Her Yer Kerbelâ…

M. Burhan HEDBİ

11-10-2016 11:09

Her gün aşura olmasa da artık günümüzde her yer Kerbelâ!

Dün Halepçe, bugün Halep kim bilir yarın nere?

Zamanla herkes gibi Müslümanlar da değişmeli (Fabrika ayarlarına dönmeli). Müslümanlar da artık kendi menfaat ve maslahatlarının öncelikle iç barış ve diyalogda olduğunu fark etmeli. Bunun için de mezhep, meşrep ve mensep gözetmeksizin iç helalleşmenin ve barışın bir an önce sağlanması gerekir. Buna öncülük ve liderlik yapan(lar)a ne mutlu!

Barışı; ancak cesur ve bu yolda “…hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayanlar 5/54” tesis edebilirler. Cesaretin ırkı yoktur. Bu bağlamda toplumsal hafızayla yüzleşme cesaretine sahip olmamız gerekir. Bu cesarete sahip olmadan, toplumsal pişmanlık erdemine ulaşılamaz, toplumsal pişmanlık erdemine ulaşmayan toplumlarda ise toplumsal barış ve huzur tam manasıyla sağlanamaz. 

Aslında Müslümanlar, bu politik ve tarihsel akla ve tecrübeye sahip olan bir ümmettir. Aşura ve Kerbela büyük bir örneklik taşımaktadır. Bunu sıradanlaşmış anlayışın aksine, taşıdığı gerçeklikle anlamamız gerekir.

Muhammed İkbal der ki;

Hac’dan dönenleri ziyarete gittim. Hepsi ziyaretine gelenlere takke, tespih, hurma, zemzem ikram ediyorlardı.

İçim yanarak, onlara dedim ki; 
Dostlarım içinizde; Ebu Bekir’in sadakatini, Ömer’in adalet ve cesaretini, Osman’ın hayâ ve edebini, Ali’nin ilim ve şecaatini, Halid’in askeri dehasını getiren yok mudur?

 

Unutmayın ki Hüseyin’nin yanında saf tutulmadı diye yaşandı Kerbela! Bugün de Hüseynilerin safında olmamakla yeni Kerbelalara zemin hazırladığımız gerçeğini ıskalamamalıyız.

 

Bunun için de gelin hep birlikte iç hesaplaşmamızı (muhasebemizi) kendimiz yapalım ama lütfen bu konuda bari yalandan kaçınalım. Zira hepimiz yalanın kötü olduğunu söyleriz ama hangi yalan? Bize söylenen yalan((lar), ya bizim söylediğimiz yalanlar! Şayet biz yalan söylüyor veya aldatıyorsak, böylesi bir toplumun oluşmasından da dert yanıyorsak bu olsa olsa samimiyetsizlik olur. Gölgemizden şikâyet etme lüksümüz yok, zira o bizi taklit etmekte... Kendimiz için yalan söylemeyi bıraktığımızda; başkalarını doğruluğa davet etmemiz bir anlam ve karşılık bulacaktır.

Şahsiyeti satılık olana hiç bir din, anlayış ve zihniyet kar etmeyeceği gibi böylesi bir kişilik üzerinden her hangi bir din, anlayış ve zihniyeti yargılamak da doğru olmayacaktır! Böylesi bir şahsiyete sahip olanlara sözüm de yok, sitemim de.

Bu ümmetin iskeletini oluşturan Kürdler, Türkler, Araplar ve Farslar; Aşura ve Kerbela’daki bu örnekliği kavramak zorundadırlar. Zira ne Kürdler; Türkleri, Arapları ve Farsları bu coğrafyanın dışına çıkarabilir ne de bu milletler birbirlerini ve Kürdleri. Bu milletler bu coğrafyanın asli unsurları oldukları gibi dinleri de onları kardeş etmiştir...

Öncelikle "Ben yapsam da başkası yapmadıktan sonra..." cümlesini ve benzeri bahaneleri belleklerimizden silmekle başlamalıyız bu yolculuğa!

