Hayır Diyebilmek;
Kendimizden ödün vermemek adına, çevremizin bazı taleplerine hayır diyebilmekle başlayabiliriz. Bu kolay pratize edilebilen bir duygu yönetimi veya davranış eğilimi değildir. Kimler hayır diyebilir, diye düşünebiliriz.
Kendi yalnızlığına katlanabilen, herkesin sevgisine ihtiyacı olmayan, kendi özsaygısı öz değeri gelişmiş biri, güçlü iradesiyle rahatlıkla hayır diyebilir.
Söyleyecek bir sözü olur;
Kusura bakmayın ben buna katılmıyorum,
Ben öyle düşünmüyorum, Ben böyle olacağını düşünüyorum diyebilir. Hepiniz beni sevmeyebilirsiniz, beni sevmemenize katlanabilirim. Benim için doğru, iyiden daha iyidir diyebilmelidir.
İstediğini çekinmeden ifade edebilmek;
İletişimin ifade boyutu her ne kadar teknoloji ile çeşitlense de duygu ve düşüncemizi rahatça ve açıkça iletebilmek için mutlaka ama mutlaka bireyin kendisini yetiştirmesi gerekiyor.
Gerek WhatsApp, Instagram, mail vb araçlarla gerekse yüzyüze iletişimin sağlandığı geleneksel iletişim durumlarında sözlü, yazılı veya görsel araçlarla duygu durumumuzu muhataba iletiriz.
Bunun altını doldurmak ve kişiliğe zarar vermemek adına kullandığımız iletişim araçlarıyla yazılı veya görsel iletilerin özenle seçilmiş olmasına dikkat etmeli.
Şartlar Ne Olursa Olsun Asla Pes Etmemek;
Bireyin sonuna kadar gidebilmek için, olumlu benlik algısı olmalı ki hedefinin peşinden gidebilsin.
Geleneksel toplum yapımızda kendisine ait bir kozu, hedefi, amacı olmayanlar kolaylıkla pes edebiliyor.
Bunu tersine çevirip kendisine ait hedefi, amacı olanlar daha dirayetli davranıp kolay kolay pes etmiyor.
Çevremizi bu anlamda nereye konumlandıracağımız, mücadeleci mi pes eden bir karakter mi anlamak için 'ısrarcılığı' incelenebilir.
Her hedef ulaşılabilir mi bu ayrı bir konu; fakat kaderin çabaya bağlı olduğu hakikati ile bireyin inancı, çabasını tetikler o da kişiliğini yansıtır.
Olumsuz Eleştirilere Açık Olmak;
Öz benlik inşası yolunda, gerek bireyin kendi duygularına gerek gelenekçi yapıda direnç gösterdiği konularda birlikte yürüdüğü kişilere liderlik yaptığında gerekse bulunduğu konumdaki yetkinliğinde en çok ihtiyaç duyduğu konu bu olmalıdır.
Lider olmak, uzmanlaşmak ve büyümek isteyen bireylerin, duyduğu eleştirilere katlanabiliyor olması gerekiyor.
Eleştirilen, kendisini çek edecek eyvallah; fakat burada kendisine gelen şeyin hakkaniyetli bir eleştiri mi yoksa bir yergi mi olduğuna dikkat edecek. Bu farkın idrak edilmesi motivasyon ve istikamet için çok kıymetli bir ayrım noktasıdır.
Olumlu açıdan gelen her eleştiri, bireyin iyiliği, işini mükemmelleştirmesi, yoluna ışık tutması, işlerini kolaylaştırması yönüyle değerlidir. Eleştirilen açısından bu eleştirilerin nazikçe alınması bir olgunluk göstergesidir.
Gerektiğinde Vazgeçebilmek;
Genel tabirle, onca samimi ve pozitif çabaya rağmen bazı şeylerin olmadığını gördüğünde bırakmayı bilmek olgunluk göstergesidir.
Değil mi ki gün olgunlaşınca güneş batar, ömür kemale erince ruh uçar.
Tüm çabalara rağmen olmuyorsa bazı şeyler gitmeyi, bırakmayı bilmek..
