Bayram günü komşu ve akrabalarımızla güzel hatıralar paylaşmak İslam ahlakının bir parçasıdır. Bu günlerde Müslümanlar arasında küslük kalmamalı bilakis neşe içinde dostluklar kurulmasına özen gösterilmelidir.
İşte biraz tebessüm biraz da bayram sonrası olsa da güzel sohbet için Pazar gününe ait denizci hatıralarına ilginç biz gemi hikâyesi ile devam etmek istiyorum.
Bu sıra dışı Amerikan savaş gemisinin ismi USS William D. Porter'dir. İkinci Dünya savaşı esnasında inanılmaz şekilde birçok olay yaşayan bu geminin akıllara durgunluk veren bir hikâyesi vardır.
ABD Donanmasında “Willie Dee” yani “Sakar Willie” olarak meşhur olmuş geminin en önemli özelliği profesyonel olmayan askerlerin savaş esnasında çok tehlikeli ve ölümcül kazalara yol açmasıdır. Gemide yaşanan kazalar cihazlardan değil acemi askerlerden inanılmaz derecede sakarlıktan kaynaklanmıştır.
7 Mayıs 1942’de Texas’ın Orange şehrinde inşa edilmeye başlanan “Sakar Willie” 27 Eylül 1942’de, yani çok kısa bir sürede sadece yani 4.5 ay sonra suya indirilmişti. Suya indirildikten 9.5 ay sonra 6 Temmuz 1943 günü, gemi komutanlığına talihsiz Wilfred Walter tayin edilmişti. 30 Temmuz 1943 günü Küba’ya hareket etti ve bir ay süren testlerden sonra 7 Eylül’de Amerikan Donanması’nın Atlantik Okyanusu’ndaki operasyon merkezi olan Virginia eyaletinin Norfolk şehrine demirledi.
Bu savaş gemisi de diğer savaş gemileri gibi Amerika’nın birçok eyaletinden toplanan genç ve deneyimsiz, aslen çiftçi olan mürettebattan meydana geliyordu. Fakat diğer gemilerden farklı olarak inanılmaz kazalara yol açmıştı. Willie Dee göreve başlayıp ilk operasyon atamasını beklerken, İkinci Dünya savaşı tüm hızıyla ve şiddetiyle devam ediyordu. Müttefik kuvvetleri oluşturan üç ülkenin liderleri; ABD Başkanı Franklin Roosevelt, Sovyetler Birliği Başkanı Stalin ve İngiltere Başbakanı Winston Churchill, Avrupa ve dünya’nın geleceğini konuşmak üzere Tahran’da bir araya gelmeye karar vermişti. ABD’nin Başkanı olan Franklin Roosevelt’in sağlığı çok kötüydü ve bel altından felçli olduğu için tekerlekli sandalyeye mahkûmdu. Bu nedenle Tahran Konferansı’na uçakla gitmesi mümkün değildi.
ABD başkanını taşımak görevi yeni ve modern zırhlı gemi USS Iowa’ya verilmişti. Iowa’ya bu görevde özellikle denizaltı tehlikesine karşı koymak üzere, muhriplerden bir kısmı eşlik edecekti ve çağrılanlardan bir tanesi de USS William D Porter’dı. Yani Sakar Willie…
İlk görev ataması Amerikan Başkanını korumak olan bu muhribin genç mürettebatı, bir hayli heyecanlıydı ve denizcilik tarihinin en büyük sakarlıklar silsilesi bu heyecan ve acemiliklerle başlamıştı.
USS Iowa zırhlısı bu görev için çoktan yola çıkmıştı ve plan icabı Willie Dee yolda ona katılıp eşlik etmesi gerekiyordu. 12 Kasım 1943 günü bu heyecanla apar topar yola çıkmaya çalışan muhrip limandan çıkmak üzere tornistan manevrası yaparken çapasını başka bir muhribe takmıştı.
Sakar Willie’nin ilk vukuatı buydu. Mürettebat, heyecandan geminin demir çapasını tam olarak almamıştı ve asılı duran çapa, gemi manevra yaptıkça yandaki diğer muhribin tüm gövdesini yarmıştı. Şiddetle gerilip sarsılan diğer muhribin güvertesinde ne var ne yoksa suya dökülmüştü.
Sakar Willie’nin Komutanı Wilfred Walter, alelacele ve heyecanla özür dileyerek cevap dahi beklemeden limandan resmen kaçmıştı. Iowa’ya yetişmek bahanesi ile son sürat okyanusa açılmıştı ve geri dönmeye hiç niyeti yoktu.
