Psikolojik savaş, “klasik anlamdaki savaşın kazanılması veya kaybedilmesinde, savaştan sonra da üstünlüğün devam etmesinde yahut sorunların çözülmesinde insanların ruh haline etki ederek sonuç almak” olarak tanımlanmaktadır. Hile ve aldatmaların etkili olabilmesi için sinsi ve gizli olması gereklidir. İşte asıl üzerinde durulması gereken husus hile ve aldatma yöntemlerinin bilinmesidir.
ABD ve Yunanistan, Türkiye’ye karşı eski general ve amiralleri kullanarak büyük bir psikolojik savaşa girmiş durumdadır. Ege Denizi’nde 1996 yılında yaşanan “Kardak krizi” esnasında görev yapan emekli koramiral Yanis Egolfopulos, ülkesinin Türkiye’ye saldıracağını söyleyerek aklı sıra Yunanlıları psikolojik savaşa hazırlamaktadır.
Yunan savaş uçaklarının İstanbul’u bombalayabileceğini söyleyen bu emekli amiral, bir Yunan televizyonunda yaptığı konuşmada “Rafale uçakları Larisa’dan üç Scalp füzesi atsa İstanbul Boğazı’ndaki köprüleri vurur. Sonra Türklere ‘hadi gelin, konuşalım’ deriz” ifadelerini kullanabilmiştir.
Bu emekli amiral bizdeki 28 Şubat 1997 general ve amiralleri ile aynı dili konuşuyor. Aklı sıra Türk milletini korkutacağını zannediyor. Belli ki Amerikalılar psikolojik harekât yapması içinsilahların yanında epeyce fikir de vermiş. Aksi takdirde bu derece pervasız konuşmazdı.
Yunanlı eski amirali anlayabiliyorum da bizim 104 emekli amiralimizi ve özellikle de Erdoğan Karakuş denilen zatı hiç anlayamıyorum. Elin gavuru elbette gavurluğunu yapacak. Kendi halkına güven vermek, düşman gördüğü ülkelere de korku vermeye çalışacak. Lakin bizimkilere ne oluyor? Bunların İslam’ın milletimize kazandırdığı yüksek haslet ve vatanperverlik duygularından hiç mi nasibi olmamış. Yunan ağzı ile konuşup İstanbul’daki sivil hedeflerin vurulabileceğini söyleyerek Türk Silahlı Kuvvetlerinin vatan savunmasında aciz kalacağını söylemek ciddi bir suç ve hıyanettir.
Erdoğan Karakuş’u 28 Şubat generallerine verdiği destekten dolayı iyi tanıyoruz. Güya Sincan’da tanklar yürürken “rutin görev” icra ediyorlarmış. Çevik Bir’in dediği gibi bu darbe teşebbüsü “balans ayarı” değilmiş. Aklı sıra mahkeme hâkimlerini kandırıp 28 Şubat darbecilerini temize çıkaracak. Böylesine akıl dışı bir sözü kabul etmek zekamızı alaya almaktır. Nitekim mahkeme hâkimleri, gerçek dışı bu beyanları kabul etmeyip darbecilere verilen cezaları değiştirmemiştir.
Karakuş’un geçmişte sarf ettiği akla ziyan daha başka çok söz de vardır. Nitekim İstanbul’un çok ihtiyacı olan köprülerin yapılmasına karşı çıktığı yetmiyormuş gibi millet bahçesi olarak kullanılacak olan eski havaalanına da itiraz ediyor. Aynı muhalif siyasetçiler gibi.
Millet ittifakı ve CHP, heykelden başka yapılan her türlü icraata karşı çıkmakta adeta ülkemizde taş taş üstüne konulmasını istememektedir. Halkımız saatlerce köprülerde çile çeksin, gemiler günlerce bazen haftalarca boğazların önünde beklesin bunların umurunda değildir. Bu ülkeye yapılan her türlü yatırıma karşı çıkan bu zihniyeti iyi tanımak zorundayız. Zira “Kanal İstanbul” gibi ülkemizin çok önemli projelerine karşı çıkmayı maharet olarak görüyorlar. Güya Yunan saldırısı esnasında ordumuzun gerekli takviye birliklerini göndermesi konusunda zorluk çekecekmiş bu nedenle böyle bir kanala gerek yokmuş.
