İstanbul, 12 Mayıs 1993
Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan, “Necip Fazıl Anma Toplantısı”nda gerçekleştirdiği sohbette, Necip Fazıl Kısakürek’i yalnızca bir şair olarak değil, İslam davasının mücahidi ve imanla yoğrulmuş bir aksiyon eri olarak tanımladı. Üstad’ın Abdülhakim Arvâsî Hazretleriyle tanışmasının ardından yaşadığı manevi dönüşümü Mevlâna ve Gazâlî’ye benzeten Coşan, genç nesillere Necip Fazıl’ın şiirlerini ve fikirlerini kuşanmalarını öğütledi.
Bir Şairden Öte: Mücahit ve Mütefekkir
Coşan, Necip Fazıl’ı “iman eden, Allah’ı çok zikreden ve İslam’ı korumak için beyân gücünü kullanan” bir şair olarak övdü. Onun gençliğinde çekici bir delikanlı, Heybeliada Deniz Askeri Okulu’nda kılıç kuşanmış bir öğrenci olduğunu vurgularken, yüz hatlarına nakşolmuş derin tefekkürü ve enerji dolu zekâsını “pırlanta gibi çok yönlü” bir şahsiyet olarak betimledi. Necip Fazıl’ın Türkçeyi arı duru bir şekilde kullanması, hece şiirini yüceltmesi ve her mısraıyla şaheserler yaratması, Coşan’ın konuşmasında öne çıkan unsurlar oldu.
Batıcılığa Karşı Bir İsyan: İslam’ın Sancağı
Sohbette, Necip Fazıl’ın Batıcı edebiyat anlayışına karşı duruşu ve İslam medeniyetini savunan mücadelesi vurgulandı. Coşan, Üstad’ın “Türkiye’nin İslam kültürünü silme” çabalarına karşı “Yapamazsınız, yaptırmayacağız!” diyerek haykırdığını aktardı. Hapse girmeyi ve ölümü göze alan bu kararlı duruş, Necip Fazıl’ı “muazzam bir mücahit” kıldı. Konferanslarında salonları dolduran, konuşmalarıyla kalpleri fetheden Üstad, Coşan’a göre “efsanevi bir hayat” yaşadı.
Manevi Dönüşüm: Abdülhakim Arvâsî’nin Meşalesi
Necip Fazıl’ın Abdülhakim Arvâsî Hazretleriyle tanışması, hayatında bir dönüm noktası oldu. Coşan, bu karşılaşmayı Gazâlî’nin Emeviye Camii’nde itikâfa çekilmesi ve Mevlâna’nın Şems-i Tebrizi ile buluşması gibi köklü değişimlere benzetti. Bu manevi uyanış, Üstad’ı “sonsuzluk kervanı”na katılan, tasavvuf ve İslam için eserler üreten bir derviş haline getirdi. Çöldeki Nur, Râbıta-i Şerife ve İman Atlası gibi eserleri, onun bu yolda cayır cayır yanan bir meşale olduğunu gösterdi.
Gençlere Çağrı: Necip Fazıl’ı Ezberleyin, Kuşanın
Coşan, genç nesillere Necip Fazıl’ın şiirlerini manasını anlayarak ezberlemelerini ve fikirlerini benimsemelerini tavsiye etti. Üstad’ın “Melâli anlamayan nesle âşinâ değiliz” gibi dizelerinin, milletin ruhuna hitap ettiğini belirtti. Fuzuli’nin divanını ezbere bilen Azeri köylerinden örnek vererek, Necip Fazıl’ın divanının da aynı şekilde gönüllerde yer etmesi gerektiğini vurguladı.
Necip Fazıl: Bir Bayrak, Bir İdeolocya
Coşan, Necip Fazıl’ı Tevfik Fikret gibi Batıcı figürlere karşı bir bayrak olarak tanımladı. “Tevfik Fikret’i sevenler, meyhanelerde yazanları sever; ama bu millet imana hizmet edeni bağrına basar,” diyen Coşan, Üstad’ın İslam’a ve millete hizmet eden bir “ideolocya önderi” olduğunu ifade etti. Onun eserleri ve mücadelesi, milletin sessiz protestosuna karşı bir zafer sancağı olarak yükseldi.
Son Söz: Bir Fatiha ile Anma
Sohbetin sonunda Coşan, Necip Fazıl’ın ruhu için Fatiha okunmasını isteyerek, Üstad’ı bir dost, kardeş ve bayrak olarak anmanın önemine işaret etti. Necip Fazıl, sadece bir şair değil, iman ve aksiyonun abideleşmiş simgesi olarak zihinlerde yer etti.
Biz kardeşlerimizden Necip Fazıl'ın bütün şiirlerini manasını anlayarak ezbere bilmelerini istiyoruz.
Ne sen,
Ne ben,
Ne hüsnünde toplanan şu mesâ,
Ne de âlâm-ı fikre bir mersâ
Olan bu mâi deniz,
Melâli anlamayan nesle âşinâ değiliz.
Cümle geçmişlerimizin, Necip Fazıl'ın ruhu için El Fatiha. Esselamu Aleyküm ve Rahmetullah.
Necip Fazıl’ın dizeleri, Coşan’ın çağrısıyla bir kez daha yankılanıyor: Onu tanıyın, ezberleyin, yaşatın.
Kaynak: Baranhaber.net
