https://www.akasyam.com/files/uploads/user/-d4b13d2375.png
Mehmet Nuri BİNGÖL

Eski Değil, Eskimez Said

03-03-2021 08:08

İlk tahsilinizde üzerine adeta kapandığınız, harikulade zekânızla tedkik ettiğiniz kitaplarla kendinizi sınırlamadınız hiçbir zaman. Hamle ve hareket dolu aksiyoner ruhunuz,
idmana büyük ehemmiyet veriyordu.

Belki de şuurunda  olmadan, öylesi idmanlarla çelikleşecek, yay gibi gerilip ok gibi ileri atılacak bedeninizin Pasinler’de, Bitlis önlerinde, Kars taraflarında, Rus’larla harbederken, İstanbul’u işgal eden İngilizlere karşı koyarken, esaretteki dinç duruşu sergilerken, sürgünlerde en ufak bir “tahakküm” karşısında bile müspetçe baş eğmezken, esaretteki irşat vazifenizi kerametvâri  biçimde ifa ederken, sürgün vakitlerde hizmet hedeflerine yürürken ve bunun için kırlarda sıkıntı çekmemeniz için zindanlardaki “bed muamelelere” dayanabilmek için o idmanlı eğitim, o riyazet , o nefis feregatı size lazım olmasın da kime olsundu? Nur Risalaleri'nin ve hizmetinin “ihzariyesi” sayılmasın da neyle izah edilsindi bütün o tutumlar?

“Genç Said, hamle ve hareket dolu ruhuyla arkadaşlarıyla zaman zaman müsabaka yapardı. Bir gün Siirt’te Molla Celâl’le yarışırken, geniş bir su arkını atlayabilmek için iddaya girmişlerdi. Genç Said gerilerden koşarak bu arkı muvaffakiyetle atlamıştı. Celâl kendisinin de atlayabileceğini söyleyerek, hızlanıp dereyi atlayınca, dereyi tam geçemeyip, dere kenarındaki çamurlu bir kısma çökmüştü. Yine Genç Said’in gençlik ve çocukluk günlerinden bir hatırayı da Selahaddin Akyıl anlatmaktadır:

“Âsiye annemin amcası Mevlid Işık anlatırdı: Said Nursî Van Kalesi’nin altında, yani eski Van şehrinde, belinde hançer, elinde kamçısıyla dolaşırdı. Bazan arkadaşlarıyla, beş on kişi üç adım (seygav) oyunu oynarlardı. Bir gün Mustafa ismindeki arkadaşı çok ileri bir mesafeye atlamıştı. Bu mesafeyi çizdikten sonra fırtına gibi fırlayan Genç Said, Mustafa’dan yarım adım ileri bir mesafeye atlamıştı. Van’da medrese talebeleri arasında bu oyun meşhurdu. Dâima önde, dâma ileride olan Genç Said, Mustafa’ya hitaben: ‘Talebelerim sana yetişmezse, sen bana yetişemezsin!’ Yani: ‘Sen ancak benim talebelerime yetişebilirsin.’ diyordu.”

Tahsil senelerinizin nasıl ve hangi keyfiyette olduğunu izah ederken, Darü’l- Hikmeti’l-İslamiye için buyurduğunuz özgeçmişinizde şunları söylüyordunuz:

“Bidayet-i tahsilimde mezkûr İsparit nahiyesinde biraderim nezdinde mebâdi-i ulûmu (başlangıç ilimlerini) iki sene kadar okudum. Sonra Erzurum’a tâbi Bayezit kasabasında Şeyh Muhammed Celâlî Hazretlerinin halka-i tedrisinde tederrüsü mûtad olan durûsu bilikmal itmam-ı nüsah eyledim (medrese eğitimi için gerekli bütün ilimleri okuyarak tamamladım). Sonra Van’da tedrise başladım. Onbeş sene kadar fünun-u şettaya (çeşitli fenlere) ait tedrisat ile iştigal eyledim. Harb-i hâzırın ilanı üzere gönüllü olarak alay kumandanı nâmıyla harbe iştirak eyledim. Bitlis’te Ruslara esir düştüm. Esâretten firar ederek (kaçıp kurtularak)  İstanbul’a geldim. Bidayet-i teşekkülünden beri (ilk kurulduğundam beri) Dârü’l-Hikmeti’l-İslâmiye’de âza (İslami Hikmet Yeri’nde üye) olarak bulunuyorum. Müşarünileyh ( daha önce bahsedilen) Muhammed Celâlî Efendi Hazretlerinden almış olduğum icazetnâmeyi zaman-ı esaretimde zayi eyledim (esir kaldığım zaman içinde kaybettim).”