Karakuş, Rusya’dan aldığımız S400'leri “Azerbaycan'a verelim" diyerek de akıl almaz açıklamalarda bulunmuştu. Aklı sıra ABD ile aramızın düzeleceğini zannediyordu. Demek ki; ABD’yi hiç tanımamış. Gerçek dost ve düşman özelliklerinden haberi yok. Yunanistan'ın ani baskın yapabileceğini öne süren ve Yunan medyasınca da övülen Karakuş, nasıl olur da Türkiye’nin şu anda en önemli savunma sistemlerinden birisi olan S400'leri Azerbaycan'a vermek gibi mantıksız bir iddiayı ileri sürebilir; bunu ciddi olarak düşünmek gerekiyor.
Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde çok büyük savunma sanayi yatırımlarına imza atmıştır. Yunanistan gibi derme çatma ve çok çeşitli ülkelerden silah satın almak yerine milli silah endüstrisini kurmuş ve çok önemli ürünler geliştirmiştir. Üstelik bunları satın almak için birçok ülke sıraya girmiştir. Bayraktar isimli silahlı insansız hava araçlarımız için şarkılar dahi söylenmektedir.
Elimizdeki mevcut savunma silahlarını ve F16 uçaklarını yok sayarak Yunanlıların Ankara’ya kadar gelip sanayi tesislerimizi vuracağı iddiası da Karakuş’un günahları arasındadır. Zira savaş adına söylediği hususlar insanımızı hedef almaktadır. Ülkemizi küçümsemek, mevcut silahlarımızın kapasitesini yok saymak; nasıl bir zillettir? Anlaması çok zordur. Sanki Yunanistan ani baskın yaptığında saldırıyı bekleyen radar ve erken ihbar uçaklarımız yok. Elimizde gece karanlığında dahi görev yapacak F16’lar bulunmuyor.
Askeri sır ve başka nedenlerle birçok önemli silahlarımızın yetenekleri ortaya çıkarılmamaktadır. Demek ki; psikolojik harp unsurlarının devreye sokulması ve karşı atağa geçme zamanımız gelmiş ve geçmektedir. Bu konuda Karakuş’a sadece bir noktada cevap vereyim. Şu anda Gökdoğan ve Bozdoğan isimli havadan havaya atılan güdümlü mermiler; F16’ların yanında Atmaca isimli SİHA’larımızdan dahi kullanılabilmektedir. Ayrıca yerli olarak hem uçaklarımızı hem de bunların kullandığı füzeleri üretme kabiliyetimiz var.
Daha ilerisini de söylemek gerekiyor. Dünyada ilk defa SİHA’ların konuşlandığı uçak gemisi projemiz son aşamasına gelmiştir. Aynı zamanda çok maksatlı amfibi gemi olan TCG Anadolu, Türk mühendislerinin ulaşmış olduğu büyük bir başarıyı göstermektedir. Dünya savaş stratejilerini değiştiren SİHA’larımız şimdi denizcilik alanında da dünyaya bambaşka bir yön vermektedir.
Demek ki; ABD ve Yunanistan’ın yaptığı gibi psikolojik savaş konusunda atağa geçmemiz gerekiyor. Bu konuda değerli asker arkadaşım Yusuf Çağlayan’ın “Sosyolojik Savaş” ve Üsküdar Üniversitesi Rektörü Nevzat Tarhan’ın “Psikolojik Savaş ve Gri Propaganda” kitaplarının başta askeri okullarımız olmak üzere üniversitelerimizde yardımcı ders kitabı olarak okutulması gereklidir, vesselam…