Yurtdışındaki FETÖ Tehlikesi, Yurtiçinde Olandan Daha Büyüktür

Kanserden korkma geç kalmaktan kork sloganın da olduğu gibi, Başkanımızın da kanserin metastaz yapmasına benzettiği FETÖ yapılanmasının, aynı şekilde geç kalınmış boşluklardan istifade ederek, yurtiçindeki ve yurtdışındaki kamu kurumlarına ait faaliyetlerde geç kalınması, bu yapının oralara iyice yerleşmesine fırsat vermiştir.

Ortaya çıkan boşluklardan istifade ederek, 1966 dan 1990 yılına kadar yurtiçindeki devletin her alandaki gözden kaçmış olan boşluklarını yetiştirdiği elemanlarla, kimseye sezdirmeden hayır ve yardım amaçlı projelerle ele geçirmeyi başarabilmiştir.

Türkiye’deki yurt, okul ve eğitim eşitsizliklerinden yararlanarak, fakir aile çocuklarına yüksek mevki ve makamlar vaat ederek kendi etrafında toplayabilmiş, hiçbir tarikatta ve dini yapıda olmayan bir cazibe merkezi haline getirmiştir. Onlara büyük imkanlar verip çaldığı sorularla kendilerinin bile inanamadığı mevkilere makamlara getirdikten sonra, onlara her türlü tasmayı takarak bulundukları bu görevlerinde, kendine hizmet ettirmeye başarılı bir şekilde muvaffak olmuştur.

Bugün bile üniversitelerde lise seviyesinde bilgisi olanların Master, doktora seviyesinde görev almaları, çalınan sorular ve örgütün birbirini kayırması örgüte ait imkanları kendi adamlarına kullandırması ve kendinden olmayanları bir şekilde baskılarla devre dışı bırakarak, onları gittikçe kendilerine bağımlı hale getirmiştir.

Bu örgütten hiç kimsenin pişmanlık duymaması gerçek devlet FETÖ gibiymiş gibi ona daha çok güvenip, Devleti ise hiç işe yaramayan hatta onlara Sadakat dahi duymayan, pişmanlık duymayan, bu yapılan darbeleri de kesinlikle görmezden gelip örgütün kuvvet kazanmasını ve örgüte bağımlılıklarını iftihar vesilesi olarak kahramanlık taslayarak devam ettirmektedirler.

Darbe hadisesinden sonra, 3 yıla yakın zamandır daha örgüte Sadakatte, birbirlerini desteklemekte ve birbirlerine bu hususta moral vermektedirler. Organize bir halde maddi manevi bir sistem içerisinde, örgütün dağılmasını önlemeye çalışmaktadırlar.

Aynı olaylar yurt dışına açılmada da, Özal döneminden itibaren hızla başlamış ve bütün Orta Asya ülkelerinde, Rusya'nın ortaya çıkardığı boşluğu FETÖ kendi adına Türkiye Cumhuriyeti'nin itibarını ismini ve bayrağını kullanarak, bu boşluğu kullanmıştır.

Bugün Rusya'nın kontrolünden çıkan Orta Asya Türki Cumhuriyetlerinin sayısı yaklaşık 20'ye yakındır, FETÖ tarafından ele geçirilmiş ve doldurulmuştur. 30 yıla yakındır o ülkelerde Türkiye'de olduğu gibi bütün üst düzey yönetim ve kamu kurumlarında FETÖ yapılanması tam gaz devam etmektedir.

Başkanımızın her ne kadar ziyaretleri sırasında bu örgüte karşı uyarılarda bulunması ve o ülkelerdeki bu yapılanmayı haber vermiş olsa da, o ülkeler 30 senelik ahbap çavuş ilişkilerini kesinlikle kesip atamazlar. 1992 ve 95 yıllarından itibaren bütün Orta Asya ülkeleri özellikle Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Kazakistan, Afganistan, Hindistan, Mısır, Suriye, Irak, Libya, Çin, Hindistan, Tacikistan, hatta bugün haritada yerini bile bulamayacağımız küçük Cumhuriyetler Hakasya, Tuva ve Yakutistan gibi nüfusu 1.000.000’dan az olan Sibirya buzları arasındaki ülkeler bile, FETÖ'nun ilgi alanı içerisinde bu küçük ülkeler ile ilgilenilmiş ve FETÖ tarafından değerlendirilerek doldurulmuştur.

FETÖ'den ayrıldığım 1996-97 yıllarında bile yukarıda isimlerini saydığım ülkelerden misafir talebeler Türkiye’de eğitilmiş, her türlü imkan sağlanmış, yine o ülkelerde ilk alt yapıyı kuracak olan çekirdek kadrolar olarak kendi ülkelerine gönderilmişlerdir.

Bu ülkelerdeki FETÖ yapılanması ABD ve AB’nin Rusya’ya, Çin’e Hindistan’a karşı tampon bölgenin oluşturulması için FETÖ’nün kontrolüne verilmiştir.

FETÖ ABD'nin dünya çapında kullanabileceği en büyük bir İngiliz anahtarı ve bir güçtür, bunu hiç unutmamak gerekir. Bizimle hiçbir problemi olmayan Çin, Hindistan, Pakistan gibi dünyanın en büyük ekonomileri nüfus yoğunluğu en çok olan, Asya Coğrafyasında bulunmaları itibariyle, bizimle pek çok müşterekleri olan bu dev ülkelerle ilişkilerimizi geliştirip, FETÖ’nün u ülkelerdeki tuzaklarının Orta Asya ülkelerinde olduğu gibi onlara kaptırılmamasıdır.

Nurettin VEREN