Willie Dee görev gücüne yetişmesine yetişmişti lakin limanda meydana gelen “çapa kazası” bundan sonra olacaklar için adeta bir işaret olup korkunç kazaların habercisiydi. Artık “işyerindeki yeni ve çömez eleman” edasıyla şirinlik yaparak katıldığı yeni görev gücü, Kuzey Afrika’ya doğru yola çıkmıştı.
ABD başkanını taşıyan Iowa’nın özellikle muhrip refakatinde bulunmasının başlıca sebebi, Atlantik Okyanusu’nda Alman u-botları yani denizaltılarının kaynıyor olmasıydı. Bir torpido saldırısı, Amerikan Başkanı için çok büyük bir tehlikeydi. Bu nedenle tüm filoya “radyo sessizliği” emri verilmiş ve sesli herhangi bir iletişim aracının kullanılması yasaklanmıştı. Bu emir doğrultusunda filodaki tüm gemiler sadece işaret ışıklarıyla ve mors alfabesiyle haberleşeceklerdi.
Görev filosu denizaltı tehlikesine karşı son derece tetikte ve diken üstünde ilerlerken birden dev bir patlama sesi duyuldu. Hidrofonlarda patlamanın su altından geldiği de anlaşılınca tüm filo alarma geçti. Bu patlamayla civarda bir Alman denizaltısı olduğuna kanaat getirilmişti.
Alarm verildiği için hemen tüm radyolar açılıp tüm gemilerle bağlantı sağlandı ve tüm mesajlaşmalardan sonra tüm gözler acemi muhrip Willie Dee’ye çevrilmişti. Çünkü gelen patlama bir torpido saldırısı değildi. Sakar Willie’nin güvertesinden sıyrılıp suya düşen ve derinlik ayarı yapılmadığı için suya düştüğü gibi patlayan bir su bombasıydı. Gemi mürettebatı daha ilk görevinde ve ilk günlerinde ortalığı birbirine katmıştı.
Bu olaya rağmen filo seferine devam ediyordu. Fakat ilginç bir ölü dalga başka bir faciaya neden olmuştu. Denizcilikte “rogue wave” denilen bu gizli dalgalar bazen büyük gemilerde dahi tehlikeli olabilmektedirler. İşte Sakar Willie başına gelen talihsizliklerin sonu yokmuş gibi bu gizli dalgalardan biri tarafından çarpılmıştı.
Dalganın çarpması neticesinde; geminin güvertesinde bulunup bağlanmamış deniz bağı yapılmamış ne kadar malzeme varsa bu kocaman dalga tarafından sürüklenip denize düşmüştü.
Denize düşenler arasında bir daha asla bulunamayacak olan, mürettebattan bir denizci de vardı. Ancak bu dalga sadece bununla da yetinmeyip geminin kazan dairesini de devre dışı bıraktığı için muhrip makine arızasıyla tüm filonun gerisine düşmüştü. Durum böyle olunca da komutan ister istemez radyo sessizliğini bir daha bozup Iowa’ya rapor vermek durumunda kaldı. Yaptıkları hatalardan, insan kaybından ve bir de sessizliği bozmalarından ötürü komutanlarından azar işitmişlerdi.
Sakar Willie’nin başına gelen tüm bu aksilikler ve şanssızlıklar artık bitmeliydi. Olabilecek her türlü şanssızlık yaşanmıştı ve bir daha herhangi bir kazanın tekrarlanmaması için Komutan Walter tüm gemiyi alarm durumuna geçirmişti. Artık herkes pür dikkat nöbette duracak ve başka bir şanssızlığın yaşanmasına fırsat verilmeyecekti.
Ertesi gün, yani 13 Kasım 1943 günü Iowa’nın komutanı, geminin hava savunma sistemlerini Başkan Roosevelt’e göstermek için ufak bir tatbikat düzenlemeye karar verdi. Bu tatbikat doğrultusunda havaya balonlar bırakılacak ve görev gücünde görevli tüm gemiler, bu balonları patlatarak hava savunma sistemlerini Başkan’a göstereceklerdi.
