Selefilik Akımının Türkiye’de Ki Yansımaları Ve Anadolu Kimliğindeki Etkileri

Suat ZOR

03-11-2017 10:08

Peygamber efendimiz bize iki şey bırakmıştır. Kur’an ve sünnet. Sahabe efendilerimiz döneminde, İslam topluluğu içerisinde vahye tezat teşkil edecek ve ümmeti bölecek her hangi bir fitne çıkmamıştır. İhtilaflar genellikle yönetim merkezli olmuştur. Ne var ki peygamberimizin vefatından sonra ve özellikle Hz. Ali efendimiz döneminde, bazı farklı inanışlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Bunların en önemlisi harici hareketidir.
İslam toplumunun devletleşme sürecinde ve büyümesi esnasında değişik felsefik ve antik görüşler İslam toplumu üzerinde etkili olmaya başlamıştır. 
İmam-ı azam efendimiz bu durumu şöyle ifade ediyor ; 
Bize doğu tarafından iki farklı düşünce gelmiştir. Bunlar bid’ad düşüncelerdir.

a- Cehm bin Saffan’ın ta’til görüşü 
b- Mükatil bin Süleyman’ın teşbih görüşü 
Bu makalede özellikle teşbih görüşü ele alınacaktır. Selefi akımının dayandığı temel dayanaklardan en önemlisi teşbih görüşüdür. Bu görüş ile cenab-ı Hak’kın cismani bir şekil üzerinden tarif edilmesi gibi bir durum ortaya çıkmıştır. Bu görüşe göre ; özellikle Allah’ın eli ve ya gözü ve buna benzer ifadeler te’vil edilmemiş ve zahir duruma göre değerlendirilmiştir. Hatta Allah’ın arşa istiva etmesini bile fiziksel bir durum olarak değerlendirmişlerdir. Kısaca bu görüş cenab-ı Hak’kı ,insana benzetmektedir. 
Cenab-ı Hak’kın insana benzetilmesi öncelikle Yahudilerin ve akabinde Hıristiyanların temel görüşüdür.
Tekvin 26. Bölümde ‘ tanrı insanı kendi suretinde, kendine benzer yarattı.’ diye yazmaktadır. 
İncilde ise, 1. Korintliler 11/7 bölümünde ‘ çünkü erkek tanrının benzeyişinde olup, tanrının yüceliğini yansıtır.’ Denilmektedir.
Yukarıda Hıristiyanlık ve Yahudilikte bulunan bu görüşler müşebbihe kavramıyla da İslam dinine sokulmaya çalışılmıştır.
Selefi akidesinin en önemli isimlerinden birisi hicri 4. Yüzyılda yaşamış olan Ebu Muhammed EL berberehâri’dir. Bu kişi ilk kez selefi düşüncesinin uygulanabilmesi için güç kullanılmasına dair bir fetva yayınlamıştır. Bundan dolayı, Bağdat’ta çok ciddi bir fitne olayı meydana gelmiştir. Bu olay selefi akımın ilk kez ortaya çıkarmış olduğu bir fitnedir. ‘Bağdat fitnesi ‘olarak tarihe geçmiştir. 
Hicri 5. ve 6. Yüzyılda bu fitne hareketi devam etmiştir. Selefi akımı sistematik bir şekle dönüştüren kişi İbn-i Teymiyye’dir. Bu kişiden sonra 18. Yüzyıla kadar selefi akımda ciddi bir gelişme kaydedilmemiştir. 
İbn-i Teymiyye’den uzun bir sonra, selefilik akımı tarih sahnesinde pekte bir etkide bulunmamıştır. Ancak Hicaz bölgesinde 18. Yüzyılda Muhammed bin Abdulvehhab diye bir zat ortaya çıkmış ve yeniden selefilik anlayışını ilk kez siyasi bir zeminde ortaya koymuştur.

VEHHABİLİK TEMELDE İKİ HEDEF ÜZERİNDEN YÜRÜMÜŞTÜR.
1- Siyasi olarak Osamanlı’ya karşı bir harekettir.
2- Akide olarak ise ehli sünnete karşı bir harekettir.

