Fransız Le Monde Muhabiri Guillaume Perrier Türkiye'de askeri darbe kalkışması ile ilgili bir analiz yayınladı.
Bu analizde benim de katılmadığım birçok husus var. Fakat Le Monde Muhabiri Türkiye de askeri darbe hazırliklarindan bahsediyor. Ve bunun ciddiye alınmasi gerektigini söylüyor.
Tuzla Piyade Okulunda, Tokat ve Kayseri'deki bazı kışlalarda meydana gelen olaylar hiç de yabana atılacak cinsten değildir.
İşte bu nedenle ordumuzda meydana gelen darbe kalkışmalarını gündeme getirmeye çalışıyorum.
Darbe kalkismasinin en önemli göstergesi kışlalardaki disiplinsizlik olaylarıdır.
Türk Silahlı Kuvvetleri her geçen gün artan bir biçimde disiplinsizlik olayları ile çalkalanıyor.
Bununla birlikte Cumhurbaşkanı Erdogan ve hukumet bu olaylarin üstüne gitmek yerine üzerini örtmeye çalışıyor.
O halde toplum olarak meydana gelen bu disiplinsizlik olaylarını sorgulamamız gerekiyor. Aksi takdirde her 10 yılda bir meydana gelen askeri darbe teşebbüsleri yeniden hortlayacak ülkemiz yeniden darbeci karanlığa gömülecektir.
Askeri darbeleri kim örgutleyip yürütüyor?
Bu sorunun cevabı çok açıktır. ABD ve bu ülkedeki Siyonist yapı, her firsatta bunu gerçekleştirmeye çalışmaktadır.
Özellikle Sabetay kokenli general, amiral ve subaylarin disiplinsiz davranışları ABD'ye askeri darbe için fırsat tanımaktadır.
Bu askerleri daima kışkırtan ABD, ilk fırsatta askeri darbe kalkışmasını gerçekleştirmektedir.
Tuzla Piyade Okulunda üç subayın onlarca ögrenci subay tarafindan dövulerek hastanelik edilmesi büyük bir suçtur. Askeri Ceza kanununa göre bu suçun failleri derhal hapse atılmalıdır. Fakat bu ağır disiplinsizlige rağmen bir kişinin dahi hapse atilmamasi ordumuzun içine düşürüldüğü kötü durumun bir göstergesidir.
Peki, disiplinsizlik olayları sadece bu olayla sinirlı mı?
Maalesef çok sayıda disiplinsik olayı meydana gelmektedir. Biz sadece basına yansıyan küçük bir kısmını biliyoruz.
Örneğin Tokat ilinde albay ve binbasi rütbesindeki subaylar Vali'yi selamlamadan tren gibi önlerinden gecmislerdi. Bu resepsiyon krizinde, vali kendisine saygısızlık yapan subaylardan hesap sormustu. O askerlerin masasına giden Vali Numan Hatipoğlu “Temsil ettiğim makamlara hakaret ettiniz. Gereken karşılığı alacaksınız. Bunun hesabını soracağız” demisti. Olay aynı gece tutanak tutulup İçişleri Bakanlığına iletilmiş oradan da Milli Savunma Bakanlığı'na gönderilmişti. Albay ve yanındaki binbaşı sadece il dışına tayin edilerek olay örtbas edilmiştir.
Bir başka bilinen olay Kayseri 2'nci Ana Bakım Fabrika Müdürü Albay İlhan Coşkun'un subay, astsubay, ve ailelerine başörtü yasağı getiren yazısı ile ortaya çıkmıştı.
Fakat Tuzla Piyade Okulunda meydana gelen kalkışma hepsinden daha önemliydi. Askeri Ceza Kanununa göre derhal hapisle cezalandırılması gereken bu olay Milli Savunma Bakanının açıklamasına göre sadece bazı subayların görev yerlerinin değişmesi sonucunu vermiştir. Aninda Ceza vermek yerine zamana yayılarak üzeri örtulmektedir. Bu sayede kalkismaya katılan subaylar ödullendirilmektedir.
Burada yapılan davranışın özüne inecek olursak şunu görmek mümkündür.
Askeri kurumlarda meydana gelen disiplinsizlik olaylarında Ceza vermek yerine görev değişikliği yapmak üzeri örtülü bir biçimde darbe kalkişmasina zemin hazırlamaktır. Bu sayede "sivil yöneticilerin emirlerini dinlemiyoruz" mesajı bütün askeri birliklere dalga dalga yayılmaktadir.
Nitekim kameralar karşısında dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'a "pezevenk" diyerek küfreden Tuğgeneral Osman Özbek, hiçbir ceza almadığı gibi "Tümgeneral" rütbesine terfi ettirilerek darbe kalkışması için önemli bir eşiğin aşılması sağlanmıştır.
Elbette bu çirkin disiplinsizlik örnekleri bunlar ile sınırlı değildir. Silahlı Kuvvetlerde ve özellikle askeri okullarda darbeci kalkişmanin hazirligi son derece sinsi bir şekilde devam etmektedir.
Askerlikte ideoloji olmaz ve olmamalıdır. Orgeneral Rüştü Erdelhun'un dediği gibi askerler hukumetin emrinde görev yaparlar. Gerekirse vatan için öleceksin, diye emir verildiğinde verilecek tek cevap vardır. Başüstüne!
Asker sadece milletin ve seçtiği hukumetin emrinde olmalıdır. Siyasi ve ideolojik gerekçelerle darbe kalkismasinda bulunmak vatan hainliğine eşdeğer bir suçtur.
Türkiye'deki bütün askeri darbelerin temelinde Atatürk ilkelerine aykırılık bahanesi vardır.
Böyle bir bahane ile ağır disiplinsizlik suçları işlenmekte askeri disiplin ayaklar altına alınmaktadır.
Güney Amerika'da askeri darbe donemi çoktan bitti şimdi sadece Afrika ülkelerinde, Pakistan'da ve Türkiye'de askeri darbeler yapılmaktadır.
Halkın seçtiği sivil yöneticiler "ihtimaldir ki bazı kelleler kesilecektir" diyen generaller tarafından darbeler ile ortadan kaldirilmaktadir.
Türkiye'nin kaderine bakınız ki; sol görüşlü ve sosyalist bütün parti ve düşünce kuruluşları askeri darbeleri lanetler iken bizde tam tersi olmaktadır. Başta CHP, her fırsatta tek parti diktatörlüğünü ve faşizmi savunmaktadir.
CHP'nin 1923-1946 yillari arasında gerçekleştirilen ve hiçbir muhalefet partisine yaşam hakkı verilmeyen faşist diktatörlüğe sahip çıkan anlayış; daima bu partinin savunduğu ilke olmuştur.
İste hala CHP'nin faşist parti olduğunda şüphe yoktur. Fakat Ak Partinin faşist ilke ve gelenekleri savunmasına bir anlam vermek gerçekten güçtür. Allah ıslah etsin, vesselam...