Kalbin Kalibrasyonu

Cevahir AYDIN

26-02-2024 16:18

Kimi gönül dedi adına kimi yürek

Kimi sevgi ekti içine kimi nefret

Kimininki taş kesildi kimininki Allah korkusundan titredi

Kimi göz cismiyle göremedi kimi ondaki gözle alemi seyretti

Onu köreltenler de Hakkın nazargâhı bilip özenli bakanlar da oldu

Paslanınca itinalı temizlikten uzak duran da oldu, zemzem ile yıkayan da

Kimi hoyratça kırmaktan çekinmedi kimi incitmekten imtina etti

 

Vücut sarayının padişahından bahsediyoruz, evet onun adı ‘KALP’

 

Onunla daha yakından tanışıp; ebedi dost olanı, Allah’ın dostluğunu hak etme zamanı şimdi..

 

Zira huzurlu bir dünya hayatı ve saadetli bir ukba için Allah’ın zikriyle mutmain olan biricik organımızdır kalp.

Ve onun muhteşem not defteri hükmünde olan ‘dimağ’..

 

Kalp ve dimağ; kalp, tefekkür edip akletmek ve dimağ, bunları sürekli diri tutmak için kaydetmekte kullanılan ikili bir mekanizmadır.

 

Kalbi temiz olanların iddialarına göre değil dimağların aldığı notlara göre işleyecek mahkeme..

 

 *Kalp aynası*

 

Aklın, beynin ve kalbin bir fikirde bir eylemde bir duyguda uzlaşarak gidişi veya tam tersi uyumsuzluğu bazı işaretlerle kendisini ele verir.

 

O ahenk yakalandığında, her sözde her fiilde veya duygu durumda muhteşem frekans uyumunun hayatımızı, çevremizi, ticaretimizi ve öteki ile olan ilişkimizi nasıl olumlu etkilediğini göreceğiz.

 

Frekanslarla yaşadığımız dünyada kalbimize verdiğimiz frekansların pozisyonuna göre çevremiz oluşacaktır. Kişi arkadaşının dini üzeredir hakikatini çalıştıran şey; içimizde oluşturduğumuz duygu ve düşüncelerin hayatımıza çektiğimiz hadiseler ve kişiler olduğunu hatıra getirecektir.

 

Kapta olan ne ise dışarı o yansır prensibiyle kalp aynamızda tecelli edenleri sunarız. Her bir şeyin kalpten bir kılıfla dışarı çıktığını görmek zor olmasa gerek.

Kalbin büründüğü maddi kılıfların hepsi manevi donanımların birer penceresidir;

 

Ruhun mana yolculuğunda, yolculuk boyunca uğradığı yerlerde bu pencereden hakikatlere bakan ise ruhtur.

 

Penceredeki kirlerden dolayı alemi pis gören bir kalp ve hatırda kirli anılar olarak bunları not alan dimağ; öncelikle kalibrasyona sokulur ki öz yaratılışını hatırlasın ve mayasına uygun formu geri kazansın. Bunu yapacak ilme, bilgiye, samimi dokunuşa sahip olmak her nefis sahibi için en ulvî vazifedir.

 

İbret alınacak nice hadiseler cereyan ederken, asli vazifesini ihmal edip ibretlik olmak kalbin körlüğünü gösterir sahibine. İlahi ferman olan ayetler ve o fermanın uygulayıcısının (sav.) işaretleri ne kadar da şeffaf gösterir bu tabloyu bizlere:

 

"Bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer." (Enfal, 8/24) ayeti ve

 

“Onlar yeryüzünde gezmezler mi ki akıl edecek kalpleri yahut işitecek kulakları olsun? Fakat kör olan gözler değil, sinelerdeki kalplerdir.” (Hac, 22/46) ayeti ilahi ikaz olarak sunulurken, Allah resulü de;

 

“İnsan vücûdunda bir et parçası vardır o düzelirse bütün vücud düzelir, o bozuk olduğunda bütün vücud ifsâd olur. İyi bilin ki, işte o et parçası kalptir.” (Hadis) buyurur.

 

Hakikatini çağlar ötesinden fısıldayan ayetler ve alemlere rahmet olarak gönderilen son elçinin (sav) ikazda bulunduğu bu temel ikazlar ile en önemli cihazımızın, en temel fonksiyonlarının sağlıklı işlettirmesine katkıda bulunmak asli vazifemiz olsa gerek.

 

“Kalbin dünyevi ihtiraslar girdabından korunması, Allah'ın sınırlarını bilmek ve onlara riayet etmekle mümkündür.”  denebilir.