Aslında Hanbeli fıkhına sahip bir ailde doğan bu kişi, hayatının büyük bir kısmını ehli sünnet çizgisinde devam ettirmiştir. Ancak bir süre sonra tevhid kelimesi üzerinden konuşmaya başlamıştır. Kendisinin selefi akidesine bağlı olduğunu ifade eden bu kişi, özellikle HİCAZ bölgesinde çalışmalar yapmıştır. Bulunduğu bölgede etkili olamamıştır. Çünkü bu bölgede Şeri f ve Seyyid olan aileler vardı. Özellikle tasavvuf, Vahhabiliğin yayılmasına karşı bir set görevi ifa etmiştir.

Bu yüzden dolayı, Abdulvahhab, bulunduğu bölgeyi terk ederek, Suud ailesinin kontrolündeki bölgeye gitti. Bu bölgede fikirleri Suudiler tarafından desteklenerek siyasi bir mezhebe dönüştü. Osmanlı ile sorunları bulunan İngilizler için bu durum bulunmaz bir fırsattı. Bu fırsatı değerlendiren İngilizler bu bölgede bulunan Suudi aşiretleri isyan ettirdi.
Vahhabiler, Osmanlı’nın müşrik olduğuna dair fetvalar vererek, Osmanlı’nın canının ve malının helal olduğunu açıkladı. 1801 yılında başlatılan isyan ve talana son vermek üzere Osmanlı devleti 1819’ da, Mısır valisi M. Ali Paşa’dan yardım istedi. Tosun Paşa bölgeye gelip isyanı bastırdı. İsyancı liderleri tutuklayarak İstanbul’a getirdi. Böylece Osmanlı devleti Vahhabi isyanlarını bir müddet durdurabildi. Ancak daha sonra İngilizlerin kışkırtmasıyla Vahhabiler Osmanlıya isyan ederek bugün ki Suudi krallığını kurdular. 
Konu ile ilgili Eyüp Sabri Paşa’nın Tarih-i Vehhâbîyan kitabı oldukça önemli bilgiler vermektedir. Aynı zamanda Cevdet Paşa, VAHHABİLİK ile ilgili şunu ifade etmiştir ‘ Osmanlı aydını Vahhabiliğin tehlikesini anlayamamıştır.’ Çünkü Osmanlı yöneticileri meseleye sadece basit bir mezhepsel farklılık boyutunda bakmıştır. Oysa mesele bu bölgedeki bütün Arapların birleşerek bir savaş pozisyonu alması anlamına geliyordu. Tıpkı bugün FETÖ meselesine bakıldığı gibi. FETÖ meselesinde de bürokrasi ve devlet yöneticileri meseleyi tam anlamıyla kavrayamamışlar ve bir 15 TEMMUZ kalkışmasına yol açılmıştır.
Bu gün ise DAEŞ’in, Türkiye cumhuriyetinin müşrik olduğunu söylemesinin tarihsel bir karşılığı bulunmaktadır. Daeş’te tıpkı Vahhabiler gibi bir topluluğa saldırmadan onu kendine göre Fıkhen uygun hale getirip sonra saldırıya geçiyor. DAEŞ’e katılıma baktığımızda Türkiye’den çok az bir sayı göze çarpıyor. Oysa Bosna ve Avrupa’dan katılım çok daha fazladır. Bunun nedeni ise; Türkiye’de tasavvuf anlayışının hala sağlam olmasıdır. Selefilik te ana akım üç temel kol görülmektedir.
a- Suudi kralına bağlı olan kol, ( özellikle Bosna’da Suudilerin savaştan sonra bu bölgede etkili olduklarını görüyoruz)
b- Suud kralından bağımsız olan kol,
c- Cihad yapatığını söyleyen kol.( CİA merkezli kol, el kaide , daeş gibi..)

