Gündem
Giriş Tarihi : 16-02-2014 14:33   Güncelleme : 16-02-2014 14:33

SAMSUN’DA YAŞANAN VAHŞET GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR

REJİ KOLCULARI, 41 YILDA 60 BİN KİŞİYİ ÖLDÜRDÜ FRANSA TAZMİNAT ÖDESİN!

SAMSUN’DA YAŞANAN VAHŞET GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR
Araştırmacı Yazar Ali Kayıkçı, başta Samsun olmak üzere Türkiye’nin 6 bölgesinde Reji İdaresi’nin güvenlik kuvvetlerinin 60 Bin kişiyi öldürdüğünü yazdı.

Kayıkçı, “Tütün Tekeli”ni elinde bulunduran Fransız Reji İdaresi’ne bağlı Reji Kolcuları, Osmanlı hâkimiyeti içinde bulunan topraklarda, 28 Mayıs 1883-13 Haziran 1923 tarihleri arasındaki 41 yıl içinde 60 bin vatandaşımızı “tütün kaçakçılığı” yaptığı gerekçesiyle katletmişti." diyerek öldürülenlerin ailelerine Fransa’nın tazminat ödemesi gerektiğini de belirtti.
 
NELER OLMUŞTU?

Tarihçi Yazar Kayıkçı, Fransa hükümetinin Fransız kolcularının 41 yılda öldürdüğü 60 Bin Türk Vatandaşı için istediği tazminatı tarihi deliler ve belgelerle destekliyor.

İşte Kayıkçı’nın araştırması;

“28 Mayıs 1883 tarihinde “Osmanlı Tütün Gelirlerinin Toplanması” için bir Avrupa kuruluşu olan ve başında da Fransızların bulunduğu Reji Şirketi’ne ülkemizdeki “tütün yapım ve satım hakları” devredilmiş, işin kontrol yetkisi de “Osmanlı Borçları”nı takip ve tahsili ile görevlendirilmiş bulunan “Duyun-u Umumiye” idaresine verilmişti.
 
Reji, elde ettiği bu “Tekel” olma yetkisi sayesinde tütün alım fiyatlarını daima düşük tutmuş, satış fiyatlarını ise yüksek belirlenmişti.  1885–1886 sezonunda 7,6 kuruş olan tütün alım fiyatları, 1912–1913 sezonunda da 10,3 kuruş olarak gerçekleşmişti. Aynı yıllarda satış fiyatları ise 21,6 ve 35,3 kuruş olarak belirlenmişti. Yüzde 300 gibi oldukça yüksek bir kârlılık nispetindeki bu durum, Reji dışı alım satım yapan ve 4–5 katı fiyat veren tüccarlar ve üreticiler için kaçakçılığı teşvik etmiş ve neticede yeni bir sektör ortaya çıkmıştı.
 
Aynı yıllarda Osmanlı İmparatorluğu Maliye Bakanlığı bünyesinde çalışan personel sayısı sadece 5 bin iken,  Duyun-u Umumiye’nin 9 bin personeli görev yapıyordu. O günkü şartlara göre 1.200-2.000 Sterlin gibi oldukça yüksek maaşlar ödenerek çalıştırılan bu personelin maaşları da Osmanlı İdaresinden ayrıca tahsil edilmişti. Bu yetmezmiş gibi Reji İdaresi, Kuruluş Şartnamesi’nin 3. maddesindeki,  “Şirket, tütün kaçakçılığını önlemek için gereken memurları kendisi tayin eder” imtiyazına dayanarak çoğu da Balkan ülkelerinden getirilen elemanlardan teşekkül eden  “atlı-silâhlı kolcu” teşkilâtlarını kurmuş ve bunların giderlerini de köylünün ürettiği tütününden çıkararak ödemişti.
 
REJİ KOLCULARI “TERÖR” ESTİRİYOR

Başlarında Fransız ve zaman zaman da İngiliz yöneticilerin bulunduğu bu “Reji Kolcuları” yalnız tütün kaçakçılığı ile mücadele etmiyor, bu bahaneyle toplumda bir baskı unsuru olarak halka büyük eziyetler yapıyordu.
 
