Tarih
Giriş Tarihi : 10-03-2012 12:37   Güncelleme : 10-03-2012 12:37

Malcolmları katlettik!

Tam da iştahla birbirimizi Suriye üzerinden yok etmek için diş bilediğimiz bir dönemde Gölcük'te kendi ellerimizle şehid ettiğimiz Malcolm'u andık.

Malcolmları katlettik!
Malcolm X

“Vefatının 47. Yılında Bir Fikir Adamı; Malcolm X” adı altında Siyahi Amerikan Müslümanları arasındaki uyanış ve direniş lideri Malcolm X’i bir de Eren Erdem ve Zeki Bulduk’dan dinledik.

Kocaeli Fikir Kulübü ve Gölcük Eğitim Derneği işbirliği ile Malcolm X konulu program, cumartesi akşamı Gölcük Belediyesi Sanat Galerisinde gerçekleştirildi. Ayrıca Malcolm X fotoğraflarından ve sözlerinden oluşan bir resim sergisi de yapıldı. Program çıkışında yazarlar, kitaplarını da imzaladılar. Hafif bir söyleşi gerçekleştirdiler. 150-200 kişilik salon dolduruldu. Programa katılanların çoğu bu derece Malcolm’u tanımadıklarını ifade ettiler. Hatta hiç duymayanlar olduğunu bile söyleyenler oldu.

Bu arada Malcolm’un yanındaki X; yaklaşık olarak onun tarafından “X; bilinmeyen herhangi bir kişi olabilirdi. Herhangi bir Malcolm olabilirdi… Ben herhangi bir Malcolm’üm, benim sizden farkım yok…” şeklinde açıklanan bir aforizmadır. Bu da o şanlı cesurun bir tevazusu…

Hac bizi niçin değiştirmiyor?

Öncelikle Eren Erdem konuşmaya başladı ve klasik biyografi anlatımı yerine Malcolm X’i bugün nasıl anlayabileceğimiz noktasını daha önemli bulduğunu söyledi. Asr-ı Saadeti anlamadan Malcolm X’i anlamamızın mümkün olmayacağını düşündüğünü ifade ederek Malcolm’ü asr-ı saadetteki örneklerle, hassaten Ebu Zerr el-Gıfari ile karşılaştırdı. Servetin bir elde birikmesi demek olan kenz kavramı üzerinde durarak biraz toplumcu İslam anlayışına vurgu mefhum-u muhalifi ile vahşi kapitalizme ve sanki biraz da aşırı özel mülkiyetçi İslam anlayışlarına imalı cevaplarda bulundu. Zaten imza ve söyleşide de kitaplarından biri olan “Abdestli Kapitalizm” kitabını imzaladı.

Devamla; “O, Müstekbir (büyüklenen egemen kimse/yönetici vb.) ve muktedirleri karşısına alan bir adamdır. Malcolm X’i Malcolm X yapan eylem, hacdır.” dedi. Daha önce siyahları ezen beyazlara karşı biraz bir aşırı söylemle; siyah aydınlığı ön plana çıkaran siyah-beyaz diyalektiği yapan bir Malcolm varken; hacca gidip o kutsal mekânlarda beyaz bir âlimle aynı sofrada yemek yiyince İslam’ın evrenselliğinden etkilendi. Dolayısıyla hac onu değiştirdi.

Eşi Betty’e yazdığı mektupta “Bir sofrada bir beyazla yemek yediğini sevinçle ifade etti.” Çünkü O, o güne kadar hep horlanmıştı. Eren Erdem, işte tam bu noktada sözü bizlere ve bugüne getirerek; “Hacc onu nasıl değiştirmiştir? Biz hacca gidince niçin böyle değişimlere gark olamıyoruz?” gibi son derece mühim sorularla bizleri hayli düşündürdü. “Müslüman, İslam’ı doğru anladığında ortaya Malcolm X çıkar, Ali Şeriati çıkar, Seyyid Kutub çıkar. Malcolm X’in beslendiği ruh, Peygamber’in hayattaki halidir” sözleriyle adeta son noktayı koydu. Ayrıca “Bizim dünyaya bakışımızın resmi adı tevhiddir. Tevhid kardeşliğin, eşitliğin/adaletin yanında olmak, kula kulluğun karşısında durmaktır.” dedi.

Pes etmeyen adam!

Zeki Bulduk ise konuşmaya başlarken kesinlikle Malcolm X uzmanı olmadığını, dolayısıyla ondan ciddi, derin analizler beklenilmemesini hatırlatarak, sadece sevdiğim bir adamı ve niçin sevdiğimi anlatmaya geldim dedi. Aslında ilerleyen bölümlerde resim ve müzik eşliğinde çok da güzel anlattı. Zaten derine inilse bu program bir iki saati değil 4-5 saati bulabilirdi.

Kelama başlamadan Feyruz eşliğinde Malcolm X’in doğumundan ölümüne kadar çeşitli karelerin yer aldığı bir video izledik. Her zamanki duygusal konuşma tarzıyla “sizlere yakışıklıyken ölen bir adamdan, ateşli bir hatipten bahsetmek istiyorum” dedi. Bilahare, anne-baba kavgası ve üvey kardeşleriyle geçirdiği sorunlu çocukluğundan başlayarak onu anlatmaya devam etti. 1940-50’li yıllarda, zencilere nasıl davranıldığından, belli meslek ve okulların dışında başka yerlere gidemediğinden; bir kamu veya özel kuruluşta hademe olan siyahların orta ve üst sınıf sayıldığı bir yapıdan, vatandaşlık haklarının olmadığı halde askere alındıklarını ve maruz kaldıkları tüm haksızlıklardan özetle bahsetti.