Günümüz Türkiye’sinde özellikle İstanbul ‘da bulunan Fatih medreselerinin kapatılmasından dolayı büyük bir boşluk oluşmuştur. Bu boşluk maalesef doldurulamamış, bunun yerine hiç tahmin edilemez bir yapısal değişiklik meydana gelmiştir. Siyonizm, ehli sünnet çizgisini yok etmek üzere, mealci bir akımı SELEFİ bir örtüyle önümüze koymuştur. Anadolu’nun İslam’la buluşmasının en önemli mihenk taşı, onlar reddetseler de TASAVVUFTUR. Hoca Ahmed Yesevi çizgisiyle yol haritası tayin edilen bu yol; Müslüman Türklerin kalplerine doğru uzanırken, dışarıda da top yekun Asya ve Avrupa kıtasını da içine alıyordu. Türkiye’de bulunan tasavvuf ekollerinden özellikle Nakşilik kolu, Anadolu da etkisini hala da sürdürmektedir. Nakşilik Anadolu da Türkler arasında Hanefi- maturidi çizgisinde devam ederken, Kürtler arasında ise, şafi- eşari çizgisinde devam etmiştir. Ne yazık ki bu iki kolda bugün selefi tehlike ile karşı karşıyadır. İtikadda ehli sünnetin iki büyük imamı mevcuttur. İmam-ı Eşari ve İmam-ı Maturidir. Daha sonra ‘Selefiye’ denilen bozuk mezhep anlayışı ortaya çıkmıştır. Kurucusu İbn-i Teymiyyedir. Bu ekol Muhammed Bin Abdulvehhab ile devam ederek, Cemalettin Efgani, Muhammed Abduh ve Reşit Rıza ile şekillenmiştir. Bu zevat kendilerine her ne kadar ‘Selef-i Salihin’ dese de bu kabul edilemez. Çünkü Selefi-i Salihin ehli sünnetin öncüleridir. Bu grup ise Selefiyye diye meşhur olmuştur.
Selefi anlayış günümüzde aşağıdaki iki kola çok şiddetli bir şekilde saldırmaktadır. Bu kollar şunlardır.
a- Dört hak mezhep
b- İslam tasavvuf anlayışı

Mezheplere savaş açma nedenlerinin en önemli parametresi şudur ki, ehli sünnet ancak hak mezhepler vasıtasıyla korunabilmiştir. Bu yüzden hem Türkiye ‘de hem de tüm İslam dünyasında mezhep anlayışları sorgulanarak mezhepsiz bir İslam ön görülmüştür. Bu tam olarak SELEFİ akımının istediği çizgidir.
Bu görüşümüzün en önemli göstergesi olarak Türkiye’deki ve İslam dünyasında ki üniversitelere bakmamız yeterlidir.
a- Türkiye de ilahiyat fakültelerinin hiç birisinde ehli sünnet okutulmamaktadır. Baskın unsur selefi yaklaşım ekseninde bir İslam anlayışıdır.
b- Suudi Arabistan, Medine üniversitesi, SELEFİ eğitim yapmaktadır.
c- Pakistan, İslamabad üniversitesi, SELEFİ eğitim yapmaktadır.
d- Mısır, ezher üniversitesi , 1960’tan sonra SELEFİ eğitim yapmaktadır.
e- İran, el Mustafa üniversitesi şii eğitim yapmaktadır.

Görüldüğü gibi İslam dünyası entelektüel boyutta selefi akıma teslim olmuştur. Fakat onlar için bu yeterli değildir halkın da istedikleri çizgiye gelmesi gerekmektedir. Bu güne kadar üniversite kürsüleri, halk üzerinde hiçbir etkide bulunamamıştır. Bunun nedeni halkın sahip olduğu tasavvuf anlayışıdır. Bu selefi akım özellikle ehli sünneti itibarsız hale getirmek için televizyonlarda tartışma programları ile, halkın kafasını karıştırmak istemektedirler. Türk halkı tasavvuf ile ne kadar iç içe olursa ehli sünnet o kadar güçlü bir şekilde yaşayacaktır. Bu durum, Siyonist mealciler tarafından çok net bilinmektedir. 
FETÖ hareketine baktığımızda onun bir tasavvuf hareketi olmadığını görürüz. Peki bu harekete ne diyeceğiz? Bence bu hareketin adı tam anlamıyla beyin kontrol merkezli bir Siyonist harekettir. Ve ya SİYONİST MANKURTİZİM’dir. Siyonist efendileri ne derse onu yapacak duruma getirilmiş bir topluluktan bahsediyorum. Amaçları uğruna kardeşlerini dahi yok edecek bir Siyonist hareket.