Dönemin Türkçe basınında bunlar için;  “Serkeşler”, “Ejderler”, “Mahlûkat-ı Garibeler/Garip Mahlûklar” ve “Türkçe Bilmeyen Arnavutlar” gibi yakıştırmalarla hemen her gün haberler çıkıyor; gazeteler, kolcuların halktan haksız yere para toplamaları, üzerinde “bir kıyye miktar/çok az bir şey” tütün bulunan zavallı köylüleri kadın erkek ayırımı gözetmeden kurşuna dizdikleri, idam ettikleri veya taciz ve ırza geçme suçlarını işlemek suretiyle âdeta canlarından bezdirdikleri haberleriyle çalkalanıyordu.
 
DÖŞEĞİN KALINLIĞINDAN ŞÜPHELENDİLER

Bunlardan 4 Mart 1903 tarihli Sabah Gazetesinde çıkan bir haberde, İnegöl kazasının Adabeni köyünde bir vatandaşın, kolculardan tütününü saklamak için, tütünlerden döşek yapıp üstüne hasta süsü vererek yattığını, kolcuların da tâ evin içine girerek köşe bucak arama yaptıklarını, bu sırada döşeğin kalınlığından şüphelenilmesi üzerine adamı kaldırıp “derdest” ettiklerini yazmıştı.
 
Ege Bölgesindeki “efe”lerin dağlara çıkma sebepleri arasında da hep bu “kolcu” zulümlerinin yattığı bilinen bir başka gerçek olmuştur.
 
Kolcuların yetki tahakkümleri yanında etnikçilik ve yabancı sermaye işbirlikçiliği zulümleri karşısında ülke çapında yer yer toplu gösteri ve yürüyüşler yapılıyor, Padişaha toplu dilekçe vermeler ve mahkemelerde hak aramalar oluyorsa da “Reji Avukatları”nın onları savunmaları, hapislerde beslemeleri ve çıktıklarında da eski işlerine dönmeleri karşısında çaresiz kalıyor ve dağa taşa türküler ve ağıtlar yakarak haksızlığa isyan ediliyordu:
 
               “Kör olsun Kolcu Avni/Öksüz bıraktı seni,
                Nenni torunum nenni/Sabret gelir zamanı…”
                “Gidelim gidelim de Halil’im/Çökertmeye varalım,
                Kolcular görünce de Halil’im/Nerelere kaçalım?
                Teslim olmayalım Halil’im/Aman kurşun saçalım…”       
               
41 YILDA 60 BİN KİŞİ ÖLDÜRÜLDÜ

Tütün kaçakçılığı gerekçesiyle kolcular ile köylüler arasında çıkan çatışmalarda 50–60 bin kişinin öldürüldüğü, sadece 1901 yılına ait kayıtlarda bu sebepten dolayı katledilen insan sayısının 20 bine ulaştığı; başta İ.Hakkı Uzunçarşılı ile Oktay Gökdemir, Kâzım Berzeg, İ. Habib Sevük ve Mustafa Gazalcı gibi tarih araştırmacılarının eserlerinde, Toplumsal Tarih gibi dergilerde bildirilmektedir.
 
Samsun’da faaliyet gösteren “Yerel Tarih Grubu” tarafından hazırlanan “Fabrikanın Zilleri Sustu-Adı Kaldı: Reji” başlıklı 2006 basım tarihli eserde yer alan makalelerde de konu hakkında özet bilgiler bulunmaktadır.
 
NEDİR BU REJİ İDARESİ

rejiidaresi.nedir.com'da yer alan bilgilere göre;

Osmanlı İmparatorluğu’nun dış borçlarına karşılık olarak, İmparatorluk’ta tütün ekimini ve tütün işlenmesini düzenlemek üzere Fransızların kurmuş oldukları tekel idaresi.
Kelime olarak "reji" (regie) Fransızca’da tekel demektir. Avrupa ülkelerinde tütün tekelleri, yeni çağın başlarından beri devletlerin olağan gelir kaynaklan arasında idi. Osmanlılarda ise reji İdaresi’nden önce bir çeşit "bandrol" uygulaması vardı. Yalnızca üzerinde devletçe çıkartılan bandroller bulunan tütünler serbestçe satılabilirdi. İmalatçılar devletten satın aldıkları bu bandrolleri dağıtım öncesinde sigara ve kıyılmış tütün paketlerine yapıştırırlardı.