Hayatında iki kez evinin yandığını fakat asla pes etmediğini vurguladı. Malcolm X’in beş yıllık mahkûmiyet döneminin ilk senesini, nasıl duvarları döve döve geçirdiğini, sonrasında abisinden gelen, İslamiyet’i anlatan mektuplarla sürekli ve ciddi manada okumalar yaptığını anlattı. Çıktığında Elijah Muhammed ile tanışma safhasını ve onun hayatındaki yerinin neye tekabül ettiğini öğrendik. “Elijah Muhammed onun için hakikatin kapısını açtığı yerdir. Lakin Elijah iktidarı seven ve önemseyen birisiydi” dedi. Ve şöyle devam etti Bulduk: Ne acıdır ki, Malcolm’u ilk satanlar da onun İslamiyet’le tanışmasına vesile olan kendi kardeşleri ve uğruna yıllarca mücadele ettiği lideri Elijah ve arkadaşlarıdır. Kardeşleri, henüz cenazesi toprağa verilmeden O’nu Elijah’a kötülemişlerdir. Elijah da O’nun kendisine sormadan hacca gittiğini söylemiştir.

Onların hikâyesi…

Ona düzenlenen suikastta salonda en az 20 polis olmasına rağmen, kimse mani olmadı ve ancak dışarıdan sesi duyan bir polisin yakalamasıyla katillerden biri yakalandı. Bizzat Elijah’ın adamları ve onun eski arkadaşları onu kurşunladılar ve çoğu arka kapıdan kaçtı. Ölümünde Hıristiyan adetlerine göre kefenlendi, bir kilisede sevenlerine izletilmek üzere 4 gün tutuldu.

Bu sırada Amerika’da yaşayan dostu Sudanlı bir âlime mektup yazıldı. O onlara uzaktan, nasıl teşyi edileceği ile ilgili mektup yazmayı düşündü ama onların bunu tam yapamayacağını düşünerek bizzat 12 kişi ile gelerek O’nu yıkadı, kefenledi ve cenaze namazını kıldırdı. Ama ne gariptir ki kendilerini Müslüman olarak tanımlayan Elijah Muhammed’in adamları ve Malcolm’ün sevenleri ve arkadaşları bir cenaze namazı kılmayı bile bilmiyorlardı. 1965’li yıllarda, Gerçek İslam’a ve Mekke’ye giden yolu bir tek o bulmuştu ve bilmişti. Maalesef sistem onu tehlikeli gördü bizzat kendisi değil de onu yine arkadaşlarına öldürdü. Aslında asıl katil; bâtıl diyalektikçi Batı ve onun temsilcisi olan Amerika’ydı.

Batı bizzat kendi vatandaşına iki beyaz Amerikalı Akademisyene İsmail-Raci el-Faruki ve Eşi Louis Lamia Farukî’ye de aynı işlemi yapıp onları evlerinde fail-i meçhul ile öldürtmedi mi? Yine, şimdi öyle yapmıyorlar mı Irak’ta ve diğer Aktar-ı İslam’da; kardeşi kardeşe öldürtmek ve kenardan sıyrılıp; “nahnu müslihûn; biz ıslah edicileriz; özgürlük getiricileriz” demek… Bulduk’un deyimiyle içlerinden biri bildi İslam’ı onu da öldürdüler.”

Genelde yapıldığı gibi bilenler, “Çok biliyorsun?” diye itham edilerek; Nietzsche’nin deyimiyle “sıradan olanlar sıra üstüleri aşağıya çekerek sıradanlaştırmak isterler” İşte bu; bir Malcolm Hikâyesi… Ve belki de ilk insandan son insana, kardeşin kardeşi kıskanmasının acı hikâyesi… Nitekim ilk katl olayı da Habil ile Kabil arasında bir kıskançlıktan neşet etmemiş miydi? Malcolm’ün hikâyesinin belki de en acı tarafı; beyazların onlara ve kendine zulmünden çok içinde doğduğu cemiyetin/arkadaşlarının din kardeşlerinin kendisini öldürmesi, bizzat kendi liderinin onu ölüme mahkûm etmesiydi… Aynı dertler bugün de sürüyor ve sürecek de… Tarihte de dört halifeden üçü ve Peygamberimizin sevgili torunları Hasan ve Hüseyin bu yüzden şehit edilmemiş miydi?

Verilmek istenen küfrî ve tağutî mesaj aslında şu: “-Liderinin ve toplumunun yanlışını söylemeyeceksin! Üst insan değil, ast insan olacaksın! Çarkımıza çomak sokarsan, seni de çomağını da çarkımızla parçalarız. Değil böğrüne bir kurşun, 16 kurşun bile sıkarız.” Maalesef bu mesaj nice kamet-i balâların pörsümesine yol açıyor. Pek azımız bu handikapı aşıp, bir Malcolm, bir Hasan el-Benna, bir Muhammed b. Mesleme, bir Ömer b. Abdülaziz, bir Şeriatî olabiliyor. Adsız kahramanları her zaman yâd ederek, adı-sânı bilinir Malcolm’lerin, Malcolm misillülerin doğuda-batıda daha da nevzuhur etmesi temennisiyle…

Dünyabizim.com
adminadmin