İlminizin temellerinden birini teşkil eden “ usulle ilgili kaynak eserler”e düşkünlüğünüzü ve onları tahsiliniz açısından nasıl istimal ettiğinizi de bu hayat sahneniz çok iyi belirtmiyor mu?
Bir haftada ezberlediğiniz Cemü’l-Cevami adlı kitabın sonuna şu notu koymuştunuz:

’Cemü’l-Cevami kitabının tamamını bir haftada ezberledim. Saidi’n-Nursî’
Bediüzzaman lakabına layık olduğunuzu bütün hayatıyla ispat etmiş Üstadım!

Sizin tahsiliniz, sadece belirli zaman ve mekânla sınırlı değildi. 1904’ten sonra, Van Valisi’nin dâveti üzerine gittiğiniz ikametgâhında (evinde) misafir kalırken bile, konağın zengin kitaplığından istifade ile kendinizi “ikmâl” ediyordunuz.

“Molla Said, Bitlis’te iki sene kaldıktan sonra Van Valisi Hasan Paşa’nın dâveti üzerine Van’a gitti. O’nun yanında ve daha sonra vali olan İşkodralı Tahir Paşa’nın konağında uzun zaman kaldı. Burada bütün müsbet ilimleri araştırmaya ve öğrenmeye başladı. Kısa zamanda tarih, coğrafya, matematik, jeoloji, fizik, kimya, astronomi ve felsefe gibi ilimlere vukufiyet peyda etti.
Bir gün bir öğretmenle Coğrafya’ya ait bir meselede bahse girdiniz.
Konuşma uzadı, vakit gecikti. Bunun üzerine sohbeti ertesi güne bıraktınız sohbeti. Yirmi dört saat içinde bir coğrafya kitabını ezbediniz. Ertesi gün vali konağında, coğrafya öğretmenini ilzam ettiniz!

Yine aynı şekilde bir münazara neticesinde beş günde inorganik kimyayı öğrenerek bir kimya öğretmeni ile yaptığınız münazarayı da kazanmıştınız..

Genç Said matematikte de harikulâde bir sür’at-i intikale sahip idi. Herhangi bir müşkül meseleyi hemen zihnen hallederdi. O zaman matematiğe ait bir de eser yazmıştı. Bu eserin bir yangında zayi olduğundan bahsedilmektedir.”

“ Ya ilim öğrencisi, ya öğreticisi, ya da dinleyicisi olun. Dördüncüsü olmayın, yoksa şeytana arkadaş olursunuz!” Hadis-i Şerif’ini aksettiren bütün hayat safhalarınız, bu hakikata bir endam aynası gibiydi.

“Nefy” mekânlarında yanınızda hiçbir kitabın bulunmamasına dikkat ediliyor, Kur’an’a tam olarak muhatab olmanız için İlahî Takdir karşınızdakileri buna zorluyordu. Ve biliyordunuz; bütün ilimlerin “menba’ı” (kaynağı) Kur’an’dı, bunu da şu şekilde dile getiriyordunuz:

“Yoksa sus. Kâinat Mescid-i Kebirinde Kur’an kâinatı okuyor (kainatın büyük mescidinde Kurân kainatı okuyor)! Onu dinleyelim. O nur ile nurlanalım, Hidâyetiyle amel edelim ve Onu vird-i zeban edelim (devamlı okuduğumuz bir zikir edinelim). Evet, söz Odur ve Ona derler. Hak olup, Hak’tan gelip Hak diyen ve hakikatı gösteren ve nuranî hikmeti neşreden Odur.”
…Ve ayrıca ilimlerin fışkırdığı kaynağın Kur’an olduğunu şöyle izah ediyordunuz:
“… İşte buna kıyasen Kur’an, her cihetle beşeri maddî – manevî terakkiyata (insanlığı her bakımdan ilerlemeye) sevk etmek için ders veriyor, üstad-ı küll (bütün akıl sahiplerine hoca) olduğunu isbat ediyor.”
Onun çağımızdaki harika buluşlara kaynak olduğunu beyân eden ifâdeleriniz, nasıl da ufuk açıcıdır ve ilimlerin kaynağının yanınızdan hiç ayırmadığınız Kur’an-ı Kerim olduğunu hiçbir söz daha güzel izah edemez.
“Kur’an’da herşey (ilimler dahil) ya çiçek, ya gonca halinde vardır.”

