https://www.akasyam.com/files/uploads/user/-d4b13d2375.png
Mehmet Nuri BİNGÖL

Duzah mı, Vicdan mı?

16-11-2020 10:38

Vehmimizi ele almaya az kalsın pişman olacaktık. Hayal üstüne “binmenin” öylesine incitici olduğunu bilemezdik elbet. Gözlerden azat olmuş bir menzile düşmenin şaşkınlığını yaşıyorduk. Çadır direklerine eşdeğer dağlarla çepeçevre kuşatılmıştık, ruhumuz cendereye alınmıştı.

 

Hele semâdaki  açıklığı örten bulut tabakası yok muydu, bunaltıyordu beni. Kendimi taşlaşmış hissediyor, “müncemit bir sakf”ın gölgesinde olduğumu dehşet içinde hissediyordum.

 

Vahi,  kum deryası, yoklar ülkesi... Burası çöldü elbet. Bata çıka yürürken çevreyi kolluyorduk devamlı. Bir çalının dibinden engerek mi fırlayacak, kavurucu ışık  beyninizi mi kavrayacak, isyancı uğru akınına mı kalacaktık ?.. Merak ve kuşku tepelerden yüce, çam yeşilinden ince hasılı.

 

Kaskatı kalpler; gözleri kinle bakan, dişleri gıcırdayan? Yüreğimden taşıverecek gibi kabaran naz ve niyazı  kulak ardı etmedeler hep.

 

“Muztar adamlar” gibiydi hâliniz artık; “me’yusâne” bakıyordunuz çevrenize, eşyaya... Gökler ses verdi size,  tekrar tekrar bakmanızı istedi kendisine. Bakışlarınız basamak basamak “kemiklerinizin toprağı”  zeminden  göğe doğru yükseldi; garip, mahzun, şaşkındınız.

 

“Dediğin gerçeğin ta kendisi, merkezîleşmiş hakikatti. Duygularım anlattığından farklı değildi açıkçası... Keşke dönmez olsaydım göklerin çağrısına; o ısrarcı dâvetine yönelmez olsaydım keşke; nihayetsiz dehşet aldım oradan. Fezanın tüm boyutlarını kaplamış devinimli, ileriye doğru hareketli, boşlukta salınan ha salınan, asılı, kimi donuk, kimi inlemeli, kimi hâla inşada ama haşmetli cisimler, cisimcikler... Ortalama top güllesinden yetmiş defa hızla, gözlerimdeki ışıktan kavse bin tehdit savuruyordu.

 

“Herbiri gülle,  bomba olmuşlar sanki, mevzi ve yuvalarından üstümüze yollanmak için salınmışlar gibi. Süratleri keskin mi keskindi; ama hayret, sayısız  küreler birbirine dokunmuyordu bile. Halbuki... Hani o on camız meselesi... Kurulu düzeni bozmak mıydı bu yaptıkları? Tam tersine, daha da pekiştirmedelerdi. Yoksa yanlış mı görüyor, yanlış mı biliyordum?  Eğer tek birisi yolunu şaşırsa – hâl bu ya- tuz buz olacaktım, zerremin esamesi bile okunmayacaktı. Zıvanadan çıksaydı gökler, ödü patlayacak olan yalnızca ben değildim; sevdiğim, bağlandığım her şeydi. Görünen âlemin ve âlemimin de tıpkı batan gün gibi benzi solacak, dudağı uçuklayacaktı. Ya benim ürperişim? Ad bile koyamıyordum ona. Geç bir kalem azizim, es geç. Hayır mı gelirdi gökten, cisimlerden ve ‘ecramdan’?..

 

“Bir şahıs, Kudret-i ezeliye tarafından, adem zulümatından şu korkunç dünya sahrasına atılırken...”

 

Ne mi olur? Başına gelenlerin aynısını, tıpkısını yaşardın. “Sanki alacağı varmış gibi”  bir lütuf beklediği zaman”, ani düşmanlar adeta; hastalıklar, musibetler, ızdırap ve elemler hücuma başlamaz mıydı dört koldan?

