فَتَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِينَ
..Fe tebârekallâhu ahsenul hâlikîn.. (Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir. / Mu'minûn Suresi-14)
Nihayetsiz bir kudret ve zenginlik sahibi Allah, nihayetsiz acziyeti ve muhtaçlığı ile insanı yaratılmışların en seçkini kılarak lütûf ve keremini göstermiş, tüm mahlukatı onun hizmetkârı kılmıştır.
İnsandan zikir, fikir ve şükür isteyen Rabbimiz ibadetlerin özü ve hakikati olarak benlik ve gururu bırakıp kendisine sığınılmasını, kendisinin sonsuz kudret ve zenginliğine iltica edilmesini değerli bulmuştur.
Fert olarak kendisini gerçekleştirmek, birey oluşunun farkına varmak, kâinat içerisinde özel konumunu bilmek, bahşedilen maddi manevi ikramları görebilmek bireyi ben merkezci yapmaya götürmemeli. Tüm bunları kendinden bilmemeli.
Mesneviye-i Nuriyede üstad Bediüzzaman hazretlerinin bu konuda ortaya koyduğu naif çizgiyi görmek ve hayatımıza tatbik etmek bu konuda işimizi kolaylaştıracaktır diye düşünüyorum.
"Herbir nimetin iki veçhi vardır. Bir veçhi insana aittir ki, insanı tezyin eder, medar-ı lezzeti olur. Halk içinde temayüze sebep olur. Mucib-i fahr olur, sarhoş olur. Mâlik-i Hakikîyi unutur. En nihayet kibir ve gurur kuyusuna düşürtür."
"İkinci veçhi ise, in'am edene bakar ki, keremini izhar, derece-i rahmetini ilân, in'âmını ifşa, esmâsına şehadet eder. Binaenaleyh, tevazu, ancak birinci vecihte tevazu olabilir. Ve illâ küfranı tazammun etmiş olur. Tahdis-i nimet dahi, ikinci vecihle mânevî bir şükür olmakla memduh olur. Yoksa, kibir ve gururu tazammun ettiğinden mezmumdur."
....
Rahmanın ikram ettiği bunca nimetin emanetçisi olan bizler, istenmeyen olumsuz vasıf ve sıfatları başkasına yamamaya çok meyilliyken; uhdemizde olsun veya olmasın güzellikleri kendimize mal etmede çok mahiriz.
Olduğumuz gibi görünmüyor, göründüğümüz gibi olamıyoruz maalesef.
Herkesin ahlak abidesi kesildiği böyle bir dönemde bu negatif vasıflı şahsiyetler nereden türedi, bunlar kim diye sormadan edemiyoruz.
Tabiri diğerle herkes "VİP" (statüsü veya önemi nedeniyle özel imtiyaz sahibi olan kişi) rolüne bürünüyor. Ahlâk-ı Kur'aniyeden yoksun; ünvan, mal, makam, şöhretin oluşturduğu suni bir atmosferde kulluğunu acziyetini ve fakrını unutarak büyüklenmek nimetleri verene tam anlamıyla nankörlüktür.
Bu nankörlük, ceza amelin cinsindendir mukabilince sahte ilişkiler yumağını doğuracak ve ahseni takvim üzere yaratılmış olan bireyi iki dünyada da küçük düşürecektir. Hafizanallah.