Muayyen bir tecellinin sevkiyle , Kur’an’dan başka bir esere -Yeni Said devrinizde- muhatap olmamanız, diğer temel kaynaklara eğilmiş olmamanızı mânasına hiçbir zaman gelmedi.Bilhassa “Kur’an’ın hakiki müfessiri olan sünnet” (Sünuhat, Sözler)ten istifadeniz her zamanın işaret fişeği olacaktır!

Neler Söylendi?

DİĞER YAZILARI Mahzun ve şevkli notlar... Size Mi Kaldı?.. Fedâkârlık, İsar Farkı Bid'akârlık ve Bahaneler Adını Ne Koyarsan Tevhid Meşalesi- 1 Wagner- çeçen ittifakı mı? "Dini vakıf" genci neye hazırlar? 28 Mayıs, 27 Mayıs'ın Rövanşıydı Medresetü’z-Zehra ve Ehl-İ Hak Mezhebinin Muhafazası D ö n g ü Müspet Müspet De Istılahi Manası Nedir! Allah kimseyi fahiş - sefil- etmesin! Zafer Sabırdadır ve Ağustos En Büyük Burhan Mucizeler-1 Her esma tecellisi resul’ün mucizesi gibidir.-ı Vatan-i aslimiz cennet mi, dünya mı! HİLÂL ve YILDIZ’IN "TEÂLİ" ETMESİ... Dünya, Dünya Dedikleri Vatan giderse ekmek bedava satılsa ne yazar! Ehli Sünnet Cemaati İtikadı Şerrin Harcını Karmak Fetö'nün b planı M(z)illet ittifakı + "muhakeme-i akliyeden noksan" dini darlar! Kafkaslara Konan Kartal Satır Arasını Okumak Yahut Saffı Evvele Düşmanlık Osmanlı ve Fiyat Ayarlaması Siyasetle İlgili Kimi Notlar-1 Dâvet Bahar Adır Bundan Geri Gönlü İhya Seferberliği Fetö'nün B Planı Encesi Temizlemek İçin Necisi Tahrik Etmek Akıl İşi Mi! Yaptığımız Yapacaklarımızın Teminatıdır Zilleti ve usa'cı fetöyü savunmak asyacılık mı! Minnet Almayışınız, Şimdi Kanaat Şeklinde Yaşanmalı Milletçe Bizde Melik Dahar Aslında Melik Zahir Tanpınar Ekolünden Romancımız Hüseyin Yılmaz Tiftiklenen Mazim Selmanı Pak Aynasında Kut Zaferi Parladı Ahmed-İ Hâni Birlik Meşalesi Haçlı Ve Emperyalist Zihniyetlerin Zulmettiği Milletler Neyle Kurtulur! Hain içerden olunca! Kuyruklu Yalan Ve Algıdan Medet Umanlar! Bilerek Veya Bilmeyerek Şerrin Harcına Kürek Sallayanlar Hüseyin Avni Ulaş, Said Nursi Ve Hürriyet-İ Hakiki İkiyüzlülüğün Alfabesi Bir Asimetrik Savaş Çeşidi Bir Asimetrik Savaş Çeşidi Aman Aman Aman, Teyakkuz! Zillet İttifakı Adayına Sorular! İmanları Diritme Hareketi İçin... İlimden İlhama Esintiler Gönlü İhya Seferberliği Olacağı Beklemek İman Ve Amel Yalel Sedaları veya Aksa Mescidi! Ramazanda bir tefekkür! Metnin Anahtar Kelimesi Külliyat'ı Anlamak Üzerine-2 Akif İslam Şairidir Yahut İstiklal Marşı Şairi İhlas, “Îsar” Münasebeti 28 Şubat'çı "Kafa" Bu Sefer de Erdoğan'ı Hedef Aldı Kavala Talebi Üzerine… Düşman Kime Saldırıyorsa…! Alma Mazlumun Ahını... Manevı “Seyyidlik” Resulullah Dāvasına Sahip Çıkmaktır Geç Bir Osmanlı Yazısı Tarihi Sevdiren Adam'a Rahmet Dileğiyle Külliyat'ı Anlamak Üzerine-2 Külliyatı Anlamak Üzerine-1 "Silik Söz”lerin Gezdiği Arena Zekânın Zekâtı Borcu Silmez; Mecazidir o... Asıl Ambargo Zihinlerde; O Kalktıysa Onlarcası Bile Hava Civadır Bize... Tek Derdi Dünya