 

“Bir meded, bir yardım için  müsterhimâne tabiata ve anasıra baktığı vakit kasávet-i kalple, merhametsizlikle karşılaşır. Ecram-ı semâviyeden istimdat etmek üzere başını havaya kaldırır. O ecram atom bombaları gibi dehşetli ve heybetli hâlleriyle gözüne görünür. Hemen gözünü yumar, başını eğer, düşünmeye başlar...”

 

İşaret’te seslendirilen hâli  bütün görkemiyle görmekteydin;başını eğip beklemeyi bir çare mi belledin? Çarenin yeri de belli, adresi de; olabildiğince. Bir bilseydin, ona bir gülseydin; yüreğinde ne baharlar açardı kimbilir. Oysa ki inliyordu vicdanlar; “Duzah”a atılmışçasına...

 

***

 

Zihnimizin yönü aksi yönlere döndü birden; sinemize gizlenmiş, pusuya yatmış nefsimizi bilmek için, ona bakmanın zamanı gelmiş de geçiyordu. Onu tanıyınca apışıp kaldık; hayretlerdeydik artık. İşittiğimiz yüz binlerce eyvah’tı; sayısız ihtiyaç çılgınlığı... “Zavallı nefsimizden binlerce hacetlerin sayhaları geliyor”du. Acizlik tozuna batmış benliğimizden gelen  boğuk feryatlar, ardı ardına patlayan çığlıklar kulaklarımızı tırmalıyordu; bizim ve vicdanımızın. Teselli bekleyen ruhumuz, bundan geri korkuyla avuçlanıyor,kuşkuyla devleşiyordu.

 

“Sonra.. sonra ne mi yaptım dersin?  Anlatayım azizim; tákatim kesilmiş, dermanım kalmamıştı. Soluk soluğaydım, sıkıntıyla kıvranıyordum. Bir kapı gördüm; kısa, çok kısa bir an gözlerimde canlandı. Üzerinde ‘vicdana girilir’ mi yazıyordu, ne? Kapıyı aşınca bir de ne göreyim; biçare bir uzlet köşesi, kraterde kabaran lavlarla dolu bir mahzen. Buhrandaydım artık, içim kavruluyordu. O mekânın tasvirini yapabilmek haddim değildi. Medet alma, yardım bulma bir yana, hep aynı hisleri sağıyordu. Binlerce emel, yüz binlerce istek, galeyanlı arzular, hop oturup hop kalkan heyecanlı  ‘hissiyat’... Onlara had mi çekmek? Onu bir yana at hele, ad bile koyamıyordum. Bütün onlar  - ah, onlar - vicdana sıkışmışlar, ezel-ebed arasına pösteki sermişler, yayılıp kalmışlar; öylesi genişlikleri var! Dünyayı yutacak bir ağza, yediğini sindirecek bir mideye sahip olsaydı eğer, yine de doymayacaklar sanki.”

 

Aklımız kesik kesik hatlarda geziniyordu, zıpçıktı keçiler kaçtı kaçacaktı. “... bakar ki vicdanı, binler amal ve emani ile dolu gürültülerinden cinnet getirecek bir hâle gelir.” diyorduk. Daha gerinmeye bile vakit kalmadan, Mecnun olup çöle mi düşecektik?Buna razı gelemezdin; insandın çünkü, varlıkların en şereflisi... Aramalı taramalı, bir yol, bir geçit bulmalıydın. Hem yüreğini kavuran, hem aklını sam yeline karşı savuran; hem zâr, hem bizâr eden yerden bir an önce çıkıvermek için yapmalıydın bunu.

 

Niçin?

