Sosyal adalet var mı?

Ülkemiz sosyal adaleti sağlamada maalesef çok zayıf durumda..
 
Bunu hem uygulamalardan görüyoruz hem de OECD ülkeleri arasında yapılan çalışma sonunda sıralamada son sırada oluşumuzdan biliyoruz.
 
Başka kriterler de var ama konu dışında olduğu için girmiyoruz.
 
Durumumuz üstadın da dediği gibi  ‘Bir kişiye dokuz, dokuz kişiye bir pul’ durumu..
 
Ülke zenginleşiyor tabii ki..
 
Bu hem güzel hem de mutluluk verici bir şey ama yetmez..
 
Esas olan kazancı adil bir şekilde paylaşmak..
 
Yanlış anlaşılmasın eşit demiyoruz adil diyoruz.
 
Burada adalet nasıl sağlanacak o da uzmanlarının işi.
 
Biz birkaç örnek verip birkaç soru soralım..
 
Bir ücretli on yıl önce kazancıyla diyelim ki kırk tüp alabiliyorken, bugün otuz tüp alabiliyorsa on tüp ücreti kaybı vardır..
 
Ya da tersi kırk tüp alırken elli tüp alabiliyorsa bu iyidir..
 
O zamanda on tüp ücreti kazancı vardır.
 
Olması gereken ise bir ülkede milli gelir artıyorsa doğal olarak vatandaşın gelirinin de artması lazım..
 
Milli gelir artıyor da vatandaşın geliri, alım gücü artmıyorsa bir sakatlık var demektir.
 
Hele bizdeki gibi milli gelir üç misli artmış ama vatandaşın alım gücü düşmüşse..
 
Sakatlığın ötesinde zalimlik, gaddarlık var demektir.
 
Evet bizim de itirazımız onadır..
 
Bir ülke zenginleşiyorsa herkes faydalansın istiyoruz..
 
Şimdi işçiye, memura, emekliye, asgari ücretliye soruyoruz:
 
10 yıl önceki gelirinizle aldığınız eti ya da tüpü yada peyniri alabiliyor musunuz?
 
Alıyorsanız sorun yok, ama bitmedi..
 
Milli gelirin artışından payınıza düşeni alabiliyor musunuz?
 
Alıyorsanız hükümeti birlikte destekleyelim..
 
Refah payını alamıyor ama ücretiniz değerini koruyorsa takdir sizin..
 
Aldığınız ücret değerini de koruyamıyorsa daha ne duruyorsunuz?
 
Hakkınız yeniyorsa, hakkınızı arayın ya da hakkınızı arayanların yanında yer alın.
 
Her şeye rağmen biz halimizden memnunuz, diyorsanız..
 
Yapacak bir şey yok..
 
Durumunuz;  ‘hem ağlarız hem gideriz” durumudur.
 
Esen kalın