Olan Şebeke İnternet ve Sosyal Medyada Türkçenin Doğru Kullanımı Tepetaklaydı İçim... “Akibet Müttakilerin” ve “Kadere Teslim” Olanların Değil mi! Taklacı Kuş Olmak Kimi Vurur Önce! Duzah mı, Vicdan mı? Ehl-İ Hak Olan Sünnet İtikad Mezhebi Muvakkat İttifak ya da Tapu Dağıtmak! Bulut Ve Ördek Meseli Mitoman Siyasi Belki Mazur, Ya Taammüden Yapan! Van Yolundaki Han Kapısı” ya da Muzdarip İslam Alemi! Mutasavvufa ‘Felsefe Yapma Deme’ Hadsizliği! Bu Asrın Bir Mücahidi: Fırıncı Ağabey Türkmenem! İpin Ucunu Verdiysen Geçmiş Olsun! Belirsiz Bırakmak da Bir Aleniyettir! Eyüp Otman Ağabey Dünya Dedikleri Acayip Yer Layt Laikratos, Artan Sekülerizm! Navteks Bir Ara Formül Asıl Hedef MEB Çığlığı Afakta Yankılanmayan Yazar” Olur Mu! Çay Deyip Geçmeyin Yine İspanyol Siyaseti veya İstanbul Sözleşmesi Osmanlı'nın Töresi Sünnetin ta Kendisidir! Doğruyu Her Yerde Dememek Ama Hangi Makamda? Sarp Ufukların Hikâyesi Nur’ların Ahirzamandaki Makamı ve Bütünlük... 15 Temmuz'da Bize Kefen mi Biçmek! Meydandayız, Gel de Biç! Düşünme Özgürlüğüne Set Haline Dönüşmüş Bir Kanun: 5816 Ayasofya Davası İçin Her Nakil Seslendirildi de... İbibikler Öttüğünde Ordayım! İhlas, Hal-i Alem Siyaseti Ve "Siyaset-i İslamiye" Hakiki Meşveret! CHP'nin Hali Pür-Melali Ve Tir Tir Titremek! Said Molla, Şeyh Said Ve Molla Said Bediüzzaman Bir Mi! Ayasofya Fethi Ve Zincirler... Ver Elini Türkmeneli Sünnet İtikadında Mehdi Bay - Ram Düşünceleri... Suriye Yahut Diyar-I Şam Korona Sürecinde İslam! Her Zamanın Pakraduni'si Aya Sophia Mı, Mahzun Mabed Mi? Fatih'in Bedduasından Ne Kurtuluş Ne Zaman! Nefsi Yenmek Ve Koronayı Yenmek. Hangisi Zor! Sait Molla, Molla Said Farkı Nâbî'yi Nabi Eden Hüsn-ü Nazar... Ne Çektikse Kamal'lardan... Vatanı Sevmek... “İstiklâlden İstikbâle” Deneme Eseriyle “Efendi Bey” Romanı “İstiklâlden İstikbâle” Deneme Eseriyle “Efendi Bey” Romanı Enbiya Şehri Urfa Ama Diyarbakır Şehr-i Ashab! Halilullah (As.) Baltanın Sapı... Keşke Haklı Çıkmasaydık... Fasl-I Paşa “Hikmet-İ Kudsiye” İle Felsefe Hikmeti Münazarası Doğubayezıd Hâni Elif Öğretmen Ve Romancı Hüseyin Yılmaz! Fikir Cüceliği! Tarih; Gerçek Aynası! Yol Açıcılar- Yol Kapatıcılar İdilhan, İlhanlı Ve El-Megiddo Ovası!.. “Hakikatı dışlamış kimselerle tevhidi toplum inşa edilemez.” " Erkeğe karı libası yakışmaz" veya "kendi yürüyüşünü terk etti..." meselesi... Göbeklitepe Diye Bir Yer Kimlere? Yokuşta Yürüyenler ( Bir Emek Hülasası) "Şura-yı Hakiki" Veya "Meşveret-i Şer'iyye" Yeni FETÖLERİ “Önlemek” İçin… -2 Medeniyet dediğin tek dişi savunan kimler?.. Yeni FETÖ’lerin önünü almak... Mehdi İttihad-I İslam Ordularının Başkomutanı Züğürtlük Gazeli Akasya -1 Manevi “Seyyidlik”, Resululah (Asm)Nin Dāvasına sahip çıkmaktır! Üfürükten teyyare kripto vazife! Fedakârlığa Farklı Bir Bakış Kısır döngü yahut "fasit tevilat"