Bu bir anlayış meselesidir, pes ediş değil..
Pes etmek mücadele yolları tükenmemesine rağmen, inancını, azmini, enerjisini yitirmektir.
Anlayış ise bunun artık olamayacağını olgun akıl ile fark etmektir.
Onun için ortaya konacak her çabanın beyhudeliğini görmektir ki bu da olgunluk ister.
Yalnızlıktan Korkmamak;
Tek başına olmakla yalnız kalmak arasındaki farkı, kimsesiz olmakla karıştırmamak gerekiyor.
İnsan, elbette öteki ile var olabilen bir varlık. Öteki ile hayatın içinde insan olmanın lezzetlerini ve acılarını yaşayabilen bir varlık; fakat bununla birlikte bütün sözü veya inancı sürüye uymayabiliyor. Dolayısıyla sürüden ayrışması ve kendi başına ilerlemesi gerekirse de bunu cesaretle yapabilmesi gerekiyor.
Bu müstakillik, çok içsel birşeydir. Bunu hissedebilen çoğu kişi bunu yapmaktan çekinmezler.
Herkes tarafından sevilmeyi bekleyeceğine kendi doğrusuyla, kendi düşüncesiyle, kendi dünyasında ötekini kırmadan dökmeden yürüyebilmelidir.
Kendi Hatalarıyla Yüzleşebilmek;
En zor olanı da budur. Zira, insan olarak kendimizi hep iyi çocuk olarak görürüz.
Oysa ki insanın şapkasını çıkarıp önüne koyması, tefekkür etmesi, aynada kendi gözünün içine bakabilmesi çok ince bir meseledir.
Bu hakikaten güçlü bir karakter, tekamül yolunda azimle ilerleyen olgun bir kişilik ister.
Mevcut hayatımızdaki sorunlarımızın çoğu, karakteri zayıf, kişiliği gelişmemiş olgunlaşmamış insanlarla çevrili olmamızdan kaynaklanır.
Eski toprak diye tabir ettiğimiz büyüklerimizde yaş ilerlerken olgunluk seviyesinin de paralel ilerlediğini gördüğümüz bir kişilik yapısından, yaşından çok geride davranan olgunluktaki hamlığına üzülerek şahit olduğumuz bir insan modeline üzülerek şahit oluyoruz.
Dijital bir tabirle donanım eskiyor; ama yazılım buna ayak uyduramıyor yani bilgeleşemiyor.
Bunu aşabilmek için; şapkayı çıkarıp öne koymak, yaşadıklarını anlamlandırmaya çalışmak, acıyı işleyip hüzne dönüştürmek, ihtiyarlığını da bu huzurla sürdürmek..
Bu arada ihtiyar olmak kötü birşey değildir, hayırlı insan demektir.
Hayrını hasenatını işlemiş, ahir ömründe kendi dünyasında muhasebesini sürdüren aktif mücadele sahibi insan demektir.
Konumuza bakan yönüyle, gençliğinde kendi dünyasını yaşayamamış, etkinliğini kuramamış bireylerin ilerleyen yaşlarında huysuz insan modeli baş gösterir. Bu da çevresini ayrıca huzursuz eder.
Tolstoy un ifadesiyle hayatta hiçbirşey için geç değildir. Bireyin kendi hareketinde, kendi dinamizminde hala hayatta etkin olabilir. Yeter ki olamayacağına yönelik inanç kabuklarını kırıp yapabilirimi, o motivasyonu ortaya koyabilsin.
Hayat çabalamak açısından, öldüğümüzde sona eren bir şeydir, ölene kadar devam eder. Hayat devam ediyorsa umut vardır. Umut varsa yaşamaya değerdir.
Güçlü, karakterli, olgun kişilikler halinde varlığımızı ortaya koyup bu hayatı herkes için daha yaşanılır, daha barışçıl, bolluk bereket ve neşe içinde kurgulamak bizlerin elinde.
Ötelerde hangi tarafta yaşadığımızın hesabını vereceğimiz bilinciyle hareket ettiğimizde, daha hassas yaşayacağımız bir hayat bizleri bekliyor.