 

Evet sürekli hatırda tutulması gereken bir hakikat; İyi bir yüzücü de olsanız sürekli bir idmana, sürekli bir teyakkuza ihtiyacınız vardır ki gaflete kapılıp o girdapta kaybolmayasınız.

 

Kalp; Allah sevgisinin muhafaza edileceği yer; ruhumuza rengini veren sevgi, muhabbet, kin ve nefretin hissedildiği ulvî veya enfusî fonksiyonların beslendiği, ilmin ve bilginin harmanlanması gereken yer..

 

 *Hakikati bulma mücadelesinin an be an sürdüğü atmosfer*

 

Üstad Said Nursî’nin ifade ettiği gibi:

 

"Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünûn-u medeniyedir. İkisinin imtizacından hakikat tecelli eder. İftirak ettikleri vakit; birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder."

 

Akletmemiz istenirken, düşünme çabasının yeri kalbin derinlikleri olabilir miydi sahi..

 

Körelmekten, fıtri kodlarına aykırı çalışmaktan alıkoymak için kalbimizi nasıl bir kalibrasyona koymak gerekiyor ki; vicdan mekanizmasını, hakkaniyetli ve adil olmayı tekrar kazandırsın bizlere.

 

Hakkın hatırını âli tutup, ötekinin sınırlarını ihlal etmeye yeltenmekten imtina edenleri tutup kaldıracak olan ‘vicdan’, kalbin baş konuğu muydu yoksa..

 

Vicdanı körelmiş olanlar; kendi dışındakiler için sözüm ona eleştiri kılıcını insafsızca kullanırken, ötekinin zulme ve haksızlığa uğramasına sessiz kalmış olabilir miydi? Bu haksızlık ister kendisinden ister bir başkasından gelsin, onu engelleyecek iradeyi ortaya koymadıktan sonra nasıl bir hakkaniyetten bahsedilebilirdi.

 

Kendi menfaatine dokunmayan zulme; kendi mahallesinden, cemaatinden, siyasi partisinden, sosyal grubundan, kendi inancından olmayan öteki olarak ifade edilenlerden zulme maruz kalanlar için adaletli ve hakkaniyetli davranarak ses çıkarmamak kalbin ve saf dimağın ne derece kirlendiğini göstermek için yetmez mi?

 

Kalpleri ve dimağları bu kirlilikten müteşekkil toplumların üzerine aç kurtlar gibi saldıran hayasız ve imandan bihaber toplulukların kimden ve neyden çekineceği kalır ki?

 

Tıpkı selin üzerindeki çer çöp gibi, sayıca çok; fakat iradesiz ve kıymetsiz bir topluluktan kim neden korksun ki?

 

 *Her türlü manevi faaliyetin merkezi kalptir*

 

Allah insanları kalplerindekine göre sorumlu tutacaktır.

İnsan zaman zaman imana da küfre de fıska da nifaka da sapabileceğinden dolayı, kalbe kalp denmiştir.

İstikrar arayan bir mücadele sahibi, bu istikrara da güvenmemeli; çünkü kalp yine dönebilir, yine değişebilir.

 

Bütün mesele, sürekli biçimde,

"Rabbimiz, bizi doğruya götürdükten sonra kalblerimizi eğriltme ve katından bize rahmet bahşet." (Al-i İmran, 3/8) ve

"Canımı Müslüman olarak al ve beni salihlere kat." diye dua etmek; bir günah işlendiğinde, nefse veya şeytana kapılındığında hemen tövbe edip, bu günahtan temizlenmeğe ve günahın kalpte meydana getirdiği karaltıyı silmeye bakmaktır.

 

Yunus Emre, kalbin nasıl değişken olduğunu ne güzel açıklar:

"Bir dem âbid, bir dem zahid, bir dem asî, bir dem mutî...

Bir dem gelir ki, ey gönül, ne dinde ne imandasın!"

 

 *Arınmış ve etrafına abı hayat iksiri sunan bir kalp için neler mi yapmalı*

 

Kalp aynanda tecelli etmiş eşyaların isimlerini tespit et

Onlardan arındıktan sonra ilahi nurun aydınlığını temaşa edecek ruhun

Kendi benliğinden uzaklaş

Rabbin çizdiği istikamete yürü

O'na vardığında

Kendini terk etmiş olacaksın

Arınma sonra her şeyi bir tarafına alan afv terazisinin

Senin kalbindeki yükleri alışının huzuruna ulaş

Hanif bir müslim olarak İbrahim (as) milletinden olduğunu hatırla, halilullah'ın izinde kal!

