NASA’nın sunduğu fotoğraflardan anlaşılıyor ki çok emek verilmiş fakat bir çok ayrıntı gözden kaçmıştır. İşte Ay yolculuğunun sahte olduğu özellikle bu resimlerle ilgili sorulardan ortaya çıkmaktadır.
Resimde gösterilen bölgedeki gölgenin, eğer Ay’da atmosfer yoksa ve tek ışık kaynağı Güneş ise, daha karanlık olması gerekiyor. (B) ile işaretlenen arka plan görüntüsünde, ufuğa doğru yaklaştıkça karanlığın çöktüğü görünüyor. Bu, atmosferik coğrafyadan dolayı, sadece yeryüzünde olabilecek bir görüntü. Normalde Ay’daki ufuk çizgisinin daha keskin ve parlak görünmesi gerekiyor. Başlıkta (E) ile işaretlenen bölgede ise, gökyüzünde bağımsız bir cisim göze çarpıyor. Farklı resimlerde de göze çarpan bu cisimle ilgili bugüne kadar doyurucu bir açıklama yapılabilmiş değil.
NASA cevap verirken devreye UFO’cuları sokuyor ve aradan sıyrılmaya çalışıyor. Gülünç gelebilir fakat bazı NASA uzmanları Ay’a gerçekten gidildiğini ve resimde görünen garip cismin bir uçan daire olduğunu iddia etmektedir. Bu sahtekarlıktan kıvırmanın yolunu bu şekilde bulmuş olsalar gerektir.
Bir bilim adamı, bu teorileri çürütmek için Ay’a ilk ayak basıldığının en büyük ispatı olan video görüntülerini tekrar incelemek istiyor. ABD’nin sahtekar olmadığını anlatmaya çalışan bu bilim adamının NASA’ya yaptığı başvuruya aldığı cevap aslında kuşkuları giderici bir çok hususu içinde barındırmaktadır.
Ay’a gönderilen APOLLO uzay mekiğinden önce yüzlerce kez denemeler yapılmış ve bu denemeler hep başarız olmuş, onlarca astronot hayatını yitirmiş. Apollo dan iniş için düşünülen modül gönderilmeden önce Ay’a çok yakın iken çekilmiş gerçek resimler mevcut. Fakat bu resimlerden başka hiçbir resim ve belge Ay üzerinde çekilememiştir.
Hatta modülün mekikden çıktıktan sonra ne olduğunu dahi bilen yoktur. Yapılan incelemeler sonunda:
Bu resimlerin Apollo gönderilemeden önce yer yüzünde Ay‘daki hareketleri tam olarak sağlayabilmek için yapılan simülatör olduğu ortaya çıkmıştır. Evet sonuçta oradaki resimler Dünya ’da çekilmiştir. Ay’ın simülatörüdür. Havada kalma mevzusu ise içi su dolu büyük bir cam fanusda yerçekimine alışmak için yapılmış ve resmedilmiştir. Resmin Ay’da çekildiğini söyleyenler camın yansımasını hesaba katmamışlardı. Sonuç olarak başarısızlığını Dünya’ya duyurmamak isteyen birisi, kendini ispatlamak için elinden gelen her türlü gayreti sarf etmiştir.
Görüntülerini incelemek isteyen bilim adamına NASA: "Görüntüleri bulamıyoruz" demiştir. Böylece iddiaların yersiz bir kuşku olmadığı bu şekilde ispatlanmıştır.
“Benim için küçük, insanlık için büyük bir adım” diyerek adını tarihe yazdıran Neil Armstrong’un 49 yıl önceki bu sözünün artık hiçbir kanıtı bulunamıyor denilmiştir. Bu çok önemli kanıtlar, NASA’nın Maryland’deki üssünde kaybolmuştur.
Avustralyalı bir bilim adamı tarafından ortaya çıkarılan olay, "ABD Ay’a gitmedi. Görüntüler stüdyoda tezgâhlandı" tezini savunan milyonlarca insanı haklı çıkarmıştır. Aslında bir parça sağduyu ile bu yolculuğa bakan bir insan; NASA‘nın sahtekarlığını örtbas etmek için görüntü kasetlerini ortadan kaldırdığına inanmaktadır, vesselam…
***
ABD’nin Aya Yolculuk Sahtekârlığı (6)
Ay’dan gelen görüntülerin tarihiyle ilgili araştırma yapan Avustralyalı bilim adamı John Sarkassian, NASA’ya başvurarak kasetleri izlemek istediğini söylemiş ancak tüm aramalara rağmen görüntü kasetleri bulunamamıştı.