Osmanlı İmparatorluğu’nun aldığı dış borçları ödeyememesi üzerine, yabancı alacaklılarla Muharrem Kararnamemesi adı verilen bir anlaşma yapılmıştı. Anlaşmaya bağlı olarak İmparatorluk’ta bazı vergileri toplamak ve dış borçların ödenmesini sağlamak üzere bir de Düyunu Umumiye idaresi kurulmuştu. Muharrem Kararnamesi ile tütün tekeli ve tütün öşürü Düyunu Umumiye İdaresi’ne bırakılmıştı. Oysa Fransız tahvil sahipleri, Düyunu Umumiye’yi tütün ekiminden doğrudan pay almaktan vazgeçirip, tütünü düzenleyip vergilendirmek üzere, kendilerinin ayrı bir idare kurmalarına ikna ettiler. Muharrem Kararnamesi de böyle bir örgütün kurulmasına olanak veriyordu.

Böylece Düyunu Umumiye ile" Osmanlı Hükümeti ve üç alacaklı banka (Osmanlı Bankası, Credit Anstalt ve Bleichröder) arasında Nisan 1884 de vanlan anlaşma ile tütün tekeli Düyunu Umumiye’den yeni kurulan Reji şirketine (asıl ismi "Societe de la Regie Cointeresse des Tabacs de l Empire Ottoman) devredildi. İmtiyaz süresi otuz yıl idi. Düyunu Umumiye idaresi tekelden vazgeçmesi karşılığında Reji gelirlerinden öncelikle pay alma hakkını elde etti. Geriye kalan gelirler de Reji İdaresi ve Osmanlı Hükümeti arasında paylaşılıyordu. Reji şirketi, ihraç edilecek tütün dışındaki tütünün tamamını satın alacaktı. Tütün yetiştirmek isteyenlerin her yıl yeniden Reji’den izin almaları gerekiyordu. Reji, hasat öncesi ve sonrasında tütünün miktar ve niteliklerini yetiştiricilerin temsilcileri ile birlikte belirlerdi. Tütünün yalnız yetiştirilmesini değil, aynı zamanda yurtiçinde işlenmesini de elinde bulunduruyordu. Reji’nin Samsun, İzmir, İstanbul, Selanik ve Trabzon gibi şehirlerde tütün işleme ve sigara fabrikaları vardı.

Buralarda yerli işçi ve öteki personel çalıştırırdı. Reji İdaresinin Duyunu Umumiye İdaresi gibi, Osmanlı Devleti’nin siyasal bağımsızlığı ile bağdaştırılması mümkün değildi. Bir tütün tekeli olarak, fabrika ve tesislerinde belirli bir istihdam yaratırken aynı zamanda fiyatları düşük tutarak ve yerli tütün fabrika ve tesislerinin kapanmasına yol açarak ülke ekonomisinde yol açtığı önemli zararları vardı. Reji İdaresi altında tütün kaçakçılığı ülke çapmda önemli boyutlara ulaşmıştı. Reji, kaçakçılarla mücadele için maaşlı "kolcular" çalıştırıyordu.

Osmanlı Hükümeti, her ne kadar kendisine ayrılan gelir payından, Hazine’ye önemli bir kazanç sağlamayı ummuşsa da baştan beri Reji İdaresi’nden memnun kalmamıştı. Reji İdaresi de Devleti, kaçakçılığa karşı mücadelede işbirliği yapmamakla suçlamakta idi. Trabzon’da ve İmparatorluğun öteki yörelerinde üretici halk, Reji’nin verdiği düşük fiyatları ve tekelci uygulamaları yoğun biçimde protesto etmiştir. Bu koşullar altında faaliyetlerini sürdüren Reji İdaresi, Cumhuriyet’ten sonra Düyunu Umumiye ile birlikte kaldırılmış ve yerine ulusal bir kuruluş olan İnhisar İdaresi kurulmuştur.
adminadmin