 

Yalnız biri bilecek

Yalnız birden isteyecek

Yalnız biri söyleyeceksin.

Onun huzurunda durup

Onun dışında kalan her şeyi arkaya atacaksın.

 

Muhammed as ve arkadaşları ile anılma makamını istiyorsan, kalbini onarmalısın.

Onarımda sana güç ve kuvvet, itidal ve istikamet lütfetmesini dileyecek ve yine ondan dileneceksin.

 

Duaların kabul edilmesi için de gerekli olan şey kalbin kötü duygu ve hasletlerden uzak tutulmasıdır. Bundan dolayı Hz. Peygamber (s.a.s) dualarında Allah Teâlâ'dan selim bir kalb istemiş ve bunu ümmetine öğretmiştir, bunu hep hatırında diri tutacaksın.

Vesselam

 

Hz. Peygamber efendimizin o kıymetli duasıyla yazımızı tamamlıyorum: "Ey kalbleri (iman ve iyilikte) sabitleştiren Allah’ım. Kalplerimizi senin dinin üzere sabit kıl"

Elfu elfin amin

 

Beraat Gecenizi tebrik eder, hususi dualarınızı istirham ederim

 

Cevâhir AYDIN / Küçük Dünyam

DİĞER YAZILARI Nûr’un Dağıttığı Sisler 01-01-1970 03:00 Hira'sını Arayan Varlık 01-01-1970 03:00 Adaya Yolculuk 01-01-1970 03:00 İnsan Olmak, Yolda Olmak 01-01-1970 03:00 İstiğfar Parantezi 01-01-1970 03:00 Kimin Doğrusu 01-01-1970 03:00 İnci Sancının Mahsulüdür 01-01-1970 03:00 Gerçeklik ve Hakikat 01-01-1970 03:00 İcabet Mührü-1 01-01-1970 03:00 Deprem Çocuklarının Dili 01-01-1970 03:00 İbret’in İktidarı-2 Ne Zaman İbret Almaya Başlar İnsan! 01-01-1970 03:00 İbret’in İktidarı - 1 01-01-1970 03:00 Rafta Unutulanlar 01-01-1970 03:00 Günle Vedalaşmak - 2 01-01-1970 03:00 Günle Vedalaşmak - 1 01-01-1970 03:00 Kendini görmeye gücün var mı! 01-01-1970 03:00 Hasat Yasası 01-01-1970 03:00 OL DER HAYIR OLUR 01-01-1970 03:00 Rızkın Rotası-2 İdeal İnsan 01-01-1970 03:00 Olanlar ve Ölenler 01-01-1970 03:00 Tevâzu ve Kibir - 2 01-01-1970 03:00 Tevâzu ve Kibir - 1 01-01-1970 03:00 Konup Göçenler 01-01-1970 03:00 Sükûn Bulma Hadisesi 01-01-1970 03:00 Ruh Zerâfet Kazanınca 01-01-1970 03:00 Anlamakla Başlar Yolculuk 01-01-1970 03:00 Çağın Gürültüsü Ve Sûkut-2 01-01-1970 03:00 Çağın Gürültüsü Ve Sûkut 1 01-01-1970 03:00 Dayatılan Normlar Ve Mümince Duruş 01-01-1970 03:00 Takvâ Ve Fücûr Mücadelesi 01-01-1970 03:00 Diri Hayat Sahipleri 01-01-1970 03:00 Dijital Göçmen Jenerasyonu 01-01-1970 03:00 Hoyratça Tüketiyoruz! 01-01-1970 03:00 Tebessüm Et, 'Selam' De, Geç 01-01-1970 03:00 Hayat kalitesi açısından 'söz' 01-01-1970 03:00 Özsaygının Korunmasında Duygu Yönetimi 01-01-1970 03:00 Sahi Kul Hakkı Neydi! 01-01-1970 03:00 İrade İnşasında Köşe Taşları 01-01-1970 03:00 Toprağa Verdiğimiz Değerler 01-01-1970 03:00 Olaylar, İmtihanlar Bizim İçin Gelirler! 01-01-1970 03:00 Yitik Asrın, Yiğit Gençlerine Dair 01-01-1970 03:00 27 Şubat'ta 28 Şubat'a Veda 01-01-1970 03:00 Kazanma Kuşağında Kaybedenler 01-01-1970 03:00 Kuyu'nun Yusuf'a Kavuşması 01-01-1970 03:00 Hakikatin Tellali Olmak! 01-01-1970 03:00 Hakikat Gözlüğüyle Bakmayı Beceremiyoruz! 01-01-1970 03:00