Hülasa, selefi akım sadece Türkiye de bir tehlike arz etmiyor. Tüm İslam dünyasında ve tüm insanlığı tehdit eden bir anlayıştır. 
Şahsi kanaatim şu dur ki Türkiye de bulunan bütün ilahiyatların kapatılarak İstanbul da 100 bin kişilik bir İslami İlimler Akademisi kurulması gerekiyor. Böylece tarihi sorumluluk ve şuurumuzu muhafaza ederek mübarek Anadolu’yu bizden sonraki kuşaklara emanet etmiş oluruz.

Suat ZOR

DİĞER YAZILARI ABD, Adana Mutabakatı Ve Suriye İle Nihai Çözüm 01-01-1970 03:00 Mursi niçin 17 Haziranda öldürüldü! 01-01-1970 03:00 AAYB (Asya Altyapı Yatırım Bankası), ABD ve Terör, Sri Lanka, Yeni Zelanda 01-01-1970 03:00 Gündeme Ve Müslümanlara Dair 01-01-1970 03:00 Millenium Challenge2002, Bin yılın meydan okuması; ABD ve Türkiye çatışması 01-01-1970 03:00 NSSM 200 Raporu 01-01-1970 03:00 S- 400 ve ABD 01-01-1970 03:00 Devrim Muhafızları, Abd Ve 15 Nisan 01-01-1970 03:00 Ekin Ve Nesil Helak Edildi 01-01-1970 03:00 Maârif Sisteminin Problemleri 01-01-1970 03:00 Seçimlerden de öte... 01-01-1970 03:00 Erbakan Hoca'mıza 01-01-1970 03:00 Doğu Türkistan Sorunu, AB, ŞİÖ ve D8 Süreçleri 01-01-1970 03:00 Doğu Türkistan’a ne zaman bakacağız! 01-01-1970 03:00 Ayasofya kılıç hakkıdır! 01-01-1970 03:00 Planlama, strateji, duygusal haritalar ve eylem! 01-01-1970 03:00 ABD Ne Yapıyor Ve Biz Ne Yapmalıyız! 01-01-1970 03:00 Fırat’ın doğusu, Süleyman Şah türbesi, kararlılık ve adâlet operasyonu! 01-01-1970 03:00 Açık toplum vakfı ve change.Org 01-01-1970 03:00 Kaşıkçı, Global Bir Tuzak, CİA, MOSSAD, FETÖ, Kudüs Ve Ebu Dıs 01-01-1970 03:00 Nur baraka ve korkak İsrail! 01-01-1970 03:00 Kaşıkçı, Muhammed Bin Nayif, ABD Ve Türkiye 01-01-1970 03:00 Ve CIA Türkiye’de… Cemal Kaşıkçı’yı bitirecekler 01-01-1970 03:00 Cemal Kaşıkçı, Prens Turki Faysal Ve İffet Hanım 01-01-1970 03:00 Trump , Evangelizm, ABD Ordusu Ve FETÖ Komutanları 01-01-1970 03:00 Başkan yanıltılıyor ABD ile yanlış kulvarda vuruşuyoruz! 01-01-1970 03:00 Cemal Kaşıkçı, Brunson, Halk Bankası Ve Türkiye 01-01-1970 03:00 Adnan Kaşıkçı, Cemal Kaşıkçı Ve Siyonizm’in Suudi Arabistan Planı 01-01-1970 03:00 Mckinsey, Arap Baharı Ve Türkiye! 01-01-1970 03:00 İslam Dünyasını Değil, İman Dünyasını Kaybediyoruz 01-01-1970 03:00 ABD Ve Fırat'ın Doğusu Ve Dolar 01-01-1970 03:00 Marangozdan da öte papazdan da öte ve 13. Kavim! 