Hiç kimse kasetlerin yerini bilmiyordu. Bu olay bilim dünyasını ayağa kaldırmıştı. Orijinal görüntüler, manyetik bantlara kaydedildiği için bozulma riskleri çok yüksekti ve bir an önce bulunup dijital disklere kaydedilmeleri gerekiyordu. Yoksa gelecek nesiller, insanlık için büyük adımları sadece bozuk televizyon görüntülerinden izleyebilecekti.
20 Temmuz 1969’da gerçekleştiği iddia edilen seyahat, NASA’nın zamanın son teknolojisiyle üretilen kameraları tarafından canlı olarak yine NASA’nın Kaliforniya ve Avustralya’daki televizyon istasyonlarına gönderilmişti. O zamanlarda bu görüntüleri işleyecek teknolojisi olmayan televizyon kanalları; orijinal görüntülerin yansıtıldığı perdelerden çekim yapmışlardı.
Bu nedenle eldeki çok az görüntü; orijinallerindeki kadar net olarak görülemiyordu. Manyetik bantlı video kasetlere kaydedilen orijinal görüntüler ise 1970 yılında ABD Ulusal Arşivleri’ne kaldırılmış ve 1984’de hiçbir neden belirtilmeden Maryland’deki Goddard Uzay Üssü’ne taşınmıştı.
İşte ABD’nin sahtekarlığı bu şekilde ortaya çıkmıştı. Aslında Ay’a hiç gidilmemişti. Tüm görüntüler bir stüdyoda çekilmişti. ABD, Rusya ile bir uzay yarışına giriştiği için böyle akıl almaz bir sahtekârlığa imza atılmıştı.
Rusya uzaya insan göndererek öne geçmiş NASA‘da buna karşılık, Ay’a gittik yalanını uydurmuştu. 70 kilo olan Neil Armstrong, yüzeyde derin izler bırakırken, 1 tonluk uzay aracı neden hiçbir iz bırakmıyordu? Astronot gölgede kalmasına rağmen nasıl bu kadar net ve parlak görülüyordu?
Bu soruların cevabı basittir. Güneş gibi çok uzak bir ışık kaynağından bu kadar güçlü bir ışık gelip de taşların bu şekilde gölge yapmasına neden olamaz. Ama stüdyodaki lambalar bunu yapabilir.
Evet, insanoğlu hiçbir zaman Ay’a gitmedi ve bizler Amerikan hükümeti tarafından aldatıldık. O tarihlerde bunu yapan Nixon ve hükümetini anladık diyelim. Fakat 49 yıllık bir yalan nasıl sürdürülebilir. İşte asıl muamma budur?
Nixon böyle bir yalana ekonomiyi ayakta tutmak, dikkatleri başka alanlara çekmek ve uzay yarışını kazanmak için böyle bir sahtekarlığa imza atmış olabilir. Fakat sonradan gelenlerin bu yalanı sürdürmeye hiçbir hakları yoktur.
Amerikan hükümeti, uzay çalışmaları için 30 milyar dolar harcamıştı. Olası bir başarısızlıkta vergi konusundaki hassas kamuoyu, bunun hesabını sandıkta soracaktı. Giden paraları taçlandırmak için böylesi parlak bir senaryo geliştirilip uygulanmıştı. Gururlanan halk, artık parasının peşine düşmeyecekti.
"Wag The Dog" isimli filimde ABD Başkanı’nın gayrimeşru bir ilişkisi vardır ve seçimlerden bir hafta önce medya bunu öğrenmiştir. Kamuoyunun dikkatini dağıtmak isteyen Başkan, Arnavutluk’a savaş ilan eder. İşte bu senaryodaki gibi Ay uçuşları da aynı amaca hizmet etmektedir. Amerikan halkının kötü giden Vietnam Savaşı’na yönelik itirazlarını dindirmek isteyen hükümet, sahte Ay uçuşlarını gündeme sokmuştur. Dikkatle bakıldığında, Vietnam Savaşı’nın bitimiyle, Ay uçuşlarının bitirilmesi aynı döneme rastlamaktadır.
Son olarak bu sahtekarlık, Sovyetler Birliği ile o dönemde yapılan kıyasıya uzay yarışının kazanılması içindir. Sovyetler karşısında daha fazla rekabet edemeyeceğine kanaat getiren ve aynı zamanda daha fazla para harcamak istemeyen Amerikan hükümeti, bir taşla iki kuş vurmuştur. Hem yarışa son noktayı koymuş hem de rakibi karşısında yıllar boyu sürecek olan psikolojik bir üstünlüğü ele geçirmiştir. Bu yöntem o günkü ABD’li yöneticiler için " Tamam biz bu işten çekiliyoruz " demekten daha kolaydı.