Birden gökyüzü, balonları patlatan makineli tüfeklerin sesleri ve mermi izleriyle kaplanmıştı. Her şey yolunda gidiyordu ve sakar Willie’nin mürettebatı da tatbikatın bu kısmını harikulade yerine getirmişti. Başlarına gelen şanssızlıklardan sonra gemideki mürettebatına ağır bir disiplin uygulayan Komutan Walter, bu disiplini korumak için tüm tatbikata ek olarak, kendi de bir mini tatbikat yapmaya karar vermişti.
Bu maksatla torpido ateşlemesinden sorumlu personel, torpido atış eğitimi tatbikatı yapacaklardı. Tatbikat gereği tüm torpidoların patlayıcı başlıkları çıkartıldı ve tatbikata geçildi. Gerçekten atılıyormuş gibi birinci torpido, ateşlendi. Raporlar verildi. Ardından ikinci torpido, ateşlendi. Üçüncü torpido, eğitim için atıldı raporu verilirken bir tıslama sesi duyuldu.
Üçüncü kızaktaki torpido, sadece rapor etmesi için eğitim yapıldığı halde gerçekten de hızla suya fırlayarak dosdoğru Iowa’nın üzerine ilerlemeye başladı. Tatbikat gereği bir hedef belirlenmesi gerekiyordu ve Iowa hedef seçilmişti.
Acemilikten olsa gerek Komutanın personeli eğitmek ve düzenli rapor vermesini sağlamak için yaptığı tatbikatında Iowa hedefti. Bütün torpidoları ona göre kilitlenerek eğitim raporları veriliyordu. Fakat gerçek bir torpidonun Iowa’ya doğru atılacağı kimsenin aklına gelmemişti.
Sakar Willie’nin torpidolardan sorumlu subayı Teğmen Steward Lewis, Komutan’a torpido ateşleme emri verip vermediğini sorduğunda, Komutan mosmor olmuştu. Birden tüm gemi içinde, belki de hayatlarının en büyük paniğini yaşayan yüzlerce insan deliler gibi koşturmaya başlamıştı.
Radyo sessizliği emri vardı ve utancından ne yapacağını şaşıran Komutan Walter, kesinlikle radyonun kullanılmasını istemedi. Komutan utançtan ne yapacağını ve ne diyeceğini şaşırmıştı.
İlk başta Iowa’ya mors alfabesiyle mesaj vermeye çalıştılar. Fakat Iowa’daki sinyalci mesajı yanlış anladı ve “arkanızdan geliyor” mesajını “arkanızdan geliyoruz” şeklinde çevirmişti. Saniyeler hızla ilerliyordu ve torpido hızla Iowa’nın tam da üstüne gidiyordu.
En sonunda panik içinde radyoya sarılıp konuşarak iletişim kurup Iowa’ya “torpido geliyor” mesajını ilettiler. Bu arada torpido geldiğini öğrenen ve o an güvertede olup hem de torpidonun geldiği tarafta olan Başkan Roosevelt, tüm olayı önemsemeyip aksine meraklanarak torpidoyu görmek istemişti. Tekerlekli sandalyesinin güvertenin en kenarına götürülmesini istedi.
Iowa, mesajı alır almaz gemiyi tam yola çıkarttı ve geminin hızlanmasıyla oluşan dev dalgaya çarpan torpido, Iowa’ya çarpmadan infilak etti. Hemen sonrasında William D. Porter köprüsüyle iletişim kuruldu ve torpidonun hangi istikametten geldiği soruldu. Bu bir denizaltı torpidosu olmalıydı. Ancak Komutan Walter, utançtan sesi kısılmış biz vaziyette fısıldayarak “biz attık” diyebilmişti.
İşte Willie Dee gemisinin en trajik anı da bu dakikada yaşanmıştı. Dev gibi zırhlı olan Iowa, 16 inch'lik 9 topunu da Sakar Willie’ye çevirdi ve yolculuğun bu dakikadan sonraki kısmının, bu gemi olmadan devam edeceği mesajını verdi.
Gelen “filodan ayrılın” mesajı üzerine en yakındaki deniz üssünün bulunduğu Bermuda’ya dönmesi emrini alan Willie Dee’nin 273 mürettebatı, limana varır varmaz ABD’nin deniz komandoları tarafından makineli tüfeklerle sarılarak tutuklandı. Bu durum, ABD Donanması’nda halen günümüze kadar eşi benzeri olmayan yaşanmış ilk ve tek olaydır.
