Dün Mısır, bugün Türkiye!
Peki, ya yarın…
İslam coğrafyasının hali içler acısı.
Bu halinin oluşmasının elbette ki pek çok sebebi vardır.
Sorunu hep dışarıda arıyoruz ki bu da birçok sorunun çözümünü engelleyen başat etkendir.
Yanlışlardan kurtulmanın ilk adımı, yanlış yaptığını kabul etmektir.
Yanlışı kendinde aramamak bu içler acısı duruma düşmemizin başlıca sebeplerinden sayılabilir.
Biz inananların şu iki düstura çok dikkat etmesi gerekir:
"Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz. 3/139"
"Allah'a ve Resûl'üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz (kuvvetiniz, havanız, rüzgârınız, devletiniz) elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. 8/46"
Peygamberimizin de buyurduğu gibi "Mü'min olan bir delikten iki defa sokulmaz." Kendinize gelin ve uyanık olun! Günümüz dünya muktedirleri, istediklerinde uysal koyunu dahi kurda saldırtırlar. Aldatmada ve kışkırtmada çok mahirdirler bunlar. Bu konuda o kadar maharet sahibidirler ki bunlar, menfaatlerine ters düştüğü için kardeşinizi size öldürtürler ama siz kardeşinizi kimin için öldürdüğünüzün farkında bile olmazsınız!
Darbelerle daha kaç defa ‘sokulacak' bu millet! Defaatle darbe yapılıyorsa, sadece darbe yapan zihniyeti değil; burada imanımızı ve dolayısıyla kendi hareket ve yaşam tarzımızı da sorgulamalıyız.
Evet, kendimizi sorgulama mekanizması da devreye girmeli!
İslam coğrafyasında artık darbelerin olmaması için; halk iradesiyle de olsa iktidar olanların, kendileri gibi düşünmeyenler de dâhil olmak üzere tüm gönüllere köprü kurması gerekir. Gönüllere köprü kurmak başkadır. Zira Gönüllere 'köprü' kuranlara 'darbe' yapmak zordur!
Bu da halk ile iç-içe olmaktan geçer. Halk kaybetmez, halktan uzaklaşanlar kaybeder! Halktan uzaklaşan Hak'tan da uzaklaşır, Hak'tan uzaklaşanlar; yapay ve geçici huzurdan başka hiçbir şey elde edemezler. Halkla sağlam köprü kuranlar, kolay-kolay devrilmez. İnsan bu; kimi köprü yıkar, kimi köprü yapar, kimi de köprü olur. Ama köprü olmak başka, köprü yapmak başkadır. Gelin köprü olalım...
Sevgili dostlar çok dikkatli olunmak gerek.
Çünkü Şeytan, adamına göre taktik ve strateji geliştiriyor. Anlayacağınız âlimin, cahilin, amirin, memurun hulasa herkesin imtihanı başkadır. Gün gelecek, yanlışlarını "İnançla" kapatmaya çalışanlardan, kendilerini üstün kılmak için "Dini Argüman" kullananlardan ve "Dini" çıkarları doğrultusunda yorumlayanlardan, dinin sahibi hesap soracaktır.
İşte o gün dinin, sadece dışsal bir "amblem", "etiket" veya "rozet" olmadığı anlaşılacaktır. Fakat çok geç olacaktır. Allah'ım Sen koru ve kolla bizi!
Bir söz vardır: "Tecrübe kuyusundan içmeyen, cehalet deryasında susuz ölür..." diye. Tarihimizden ders almanın vakti geldi geçiyor. Şayet ders almazsa, karanlıklardan kurtulup aydınlığa kavuşmak zor olacak. Çünkü aydınlığa kavuşturan 'Güneş' batmak üzere!
Keşke batmakta olan sadece gökteki güneş olsa, öyle anlaşılıyor ki şayet böyle gider de bir yiğit çıkıp bu kötü gidişe dur demezse; bu asırda doğruluğun, dürüstlüğün, içtenliğin ve samimiyetin güneşi de batmak üzere.
Bazı zaman evreleri çok hassastır.
Örneğin çok mutlu veya üzgün olduğunda çok fevri davranabiliyor bazı insanlar.
Bir twit veya Facebook paylaşımı veya doğruluğu teyid edilmeyen bir bilgi-görsel/paylaşım üzerinden bir insan linç edilebilinir veya telafisi mümkün olmayan birçok mağduriyete sebep olabilir.
İnsanları 'cımbızlanmış cümleler veya bağlamından kopartılmış paylaşımları' üzerinden yargılamaya kalkışmayın.
Tartışmak, bilgi alışverişinde bulunmak iyidir fakat hakaret, tehdit, küfür, dedikodu içermeyip üçüncü kişilere sataşmamak kaydıyla, kırıcı olmamaya özen gösteren bir dil ve üslup ile yapılmalıdır.
Gerçek cahil; yaşadığı zamanı okuyamayandır.
Bilindiği ve yaşandığı üzere 15 Temmuz 2016 Cuma günü TSK içerisinde bir grup tarafından darbe girişiminde bulunulmuştur.
Bu girişim karşısında Millet/halk, devlet kurumu ve kuruluşları ve STK'lar tarihinde örneğine az rastlanan bir kahramanlık göstererek bu kalkışmanın/teşebbüsün akamete uğramasını sağlamıştır.
Darbe karşıtı tavır almak takdir edilmesi gereken bir davranış olması gerekir. Fakat bu hep böyle mi olacak... Hep darbelerle mi tedip edilecek bu coğrafya! Hz. Hüseyin'den bu yana, bu coğrafya hep bu makûs kaderi yaşamaktadır… Bu, hep böyle mi devam edecek?
Eleştiri elbette ki doğal karşılanmalıdır. Fakat eleştiri, öz eleştiri hassasiyetinden uzak, onur kırıcı bir anlayış içerisinde bulunan kişilerin, hakaret, tehdit, küfür sözcükleri ile kırıcı ve kişilik haklarına saldırı sayılabilecek özensiz bir dil ve üslup ile yapılmamalıdır.
Böylesi eylem, söylem ve açıklamaların 'eleştiri' bağlamında değerlendirilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Zira bu davranışlar, doğruluğu teyid edilmeyen bilgi-görsel/paylaşım üzerinden bir insan linç edilebilinir veya telafisi mümkün olmayan birçok mağduriyete sebep olabilir.
Dezenformasyonun böyle zamanlarda kini, nefreti ve ayrıştırmayı körüklemek ve bazı kesimleri provoke etmek suretiyle iç çatışma çıkarmak için kullanıldığını/kullanılacağını unutmayalım.
M. Burhan Hedbi