Bilindiği gibi ABD’nin uzayda yolculuk programı 1962 yıllarında başlamıştı. O dönemin başkanı John F. Kennedy NASA‘nın yürüttüğü programa çok önem veriyordu. Bunun öncesinde bir dizi çalışmalar yapılmış 1959 yılında yeryüzünden 40 bin metre yükseklikte X-15 tipinde süpersonik uçaklarla saatte 6400 kilometreye varan hız denemelerine ulaşılmıştı.
Aya ilk ayak basan astronot Neil Armstrong, yine bu uçakları kullanmış bir pilottu. Böylece ilk roket motorları denenmiş oluyordu. Daha sonra orta menzil uzay uçuşları yapılmış iyi netice veren bu uçuşların ardından bu sefer uzun menzilli mesafelere Apollo adında birçok deneme modülleri fırlatılmıştı.
Yüksek basınçlı ortamlarda insanların yaşayabilmesini öğrenmek için kapsüllerin içinde zaman zaman maymunlar yolculuk etmişti. Başarısız geçen bazı denemeler esnasında çok sayıda astronot da hayatını kaybetmişti.
İşte bu büyük sahtekârlığın içyüzü budur. Umarım bu konuda bilimsel çalışmalar yapılır ve ABD’nin daha bir çok yalanı bu sayede kamuoyuna açıklanır.
İşte Türkiye’ye ekonomik savaş açan Trump’a verilecek en güzel cevaplardan bir tanesi bu ve benzer çalışmalara imza atmaktır. Asıl başarı ise gerçekten Ay’a insanlı bir uçuş yapmak ve bunu insanlık tarihine hediye etmektir, vesselam…
Vehbi Kara
Adnan
Bugün bile aya insanlı gidilemiyor nerde kaldı 1969 .vehbi kara abd nin ay yalanını akıl mantık ve bilim verileriyle güzel izah etmiş 2 gün önceErsin Kemal Karaoglancilar
4-Vehbi efendinin birde arşivdeki yazılarının başlığıklarına baktım resmen ürktüm. Bir adam düşünün her konuda yazı yazabilir, böyle meczuplar her yüz yılda ancak bir gelir. Teknolojiden ve bilimden anlamıyorsun bari sus oturda rezil olma... bu rezillikleri gördükçe ülkem adına çok üzülüyor ve utanıyorum... gelecek nesillere yazık ki ne yazık... 6 yıl önceErsin Kemal Karaoglancilar
3-Hangi birini sayayıym böyle onlarca şirket işte.Adamların F-35 uçaklarında ki teknoloji göz baş döndürüyor. Türkiye de çıkmış kapartocı aynısını yapmaktan bahsediyor. Yazarının eğitim ve zeka seviyesi bu olan bir ülkenin kaportacısından başka ne beklene bilirki. Bir insan bir yazı kaleme alırken kendi haysiyet ve şerefini düşünmüyorsa bari okurlarının haysiyet ve şerefini düşünür ve onları salak yerine koymaz. 6 yıl önceErsin Kemal Karaoglancilar
2-Adamların şuan elindeki teknoloji baş döndürücü boyutlarda. Hangi birisini sayayım ki; inanın bilemiyorum. Adamların üniversiteleri bilim üretiyor ve bunu teknolojiye ve ürüne dönüştürüyor . Teknoloji şirketleri almış başını gitmiş. Apple denen şirketin cirosu Türkiye’nin GSMH dan büyük. Bunu yüksek teknoloji ile gerçekleştirmişler. Tek bir şirket düşünün Türkiye den büyük, hakeza amazonu öyle. 6 yıl önceErsin Kemal Karaoglancilar
İrternette dolaşırken vehbi meczubunu yazmış olduğu bu yazıya rastladım. Ve okurlarına ışık tutmak adına bu bir kaç cümleyi yazmaya kendimi mecbur hissetim. Ben uzun yıllardır ABD de yaşıyorum ve buradaki üniversitelerle ve teknoloji şirketleriyle içli dışlıyım. ABD nin teknolojisinin hangi seviyede olduğunu bir zatihi yaşayarak görüyorum. Adamlar aya gitmişler gitmemişler hiç bu konulara girmeye gerek bile duymuyorum ancak adamlar resmen farklı bir çağda, yani bilim ve uzay çağında yaşıyorlar. 6 yıl önce