Gemi mürettebatı tutuklandıktan sonra mürettebat içerisinde bir casus olup olmadığına dair bir soruşturma başlatıldı. Yapılan soruşturma sonunda da, ortada bir casus olmadığı ortaya çıktı. Bir casus yoktu fakat bir suçlu vardı. O da, torpidoların güvenlik anahtarlarından sorumlu deniz eri Lawton Dawson idi. Er Dawson arkadaşlarının ceza almasını vicdanı elvermediği için suçunu itiraf etmişti.
Çaylak Dawson tatbikat sırasında torpidonun patlayıcı başlığını çıkarmamış açık unutmuştu. Bunu anlatırken evinin anahtarını unutur gibi veya ocakta çaydanlığı unutur gibi, torpidonun fırlatma anahtarını açık unuttuğunu olağan bir olaymış gibi anlatmıştı. Dolayısıyla yaptığı bu korkunç hataya acımadılar. Yargılama neticesinde, Dawson tam 14 yıl ağır iş cezasına çarptırıldı.
Sıradan bir er, unutkanlığı sebebiyle tam 14 yıl hapishanede taş kıracaktı. Ancak tam da bu sırada Başkan Roosevelt araya girdi ve söz konusu askerle bizzat görüşerek cezanın iptal edilmesini sağladı. Bununla birlikte tüm mürettebat da affedildi. Ancak hangi ülkede olursa olsun, askeriyede yerleşmiş bir “sürgün” geleneği vardır ve uygunsuz hareket edenlerin cezası, normalde kimsenin istemeyeceği belirli sürgün bölgelerine gönderilerek burada aklanana kadar beklemek ve nöbet tutmaktı. Sürgün cezası Sakar Willie muhribine verilecekti.
Willie Dee, sürgün olarak Alaska’nın güneyinde bulunan ve Japon işgali riski bulunan Aleut adalarına gönderilmişti. Mürettebatın şanssızlığı en nihayetinde bittiği zannediliyordu. Yeni bir başlangıç için, burası ideal bir yerdi. Ortam ve hepsinden önemlisi, atmosfer değişmişti. Geminin gönderildiği bölge soğuk ve filodan çok uzaktaydı. Fakat yine de tüm mürettebat, kendilerini yenilemeye ve psikolojik olarak huzurlu, mutlu ve neşeli hale gelmeye çalışıyordu.
1943’ü 1944’e bağlayan 31 Aralık yılbaşı gecesi, Aleut Adaları’ndaki ABD Üssünde yılbaşı partisi yapıyordu. Ancak savaş gemileri boşaltılmamış ve herkes kendi partisini kendi gemisinde yapıyordu. Aleut adalarındaki tüm komuta merkezi, komutanın villasının arka bahçesinde parti yapıyordu. Ancak bir anda top mermisinin ıslığı ve dev bir patlama sesi duyuldu. Tüm merkez alarma geçti. Kuzey Kuvvet Komutanı’nın villasının arka bahçesinde gerçekleştirilen yılbaşı partisinin ön bahçesinde kocaman bir bomba krateri açılmıştı.
Herkes kafasını kaldırarak mermi vınlamasının geldiği yere baktı. Merminin ateşleme ve ıslık sesinin geldiği yönde tek bir gemi vardı. Willie Dee görünüyordu.
Olay araştırılınca Sakar savaş gemisinin askerlerinden birinin sarhoş olup; taretin içinde yaslandığı ateşleme kolunu hareket ettirmesiyle topun ateşlemiş olduğu tespit edilmişti. Top mermisi de gidip Kuzey Kuvveti Komutanının evinin ön bahçesine düşmüştü. Bereket bu mermiyle sadece komutanın çiçek bahçesi yok olmuş ölen olmamıştı.
Bu olay sonucunda gemiyi merkeze geri çağırdılar ve 30 Mayıs 1944 günü Komutan Walter’i değiştirdiler. Artık ismi “W” ile başlayan birinin yerine Charles Melville Keyes adında yeni bir komutan atanmıştı. Belki de bu sayede gemi üzerindeki uğursuzluğun kalkacağı düşünülmüştü. Fakat bu isim değişikliğinin de işe yaramadığı anlaşılacaktı.
Nihayet “Sakar Willie” 1944’ün ikinci yarısında Filipinler çıkarmasına gönderildi. Burada yani Filipinlerde önceki sakarlıklarının aksine iyi bir performans göstermişti. Şimdi ise İkinci Dünya savaşının en kanlı cephelerinden birisi olan Okinawa’da görevlendirilmişti.
