Şerefli, onurlu ve huzurlu bir yaşamı isteyip de bedelini ödemeye yanaşmamak. Sattığın şeyi satın alana teslim etmeden karşılığını almaya kalkışmak.
Sattığın şeyi hala sahiplenmeye devam etmek veya üzerinde bir hak iddia etmek!
"Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Allah, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak vaad etmiştir. Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. Tevbe-9/111"
'Elalem harman kaldırırken, vaktiyle tohum ekmemiş olmak ne gevşekliktir...' der Ş. Sadi.
Kendinizi küçük görmeyin fakat istikbar ve istiğna hastalığından da koruyun kendinizi! Yani her konuda olduğu gibi bu konuda da itidal yolunu seçin.
Bazı insanlar o kadar kibirli ve kendini beğenmişlik içindedirler ki kendileri olmayınca dünyanın dönmeyeceğini veya şayet dünya dönüyorsa da kendilerinin ekseninde döndüğünü zannederler. Herşeyin müsebbibi olduklarını sandıklarından herkesin hep kendileriyle ilgilenmesini, onlardan söz etmesini isterler.
Bunlar hastalıklı, zayıf karakterli ve bencil insanlar olduklarından adil ve müstakim bir mukayeseye de sahip değildirler. Bu yüzden de şahsiyetli ve onurlu bireylerin böylesi şahsiyetsizlerin ne övgüsüne ne de yermesine takılmaması gerekir.
Kendiyle barışan, yaşamla, toplumla barışabilir. Zira toplumsal barış, ancak her birimizin çabası ve fedakarlığıyla gerçekleştirilebilir.
Herkes kendi vazifesini yerine getirmekle uğraşsaydı, başkalarıyla uğraşmaya vakitleri kalmayacağı gibi sorunlar da azalırdı. Fakat başkalarıyla uğraşmaktan vazifelerini yerine getiremeyen bir nesil oluştu. Haddini bilmek ne büyük erdemdir.
Gerçek ilim ve hikmet sorunları çözen değil sorunlara düşürmeyendir. Günümüz Müslümanları da artık sorunlarının çözümünde; güç yerine akla danışıp, insanın alâmetifarikası olan dili kullanarak rüştlerini ispat etmelidirler.
İşgal savaştan da kötüdür. İşgal sadece kara parçalarında gerçekleşmez, ruh ve beyin de işgal edilir ki en tehlikelisi de bu işgaldir. Onun için Müslümanlar olarak artık her konu ve alanda savunmadan çıkmalıyız. Hayat bu; kimi bir gün ölür kimi de her gün! Kimi ülkesini kaybediyor kimi de dünyayı...
Hayat üç zaman diliminden birini seçmektir.
Evet, hayat; dün, bugün ve yarın arasında bir tercihtir.
Dünü düşünen masalı,
Yarını düşünen hayalı,
Bugünü düşünen gerçeği, tercih etmiş demektir...
Muhammed İkbal der ki; 'Bugün İslam'a yapabileceğimiz en büyük iyilik, bizim Onu temsil etmediğimizi söylemektir!'
Hırıstiyan Amerika’nın kapısını Müslümanlara kapatmasına mı üzülelim, Müslümanların birbirinin zulmünden kaçıp Hırıstiyan Amerika’nın kapısında ağlaşmasına mı?
Asıl hangisidir incitici olan?
Yoksa dar zamanda Müslümanların gidebileceği en az Amerika gibi 'güvenli adil' ve güçlü bir Müslüman ülkesinin olmaması mı?
Oluşan bu tablo karşısında Müslümanlar olarak acımalı mıyız, üzülmeli miyiz yoksa utanmalı mıyız?
Peki, suçlu kim?
Problemlerin çözümü için atılması gereken ilk adım, samimiyetin de göstergesi olan özeleştiridir. Kısır döngüden kurtaracak olan özeleştiri olmadan müspet bir neticeye varmak hayli zordur.
Gelin dünümüzü-tarihimizi ve bugünümüzü-kendimizi şu iki ayetin ışığında gözden geçirelim: "Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Ra'd-13/11" "Bir toplum kendilerinde bulunan (iyi davranışlar)ı değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez... Enfal-8/53"
Tartıya çıktığınızda göbeğinizi içeriye çekmeniz; sonucu değiştirmeyecektir... İyileri çoğaltmak; kötüleri öldürmekle değil, iyi yolu göstermekle mümkün olabilir. Gölgenizden şikayet etme lüksünüz yok, zira o sizi taklit etmekte...
“Size (davranışlarınıza, yaşantınıza) bakıp Müslümanlığa özenen insanlar yoksa imânınızı gözden geçirin!” hadisi çok manidardır.
Eksiklik ve utanç olarak Müslümanların birbirinin zulmünden kaçıp gayrı Müslimlere sığınması yeter.
Bu kadar şey yaşanırken Müslümanlar olarak sadece tanıklık ediyoruz maalesef. Oysa sadece tanık olmakla yetinmemekti-kalmamaktı görevimiz.
Evet, tanık kalmamak, müdahil olmak için artık birşeyler yapılmalı. Savunmada kalarak bunun başarılmayacağı artık kesinleşti. Bundan sonra biz Müslümanlara düşen ya savunmadan çıkmak veya acıma, üzülme ve utanmadan birini tercih etmeye devam etmek!
M. Burhan HEDBİ