İçinde yaşadığımız bu İslam coğrafyası tam 350 yıldır Sabetay Yahudilerinin etkisi altında kalmıştır. Nihayet 600 yıllık Osmanlı Devleti bu gizli Yahudiler eliyle paramparça edilerek Batılı ülkelere peşkeş çekilmiştir.
Cumhuriyet Tarihinde de Sabetay Yahudileri daima baş köşelere yerleştirilmiş devlet bürokrasisi büyük ölçüde İslam’dan nefret eden bu sinsi azınlığın eline geçmiştir. Elbette bu azgın yapı, ekonomiyi de kontrol edecekti. Nihayetinde başta bankacılık olmak üzere finans dünyası, silahlı kuvvetler, üniversiteler, medya, endüstri ve denizcilik gibi ülkemizin en önemli kurumları cebren ve hile ile bunlar tarafından ele geçirilmiş oldu.
Anadolu da taş taş üstüne konulmazken bu arada gardırop devrimleri ile baş baş üstünde bırakılmamıştır. Hiçbir işe yaramayan bilakis dertten başka bir şey üretmeyen bu devrimlerden hala övgü ile söz edenlere rastlayabiliyoruz.
Bunlardan en çok göze çarpan sadece bir tanesini nazarlara vererek izah etmeye çalışalım. Mesela günümüz insanına anlatmakta ne kadar güçlük çekmiş olsalar bile hala utanmadan memlekete hizmet ettiklerini söyleyen bazı ahmaklar “şapka devrimini” savunabilmektedirler. Bunun birkaç ithalatçı firmayı zengin etmekten başka kime ne hizmeti olmuştur?
Şapka devrimi diyerek geçmeyiniz. Zira bir kış günü gerçekleştirilen bu devrim ile insanlar giyecek ayakkabı bile bulamazken şapka giymeye mecbur bırakılmışlardır. Sonunda ithalatçı Yahudilerin zenginliklerine zenginlik katarken; masum Anadolu halkı idam sehpalarında can vermiştir. Bu insanlık dışı eylemler öyle bir noktaya varmıştır ki en sonunda şapka devrimine karşı geldiği için bir kadını dahi idam etmekten çekinmemişlerdir.
Maksat “devrimlere karşı gelen kadın bile olsa affedilmeyecektir” zihniyetini kafalara çakmaktı. Erzurumlu Şöhret Ana’da tıpkı diğer şehirlerimizde yaşandığı gibi idam edilmişti. Bu noktayı atlamamak gerekiyor. Zira Türk toplum yapısında kadının yeri ayrıdır. Cennetin anaların ayağı altında olduğu gerekçesi ile annelerin dokunulmazlığı vardır. Örneğin bir suçu kadın işlediği takdirde aynı erkek gibi değerlendirilmez. Hele hele anne ise gerektiğinde davası bile görülmeden affedildiği tarihte çok görülmüştür.
Nitekim mahkeme sonucunda idam verildikten sonra Şalcı Bacıya Hakim tarafından “herhangi bir söyleyecek şeyi olup olmadığı” sorulduğunda: pazarda şal satan kadın hafızalardan silinmeyecek şu sözü söylemiştir: “Lan kavat! Siyaset yüzünden kadının asıldığı nerede görülmüştür”
Elbette zulüm ve haksızlık sadece şapka yolu ile olmamıştır. Daha nice idamlar gerçekleştirilmiş adeta “gözün üstünde kaşın var” diyerek Anadolu insanı perişan edilmiştir.
Daha çok Selanik, İzmir ve İstanbul’da meskun olan bu Sabetay Yahudileri, zaman içerisinde ülkemizin kaynaklarını yiyip yuttuğu yetmemiş gibi yurt dışına sermaye kaçırarak Batılı ülkelerde büyük şirketlere de sahip olmuşlardır. Ne yazık ki yabancı dil konusunda Batılı dilleri iyi bildiklerinden ve kaliteli eğitim kurumlarına sahip olduklarından dolayı hariciye teşkilatı bütünüyle bu gizli Yahudilerin eline geçmiştir.
Özellikle emekli büyükelçilerin televizyonda yaptığı konuşmalar bu konuda en büyük delilimizdir. Haklı davalarımızda ülkemizi savunmak şöyle dursun; tam bir gavur ağzıyla konuşan bu hariciye yöneticilerinin kime hizmet ettikleri ne yazık ki doğru dürüst hiç tartışılmamıştır.
Suriye’de gerçekleştirilen dördüncü operasyonumuz “Barış Pınarı” bu konuda tam bir turnusol kâğıdıdır. Yani kimin ne mal! olduğunu ortaya çıkarmıştır. Ülkemiz menfaatlerini korumak ve vatandaşımıza hizmet için yurt dışına gönderdiğimiz hariciye mensupları, dünya kamuoyunu aleyhimize geçirmekte olağanüstü bir gayret göstermiştir.
