Aynı sistem aynı düzen insanda da kurulmuştur. 100 trilyon hücre sürekli bir hareket içerisinde birbirine göre hareket etmekte ve değişime maruz kalmaktadır.
İnsan vücüdunda, özellikle bağırsaklarda iki kilograma yakın bakteri bulunmaktadır. Her bir bakteri de ayrı bir sistem ve alemdir. İnsan hücrelerinin on kattı mikrobu ayrıca vücudumuzda komşu olarak barındırıyoruz. Her bir mikrop başka bir muamma ve tanımaya değer.
BASİT OLARAK MAKİNE YAPILMASI
Bir proje hazırlayıp, o projeye göre bir makine yapmak mi kolay, yoksa birkaç mühendis bir araya gelip, ayrı ayrı düşünce ve tekliflerle bir makineyi yapmaları mı kolaydır. Hiç şüphesiz birkaç mühendisin bilgi ve istekleri çerçevesinde bir makineyi yapması, bir mühendisin projeye uyarak bir veya birkaç makineyi yapmaktan çok daha zordur.
Bir makineyi imal etmek için demir lazım, demiri elde etmek için demir hammaddesi lazım, bu hammaddeyi eritmek için fırın lazım, o fırından çıkan malzemeleri şekillendirmek için dökümhaneler ve takım tezgahları lazım, artık bunlar saymakla bitmez.
Bütün bunları bilen, kullanmasını planlayan birisi, bir makinanın bir elemanını, veya elenmanların bir araya gelmesi ile imal edilen bir cihazı ancak yapabilir. Bütün bunları bir araya getiremeyen bir makinanın imalatını düşünemez, imal edemez.
Teşbihten benzetmeden gerçeğe geçelim.
CANLILAR HARİKA SANATLAR
“İşte herbir hayvan, öyle bir kasr-ı İlahî, Allah’ın harika bir sarayıdır.
Hususan insan, o kasırların en güzeli ve o sarayların en acibidir.
Ve bu insan denilen sarayın cevherleri;
bir kısmı âlem-i ervahtan, ruhlar aleminden,
bir kısmı âlem-i misalden görünen alemden ve
Levh-i Mahfuz'dan (her şeyin hayatının yazıldığı Allah’ın ilminin ünvanı) ve
diğer bir kısmı da hava âleminden,
nur âleminden,
anasır, elementler âleminden geldiği gibi;
hacatı, ihtiyaçları ebede uzanmış,
emelleri, arzuları semavat ve arzın aktarında, tabakalarında intişar etmiş,
rabıtaları, alâkaları dünya ve âhiret edvarında, zamanlarında dağılmış bir saray-ı acib ve bir kasr-ı garibdir, şaşkınlık uyandıran bir saraydır.
İşte ey kendini insan zanneden insan!
Madem mahiyetin,esasın, iç yüzün böyledir; seni yapan ancak o zât olabilir ki:
Dünya ve âhiret birer menzil, Karaurgan yeri,
arz ve sema birer sahife,
ezel ve ebed (geçmiş, gelecek, şimdiki zaman ve sonsuz zaman) dün ve yarın hükmünde olarak tasarruf eden bir zât olabilir.
Öyle ise insanın mabudu, ibadet edileni ve
melcei, sığınacağı ve
halaskârı, kurtarıcısı o olabilir ki;
arz ve semaya hükmeder,
dünya ve ukba, ahiret dizginlerine mâliktir.” (47/135)