnında dershaneler açılmaya başlandı. Dershane ihtiyacı böyle doğdu.
 
İmdi, ilkece, dershaneye ihtiyaç duymayı gerektirmeyecek bir eğitim sisteminin benimsenmesi hedef alınmalıdır. Bunun ise iki yolu var: 1. Lise mezunu sayısını azaltmak veya 2. Üniversitelerin kapasitesini yükseltmek!
 
Lise mezunu sayısını azaltmak için öğrenciyi klasik lise yerine sanat ve meslek okullarına yönlendirmek gerekiyor. Ki aslında baştan beri yapılması gereken bu idi. Piyasanın da bu tip insan gücüne gereksinimi bulunmaktadır.
 
Öte yandan üniversitenin mezun ettiği insan gücünün niteliği ile piyasanın ihtiyaç duyduğu insan gücü niteliği arasında da muazzam bir açıklık var. Piyasa, üniversitelerin mezun ettiği nitelikteki insan gücüne işba halinde bulunuyor. Üniversitelerin mezun ettiği nitelikteki elemana piyasanın ihtiyacı yok. Bu elemanlar işgücü piyasasında iş bulamıyor. Çünkü piyasa ara eleman talep ediyor. Piyasa, diyelim ki, bahçıvana ihtiyaç duyuyor, fakat üniversite ziraat mühendisi mezun ediyor. Bakınız, kaç yönden kaynak israfı...
 
Devlet, eğitim ve istihdam politikası arasındaki bu açıklığı yıllardır görüyor, biliyor. Fakat üstesinden gelemiyor. Niçin? Çünkü üniversite açmak Anayasa'ya göre yasayla gerçekleşiyor. Özel üniversite keza yasaya bağlı kılınmış. Bir kere açtın mı, revizyon yapmak için yeniden yasaya müracaat etmek gerekiyor. O da, uygulamada mümkün olmuyor.
 
Bu yazı yukardan başlayarak yeniden okunursa, içine düşülmüş olan kısır döngünün nasıl da iç içe girmiş bir sarmal oluşturduğu daha rahat görülür.
 
Çözüm özel okuldur. Oysa Türkiye'de özel okul açma imkânı yoktur! Türkiye'de özel okul adı verilen okullar aslında özel kişiler marifetiyle işletilen devlet okullarıdır (buradaki okul kelimesi üniversiteyi de içeriyor). Bu yasağın altında ise 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu var!
 
Kestirmeden söylersek, halihazırdaki aksaklığın temel nedeni, bütün okulları Milli Eğitim Bakanlığı marifetiyle resmi tedrisat programına rapt eden işbu Tevhid-i Tedrisat Kanunu'dur.
 
Türk eğitim sisteminin önündeki apis öküzü bu yasadır!

Rasim ÖZDENÖREN - YENİŞAFAK
adminadmin