Elbette çok az sayıda vatanperver hariciye mensubu olduğunu ve ne kadar güçlüklerle mücadele ettiklerini de söylemek gerekiyor. Fakat bunların sayısı ve konumu çok düşük seviyede kaldığı için ülkemiz yararına yaptığı olumlu çalışmalar çok sınırlı düzeyde kalmıştır.
FETÖ mensuplarının silahlı kuvvetlerden temizlenmesi ile birlikte PKK örgütüne karşı elde edilen başarılar çok büyük oranda artmıştır. Çünkü bu hainler operasyonları terör örgütüne bilgi vererek önlüyorlardı. Nitekim 15 Temmuz 2016 darbesinden hemen sonra FETÖ hainlerinin elebaşları temizlendikten sonra PKK’ya büyük darbe vurulmuştur.
15 Temmuz darbe girişiminden 40 gün sonra Suriye’de harekata girişen kahraman ordumuz ülkemizi parçalamak üzere yıllardır yığınak yapılan bölgeleri silip süpürmüştür. PKK/YPG terör örgütlerinden başka DAEŞ denilen acımasız katiller bulundukları inlerinden çıkarılarak hak ile yeksan edilmiştir.
Allah’ın izni ile Suriye başta olmak üzere bölgedeki bütün terör unsurları bir bir temizlenecektir. Lakin bu esnada sınırın gerisinde de operasyon yapılması gerekiyor. Çünkü ülkemiz haklı olduğu konularda dahi hariciye teşkilatında görevlendirdiği personel tarafından layıkıyla temsil edilememektedir.
Bu konuda ABD Kongresinde ve Fransa gibi Batı ülkelerinde Türkiye aleyhine çıkarılan yasalar en büyük delilimizdir. Yaralarımız artık ur haline gelmiş acil cerrahi operasyon gerektirecek düzeye çıkmıştır. Eğer böyle devam ederse hem ekonomik hem de sosyal alanda ülkemizi çok kötü günler beklemektedir.
Abartılı gelebilir lakin ısrarla şunu söylemekten çekinmiyorum. Bunca elçilik ve konsolosluk yerine bütün işlemlerimizi fahri konsolosluklara yaptırsak geldiğimiz durum bundan daha kötü olmayacaktır. Hiç olmaz ise milyarlarca dolar döviz bu haramzadelere verilmez, ülke kasasında kalırdı.
Evet, bu çoğu Sabetay kökenli monşerleri siz de takip edebilirsiniz. Kendilerini o kadar kolay ele veriyorlar ki. Çocuklar bile bunların fikir olarak öne sürdükleri tezlere gülecektir. Rakı sofralarında aklına gelen hezeyanları, utanmadan televizyonlarda halkın karşısına çıkarak fikir diye millete yutturmaya çalışıyorlar.
Utanmadan ülkemiz yerine İsrail’in menfaatlerini korumayı esas alan bu şebeklerin yüzlerine tükürmek gerekiyor. Lakin bir başka yaramıza neşter vuralım. Bu kadar başarısız bürokratı hala iş başında tutan hükümete de hesap sormak gerekmiyor mu? Bu vatanda adam kalmadı da mı bu beceriksiz kişileri görevlendiriyorsunuz?
Peki! Bu beceriksiz pislikleri bir tarafa bırakalım. Ülkemizin menfaatlerini savunması gereken yüzden fazla devlet üniversitesindeki akademisyen kılıklı soytarılara ne demeli? Uluslar arası sempozyum ve kongrelerde Türkiye’nin tezlerini anlatmaktan aciz bu zavallılar oturdukları koltuğun hakkını verebiliyorlar mı acaba?
Evet, sadece silahlı kuvvetlerde FETÖ temizliği yaparak bu iş olmaz. Başta Sabetay Yahudisi olup vatanımızın menfaati yerine bağlı bulunduğu mason localarının emirlerini yerine getiren arsız bürokratların biran önce devlet bürokrasisinden temizlenmesi gerekiyor. En basit konularda dahi gavur ağzı ile konuşup ülkemizi yerin dibine batıran bu haramzadeleri devletten kovmak gerekiyor. Gitsinler kime hizmet ediyorlar ise ondan maaşlarını alsınlar.
Bize çok iyi yabancı dil bilmese dahi vatanperver devlet adamları gerekiyor. Bunun için imanlı gençlere ve nesillere ihtiyacımız var. Zira Allah’tan korkmayan kuldan utanır mı? İşte şimdi olduğu gibi gider İslam ve Türk düşmanı hainlere hizmet ederler, vesselam…
Vehbi KARA
test
devlet olsa bu hainler su bile içemez vehbi bey devlet onların olduğu için zaten dokunulmazlar hala kendi işinde gücünde millet bunların propagandasına maruz kalıyor tüm organlar bunlara çalışıyor çünkü sadece bunların menfaatleri gözetiliyor. Aleyhlerinde balon bile patlamıyor. 1 yıl önce