Artık yeni Kerbelaların yaşanmaması için geçmişlerine sünger çekip an itibarıyla birbirlerine tahammül etmeyi öğrenmelidirler, tahammül etmelidirler… Ya eşitlik ilkesi doğrultusunda birbirlerini kabul edip; kendilerine reva gördükleri hakları sair kardeş halklara da reva görecek, tanınması ve kabul edilmesi gerekli olan fıtri haklara tahammül edecekler veya dinlerinden ve kültürlerinden olmayan başkaları tarafından hep beraber sömürüleceklerdir. Yaşadıkları coğrafyalarında bile olmayan güçler tarafından biri diğerine katlettirilecektir. Gelin bu aşura gününde yaşanmış olan acı yaşanmışlıklardan ders alalım ve yeni Kerbelaların yaşanmaması için gelin kardeş olalım…

İdeoloji gibi bir takıntım yok, çünkü inancım var. Fakat inanç da bir ideolojidir derseniz; ideolojim İslam, ideologum da Muhammed ul-Emin'dir.

Vatandaş-Ümmetdaş nezdinde saygı duyulması, sahiplenmesi ve korunması gereken anlayış; toplumunun, halklarının veya vatandaşının "İnanç, düşünce, huzur, can, mal ve namusunu" koruyabilen anlayıştır.

Günümüz İslam coğrafyasına bakın, bunların hangisi güvence altındadır. Demek ki bir değişim-dönüşüm gerekmektedir.

Hep denilmiyor mu, Hz. Nuh’un gemisi bugün yani Aşura gününde necata ve felaha ulaştı.

Peki, insanlığın daha iyiye değil de bu durumlara geleceğini bilselerdi, Hz. Nuh'un gemisine binerek tufandan kurtulanlar acaba bindikleri o gemiyi batırma girişiminde bulunmazlar mıydı?

Ne olur gelin hep beraber bu gemiyi batırmadıkları için atalarımızı pişman ettirecek söylem ve eylemlerden kaçınalım.

Gelin el ele verip bu Aşurayı ümmetin Kerbelası değil, necatı ve felahı kılalım…

M. Burhan Hedbi

 

DİĞER YAZILARI Emekçinin elini öpen peygamber! 01-01-1970 03:00 Korku Ve Ümit Arasında Yaşamak 01-01-1970 03:00 Dedikodu! 01-01-1970 03:00 Ne zaman mutlu olacaksınız? 01-01-1970 03:00 Hz. Muhammed (s.a.s) sadece müslümanların peygamberi mi? 01-01-1970 03:00 Konuş ya aişe... 01-01-1970 03:00 Yetim Medreselerin Çığlığı 01-01-1970 03:00 İslam'daki İnsan Hakları Çıkara Değil Sevgiye Dayalıdır 01-01-1970 03:00 Helaktan Korunmanın Yolu 01-01-1970 03:00 Ayıplanma Korkusundan Ötürü Kaldırılması Hep Başkasından Beklenen Bir yara, Bir Gerçek: 'Taziye Yemekleri' 01-01-1970 03:00 Ya Savunmadan Çıkmak Veya Acıma, Üzülme ve utanmadan Birini Tercih Etmek! 01-01-1970 03:00 Sanal Sorumluluk 01-01-1970 03:00 Tarihine Sahip Çıkmak 01-01-1970 03:00 Kör olduktan sonra ne fark eder! 01-01-1970 03:00 İslam'ın En Büyük Hedefi 01-01-1970 03:00 Kimin zalimi, kime göre mazlum! 01-01-1970 03:00 Ekonomikleşmiş Değer Yargıları ve Küresel Fakirlik 01-01-1970 03:00 Kara Propaganda İle Karartma Girişimi 01-01-1970 03:00 Din Ve İnsan Hakları Perspektifinden “Küresel Fakirlik” Çalıştayından 01-01-1970 03:00 Sanal Sorumluluk 01-01-1970 03:00 İnsan-hayvan ilişkisi ve hakları! 01-01-1970 03:00 Çabuk Yayılan Ve Toplumları Yok Eden Hastalık 01-01-1970 03:00 Gönüllere 'köprü' kuranlara 'darbe' yapmak zordur! 01-01-1970 03:00 İnsanlık onuru için ya batı değişmeli ya da biz! 01-01-1970 03:00 Kendimi bilme gayreti! 01-01-1970 03:00 Üzgünüm… 01-01-1970 03:00 Bir canlı 54 defa ölür mü? 01-01-1970 03:00