Mark Sykes, İngiliz yazar ve asker, özellikle Sudan, Kuveyt, Mısır, Suriye, Irak ve Yemen gibi ülkelerin bayraklarını dizayn etmiştir.
Bu şahıs aynı zamanda tarihe SYKES- PİCOT antlaşması diye geçen ve Osmanlı Devletinin parçalanması anlaşmasının mimaridir.
Bu antlaşmanın tarihi oldukça önemlidir. 16 Mayıs 1916’dir.
Bugün ABD'nin büyükelçiliği taşıdığı tarihtir.
Müslüman ülkelerden bir kaç tanesi hariç hiç birinde hilal olmadığına dikkat ettiniz mi?
İşte Bu Mark Sykes’ın dizaynıdır; Filistin bayrağı da böyledir.
Şerif Hüseyin ve ihtilalci Arap gençlerin, istekleri doğrultusunda bu bayrak Arap devletlerinin ortak bayrağı olmuştur.
Günümüzde en şuurlu olan Müslümanlar bile bu bayrakları ellerinde sallayıp duyuyorlar, Oysaki bu bayraklar İngilizler tarafından dizayn edilmiştir.
Emevilerin, Abbasilerin kullandıkları renkler ve Peygamberimizin Sancağı şeriflerinin renkleri alınıp birazda manevî bir anlam yükletilerek bu bayraklar oluşturulmuştur.
Hatta bugün Suriye'deki muhaliflerin bayrakları bile bu esaretten kurtulamamıştır.
Daha da ilginç olan şey ise bu bayrakların oluşturulduğu yıl 1916, resmîleştiği yıl ise 1917, aynı zamanda İsrail Devleti'nin Belford Deklarasyonu da aynı yıl 2 Kasım 1917 de yayınlandı. Böylece İsrail'in kurulması için Müslümanların parçalanması gerekecektir. bunun için önce bayraklar dizayn edildi.
Bu bayraklarda hilal yok. Dolayısıyla hilalsiz bayraklar Müslümanları temsil edemez.
Bu yüzden bayrağımız sadece TÜRKİYE'nin değil bütün Müslümanlarındır.
Eğer Müslümanları bir araya getireceksek öncelikle MARK SYKES'ın çizdiği bu bayraklardan kurtulmamız gerekiyor. Hâlâ bir İngiliz’in çizdiği bayraklarla bu iş olmaz olamaz.
Bütün bu meselelerin asıl nedeni İsrail güvenliğidir.
Yahudilerin en büyük korkusu HITTIN'dir.
Haçlılar, 1095 yılında tertipledikleri bir seferle 1099’da Kudüs’ü zabtedip büyük bir katliam yaparak buraya yerleşmişlerdi. Kısa zamanda Antakya’ya kadar uzanan bir ‘Haçlı Krallığı’ kurmuşlardı.
Fakat İslam Alemi’nin o zamanki dağınıklığından istifade ederek gerçekleştirdikleri bu zafer fazla uzun sürmemiştir.
1187 yılında ‘Taberiye Gölü’yakınındaki ‘Hıttin’ adlı tepenin eteklerinde Selahaddin-i Eyyubi tarafından müthiş bir bozguna uğratılmış, çoğu susuzluktan helak olmuştur. Haçlıların bu mağlubiyeti üzerine 2 Ekim 1187’de Kudüs’e giren Selahaddin-i Eyyubi insanlık tarihinde emsali görülmemiş bir surette büyük bir adaletle Kudüs halkının yaralarını sarmış ve bu kadim İslam diyarını yeniden Müslümanlara kazandırmıştır.
O gece Miraç kandilinin yıldönümüydü. Selahaddin Eyyubi bu vesileyle afv-ı umumi ilan etmişse de kılıç artığı Haçlılar, bu eşsiz merhameti bir taktik eseri zannederek kaçıp Akra kalesine sığınmışlardı. Bu kale ve civarında bir müddet daha mukavemete devam etmişlerse de meşhur Memluk Emiri Sultan Halil tarafından 1291’de kılıçtan geçirilip denize dökülmüşlerdir.
Selahattin Eyyubi'nin Hristiyanların elinden Kudüs’ü 88 yıl sonra geri almıştı.
Yahudilerin korkusu acaba bu tarih içerisinde Kudüs'te kalabilecekler mi sorusudur.
İnşallah bu kadar kalmayacaklardır. Ancak bu işe bayraktan başlamak lazımdır.
Zafer inananlarındır ve zafer yakındır.
Suat Zor