 

Çünkü müzdaripti vicdanlar; çırpınmadaydı, komada. Önündeki sahrayı eğer yaya geçersen, ötedeki ışıltıya varır mıydın acaba? Bilmiyor, görmüyordun ama bir ses; çıldırtan, içini ısıran bir ses:

 

“Ekseri burdan gider, sen, sen de yürümelisin.” diyordu durmadan. Yürü ha, yürü, taban tep hep. “İşte biz de yoldayız.”; yayan yapıldak...  Kum deryasıydı sahra, saçtığı ısı nefret. Ne asabî şeydi sahiden? Sahranın ötesinde görünen ışıltının bir “derya” olduğunu anlayınca amma da kızmıştın; seni hiç öyle sinirli görmemiştim. Dalgalar köpük köpük şahlanıyordu. Gemilere ve sallara her şaplak vuruyordu, sesi ta Çin ü Maçin’den  duyuluyordu. Delik tekneye titreye titreye binerken kanımız çekilmişti, terden sırıl sıklam olmuştuk, boğazımız kurumuştu; hatırlar mısın?

 

“İlk şoku ve ikilemi atlattıktan sonra ‘çektiğimiz zahmeti’ tekrarlayan o hatıra çevre ile yine karşılaşmak bezdirdi beni. Bu da ne? Git ha git, geldiğin yere geri dön. Bu bir talihsizlik miydi, benden kaynaklanan bir uğursuzluk mu? Böyle bir çileyi yaşamadığınız için ne kadar şanslı olduğunuzu biliyor muydunuz?”

 

Halbuki neydi size lazım olan? “Alaimissema”dan daha renkli bir dünya; acısız, ızdırapsız, cevapsız olmayan... Ürpermeyen ve ürpertmeyen...

 

“Başka bir yol yok mu?” der gibi bakınmanız boşuna. Zemini ve – belki de asumanı- aştığı vehmedilen ve birbirine açılan binlerce mağaracık, dehliz  tek seçeneğiniz.  Gerekenleri şöyle bir sayıp döktüm; ıvır zıvır şeyler. Dudak büktün hepsine de, küçümsedin onları; halbuki...Toprağı ve karanlıklarını yırtacak ışık topu olmadan yola çıkmak da ne oluyormuş? Her şeye rağmen, yine de kazançlıydık.  “ Ziyandan dönmek kâra geçmenin”  başlangıcı, baş tacı...

 

“Hiç korkmayalım; gün ışımıştır. Peşimsıra gel, bizi beklemedeler. Evet, öncekine benzer bir yığın tuhaflık var, ama artık ‘delil’siz değiliz, ‘ geçirecekler bizi...’ O dehlizlerdeki  ‘tünelvâri’ mağara, yer altı akıntıları seni hiç ürpertmesin; suratsızlıkları altında Merhametli Sahibi’nin  ‘ tebessümlü yüzü’ var.; ‘RIZAYLA BAKAR BİZE’...

 

“Demek o fidanlık Mesnevi, turuk-u hafiye gibi, enfüsi ve dahili cihetinde çalışmış, kalp ve ruh içinde yol açmaya muvaffak olmuş.” Yol açıcılar kapımıza dayandıktan sonra, çekinmeye ne gerek; her türlü abus çehreli hadise bize gam mı bundan geri?..

Neler Söylendi?