Okinawa cephesi de, Sakar Willie için gayet güzel başladı. Burada başlıca görevleri filoyu hem denizaltılara karşı korumak, hem kıyı atış desteği vermek, hem de ve en önemlisi, kamikaze uçaklarını savuşturmaktı.
Ancak sakarlıklar burada da yakalarını bırakmadı ve Japon kamikazelerini vurmaya çalışan Willie Dee, yanlışlıkla o sırada kendi görev gücünden bir başka muhrip olan USS Luce’yu vurdu. Ancak bu kazaya rağmen yine de kamikaze uçaklarını defetmeyi başarmışlardı.
ABD donanmasında intihar saldırısı yapılacak en son gemi Willie Dee idi. Fakat kendileri için büyük bir nimet olan bu savaş gemisinin peşine düşmüşlerdi. Bilseler ki ABD donanmasına Japon gemilerinden daha fazla zarar vermiş elbette bu gemiye saldırmazlardı.
Okinawa’da gayet başarılı bir hava savunma savaşını gösteren Willie Dee, 6 Japon kamikaze uçağı düşürmüştür. Ancak bunların yanında kendi cephesindeki 3 Amerikan uçağı da düşürmeyi başarmıştır. O tarihlerde kendi uçağını düşürmek, o savaşta sık görülen kazalardan birisiydi.
Sakar Willie’nin düşürdüğü 6 kamikaze uçağının sonuncusu, aynı zamanda bu baş belası geminin de sonu olmuştu. 10 Haziran 1945 günü sabahı bir Japon Val bombardıman uçağı, kamikaze görevi için hızla Sakar Willie’ye doğru çarpmak üzere alçalmıştı. Sancak tarafından gelen bu uçağın kendisine çarpmasını engellemek için Muhrip hemen dümenini iskeleye çevirip kurtulma manevrası yapmıştı.
Kamikaze vuruş için dalan Japon uçağı, başarısız kalmış ıskalayarak suya çakılmıştı. Fakat Sakar Willie’nin sonraki manevrası akıl dışı ve inanılmaz derecede saçmaydı. Sonuçta kendi şanına yakışır bir şekilde geminin batması ile sonuçlanacaktı. Çünkü suda batıp derinlere dalan uçağın üstüne doğru gitmişti.
Hızı sebebiyle suya çarptıktan sonra da suda batarak dibe sürüklenen Japon uçağının taşıdığı tek bomba, Sakar Willie’nin tam da altındayken gemiye çarparak patlamıştı. Su altında gerçekleşen bu patlama sebebiyle gövdesinde dev bir delik oluşan Willie Dee, tam 3 saat direnmeye ve batmamaya çalışmıştı.
Fakat bütün çabalar boşa gitmişti ve mürettebat gemiyi batmaktan kurtaramamıştı. Sonunda komutan “gemiyi terk” emrini verdi. Bu emirden sadece 12 dakika sonra Sakar Willie, sancak tarafına yatarak batmaya başladı. İşte inanılmaz derecede kazaları ile efsane olan William D. Porter’ın son fotoğrafı; suyun altında dikine batarken görülen burun kısmı olmuştu.
İlginç olan ve bu gemiyle dalga geçenlerin görmezden geldiği bir husus vardır ve o da şudur ki; tüm bu olaylı kariyeri boyunca, bu gemi, sadece ve sadece tek bir denizci kaybetmiştir. O denizci de, bir ölü dalganın çarpması ile denize sürüklenmiştir.
Willie Dee’nin batışı esnasında da kimse ölmemiş ve bu ilginç muhrip kendi mürettebatına kariyeri boyunca güvenli bir yuva olmuştur. Fakat diğer dost gemiler için tam bir baş belasıdır.
Bu geminin kazalarla dolu maceraları bir efsane olarak başını alıp yürümüş ve günümüze kadar bir komedi malzemesi olmuştur. Texas’ta yani Güneyli bir eyalette inşa edildiği için, özellikle Okinawa’da ki seferi sırasında bu gemiyi gören diğer ABD gemileri; sanki teslim olurcasına ellerini havaya kaldırarak Kuzey-Güney arasında geçen Amerikan İç Savaşı’na gönderme yaparak; “Ateş etmeyin! Biz Cumhuriyetçilerdeniz” diye bağırır ve eğlenirlerdi.
Biz de bayram sonrası bir parça eğlenip gülelim istedim, vesselam…