01-01-1970 03:00 D-8 'e karşı M-8 (MESA) ve 5000 Tır Silah 01-01-1970 03:00 Brunson, evangelizm, çay partisi hareketi ve Fetö! 01-01-1970 03:00 Gazze'deki Çatışmalar, Su, Petrol Ve Doğal Gaz 01-01-1970 03:00 Beyin Kontrolü, Adnan Oktar, Monark Projeleri Ve ABD'de Okul Baskınları 01-01-1970 03:00 Sykes -Picot Antlaşması Ve Hıttın Korkusu, Hilalsiz Bayraklar 01-01-1970 03:00 Kudüs Ve Yapılması Gerekenler 01-01-1970 03:00 Dava Adamı Ve Özellikleri 01-01-1970 03:00 Öğret-me- (n...) 01-01-1970 03:00 Erbakan Hoca'mıza İthafen 01-01-1970 03:00 Trump, Pentagon Ve 15 Şubat Perşembe 01-01-1970 03:00 Türkiye abd ile çatışmaya doğru mu gidiyor! 01-01-1970 03:00 Afrin - PKK Siyonist Koridoru 01-01-1970 03:00 Afrin Operasyonu ve ABD( Rambo) 01-01-1970 03:00 İran ve Neden Devrim Muhafızları ve ABD 01-01-1970 03:00 İran'daki Olaylar, ABD ve Türkiye 01-01-1970 03:00 ABD Kendi Putlarını Yiyor Ve Kudüs 01-01-1970 03:00 Zarrab, Halk Bankası ve Katar Krizi 01-01-1970 03:00 Batı Deyince Aklıma Gelenler 01-01-1970 03:00 IŞİD'İn Amerika İşbirliği Ve Önümüzdeki Günler 01-01-1970 03:00 Ilımlı Müslümanlık, Suudi Arabistan Ve ABD'nin Yeni Körfez Operasyonları 01-01-1970 03:00 Haşdi Şabi Ve Türkiye 01-01-1970 03:00 İdlib Operasyonu Ve Türkiye 01-01-1970 03:00 Türkiye Ve Düşmanları Büyük İsrail İçin Büyük Kaos Gerekir 01-01-1970 03:00 Referandum Meselesi Ve İngiltere 01-01-1970 03:00 Referandumlar Ve Global Çatışmalar 01-01-1970 03:00 Kuzey Kore, General Curtis Lemay Ve Abd 01-01-1970 03:00 25 Eylül Ve Kaçınılmaz Savaş 01-01-1970 03:00 Çin, Afganistan, Myanmar (Arakan) Ve Doğu Türkistan 01-01-1970 03:00 Arakan’da neler oluyor! 01-01-1970 03:00 TSK, Darbeci Askerler Ve Suriye Operasyonu 01-01-1970 03:00 Referandum, Türkiye, Iran Ve Rusya 01-01-1970 03:00 Kuvvet-İ Suvvar, Tsk Ve Abd 01-01-1970 03:00 Abd ve israil ne istiyor? 01-01-1970 03:00 Kılıç ve Kalkan 01-01-1970 03:00 Önümüzdeki aylarda Türkiye'yi bekleyen tehlikeler 01-01-1970 03:00 İskân-I Muhâcirin 01-01-1970 03:00 Ypg / Pkk, Abd Silah Yardımı Ve Türkiye 01-01-1970 03:00 Katar Krizi Ve Muhammed Dahlan 01-01-1970 03:00 Irak Kitle İmha Silahları Yalanı Ve Irak Savaşının Arka Planı, Svalbard Deposu 01-01-1970 03:00 Sünnî Ve Antikomünist Yapılanmalar 01-01-1970 03:00 Aleksander Dugin Ve Arvasi Hazretleri 01-01-1970 03:00