DİĞER YAZILARI Mahzun ve şevkli notlar... Size Mi Kaldı?.. Fedâkârlık, İsar Farkı Bid'akârlık ve Bahaneler Adını Ne Koyarsan Tevhid Meşalesi- 1 Wagner- çeçen ittifakı mı? "Dini vakıf" genci neye hazırlar? 28 Mayıs, 27 Mayıs'ın Rövanşıydı Medresetü’z-Zehra ve Ehl-İ Hak Mezhebinin Muhafazası D ö n g ü Müspet Müspet De Istılahi Manası Nedir! Allah kimseyi fahiş - sefil- etmesin! Zafer Sabırdadır ve Ağustos En Büyük Burhan Mucizeler-1 Her esma tecellisi resul’ün mucizesi gibidir.-ı Vatan-i aslimiz cennet mi, dünya mı! HİLÂL ve YILDIZ’IN "TEÂLİ" ETMESİ... Dünya, Dünya Dedikleri Vatan giderse ekmek bedava satılsa ne yazar! Ehli Sünnet Cemaati İtikadı Şerrin Harcını Karmak Fetö'nün b planı M(z)illet ittifakı + "muhakeme-i akliyeden noksan" dini darlar! Kafkaslara Konan Kartal Satır Arasını Okumak Yahut Saffı Evvele Düşmanlık Osmanlı ve Fiyat Ayarlaması Siyasetle İlgili Kimi Notlar-1 Dâvet Bahar Adır Bundan Geri Gönlü İhya Seferberliği Fetö'nün B Planı Encesi Temizlemek İçin Necisi Tahrik Etmek Akıl İşi Mi! Yaptığımız Yapacaklarımızın Teminatıdır Zilleti ve usa'cı fetöyü savunmak asyacılık mı! Minnet Almayışınız, Şimdi Kanaat Şeklinde Yaşanmalı Milletçe Bizde Melik Dahar Aslında Melik Zahir Tanpınar Ekolünden Romancımız Hüseyin Yılmaz Tiftiklenen Mazim Selmanı Pak Aynasında Kut Zaferi Parladı Ahmed-İ Hâni Birlik Meşalesi Haçlı Ve Emperyalist Zihniyetlerin Zulmettiği Milletler Neyle Kurtulur! Hain içerden olunca! Kuyruklu Yalan Ve Algıdan Medet Umanlar! Bilerek Veya Bilmeyerek Şerrin Harcına Kürek Sallayanlar Hüseyin Avni Ulaş, Said Nursi Ve Hürriyet-İ Hakiki İkiyüzlülüğün Alfabesi Bir Asimetrik Savaş Çeşidi Bir Asimetrik Savaş Çeşidi Aman Aman Aman, Teyakkuz! Zillet İttifakı Adayına Sorular! İmanları Diritme Hareketi İçin... İlimden İlhama Esintiler Gönlü İhya Seferberliği Olacağı Beklemek İman Ve Amel Yalel Sedaları veya Aksa Mescidi! Ramazanda bir tefekkür! Metnin Anahtar Kelimesi Külliyat'ı Anlamak Üzerine-2 Akif İslam Şairidir Yahut İstiklal Marşı Şairi İhlas, “Îsar” Münasebeti Eski Değil, Eskimez Said 28 Şubat'çı "Kafa" Bu Sefer de Erdoğan'ı Hedef Aldı Kavala Talebi Üzerine… Düşman Kime Saldırıyorsa…! Alma Mazlumun Ahını... Manevı “Seyyidlik” Resulullah Dāvasına Sahip Çıkmaktır Geç Bir Osmanlı Yazısı Tarihi Sevdiren Adam'a Rahmet Dileğiyle Külliyat'ı Anlamak Üzerine-2 Külliyatı Anlamak Üzerine-1 "Silik Söz”lerin Gezdiği Arena Zekânın Zekâtı Borcu Silmez; Mecazidir o... Asıl Ambargo Zihinlerde; O Kalktıysa Onlarcası Bile Hava Civadır Bize... Tek Derdi Dünya Olan Şebeke İnternet ve Sosyal Medyada Türkçenin Doğru Kullanımı Tepetaklaydı İçim... “Akibet Müttakilerin” ve “Kadere Teslim” Olanların Değil mi! Taklacı Kuş Olmak Kimi Vurur Önce! Ehl-İ Hak Olan Sünnet İtikad Mezhebi Muvakkat İttifak ya da Tapu Dağıtmak! Bulut Ve Ördek Meseli Mitoman Siyasi Belki Mazur, Ya Taammüden Yapan! Van Yolundaki Han Kapısı” ya da Muzdarip İslam Alemi! Mutasavvufa ‘Felsefe Yapma Deme’ Hadsizliği! Bu Asrın Bir Mücahidi: Fırıncı Ağabey Türkmenem! İpin Ucunu Verdiysen Geçmiş Olsun! Belirsiz Bırakmak da Bir Aleniyettir! Eyüp Otman Ağabey Dünya Dedikleri Acayip Yer Layt Laikratos, Artan Sekülerizm! Navteks Bir Ara Formül Asıl Hedef MEB Çığlığı Afakta Yankılanmayan Yazar” Olur Mu! Çay Deyip Geçmeyin Yine İspanyol Siyaseti veya İstanbul Sözleşmesi Osmanlı'nın Töresi Sünnetin ta Kendisidir! Doğruyu Her Yerde Dememek Ama Hangi Makamda? Sarp Ufukların Hikâyesi Nur’ların Ahirzamandaki Makamı ve Bütünlük... 15 Temmuz'da Bize Kefen mi Biçmek! Meydandayız, Gel de Biç! Düşünme Özgürlüğüne Set Haline Dönüşmüş Bir Kanun: 5816 Ayasofya Davası İçin Her Nakil Seslendirildi de... İbibikler Öttüğünde Ordayım! İhlas, Hal-i Alem Siyaseti Ve "Siyaset-i İslamiye" Hakiki Meşveret! CHP'nin Hali Pür-Melali Ve Tir Tir Titremek! Said Molla, Şeyh Said Ve Molla Said Bediüzzaman Bir Mi! Ayasofya Fethi Ve Zincirler... Ver Elini Türkmeneli Sünnet İtikadında Mehdi Bay - Ram Düşünceleri... Suriye Yahut Diyar-I Şam Korona Sürecinde İslam! Her Zamanın Pakraduni'si Aya Sophia Mı, Mahzun Mabed Mi? Fatih'in Bedduasından Ne Kurtuluş Ne Zaman! Nefsi Yenmek Ve Koronayı Yenmek. Hangisi Zor! Sait Molla, Molla Said Farkı Nâbî'yi Nabi Eden Hüsn-ü Nazar... Ne Çektikse Kamal'lardan... Vatanı Sevmek... “İstiklâlden İstikbâle” Deneme Eseriyle “Efendi Bey” Romanı “İstiklâlden İstikbâle” Deneme Eseriyle “Efendi Bey” Romanı Enbiya Şehri Urfa Ama Diyarbakır Şehr-i Ashab! Halilullah (As.) Baltanın Sapı... Keşke Haklı Çıkmasaydık... Fasl-I Paşa “Hikmet-İ Kudsiye” İle Felsefe Hikmeti Münazarası Doğubayezıd Hâni Elif Öğretmen Ve Romancı Hüseyin Yılmaz! Fikir Cüceliği! Tarih; Gerçek Aynası! Yol Açıcılar- Yol Kapatıcılar İdilhan, İlhanlı Ve El-Megiddo Ovası!.. “Hakikatı dışlamış kimselerle tevhidi toplum inşa edilemez.” " Erkeğe karı libası yakışmaz" veya "kendi yürüyüşünü terk etti..." meselesi... Göbeklitepe Diye Bir Yer Kimlere? Yokuşta Yürüyenler ( Bir Emek Hülasası) "Şura-yı Hakiki" Veya "Meşveret-i Şer'iyye" Yeni FETÖLERİ “Önlemek” İçin… -2 Medeniyet dediğin tek dişi savunan kimler?.. Yeni FETÖ’lerin önünü almak... Mehdi İttihad-I İslam Ordularının Başkomutanı Züğürtlük Gazeli Akasya -1 Manevi “Seyyidlik”, Resululah (Asm)Nin Dāvasına sahip çıkmaktır! Üfürükten teyyare kripto vazife! Fedakârlığa Farklı Bir Bakış Kısır döngü yahut "fasit tevilat"