İnsanın iç yolculuğu başlarken; kendisini sorgulaması, çevresini sorgulaması ve yaşanan her şeyin onarım sürecinde yaşananların tam da olması gerektiği gibi olması gerektiği vakitte ve olması gereken yerde olduğunun bilincinde olması gerekmektedir.
Bu yolculukta, kainattaki muhteşem bir döngüye sahip olan dört mevsim gibi ilkbaharın, yazın, sonbaharın ve kış aylarının yaşanması gibi insan hayatında inişli ve çıkışlı diye tabir ettiğimiz duygu, his ve duyu değişikliklerinin veya değişimlerinin yaşanması hayatın olağan durumlarıdır.
İnsanlar yaratılmışlar içerisinde en şerefli mahluk olarak bu değişimlerde; iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, faydalı ve faydalı olmayanı hayatında iç içe yaşadığını ve bunun durdurulamadığını, buna karşı koyulamadığını görecektir.
Kendisine düşen şey; fıtri kodlarına uygun özenli bir yaşamı tercih ederek, yaşadığı iniş ve çıkışlarda kendisine yüklenmeden, kendisini küçümsemeden ve suçluluk psikolojisi ile kendisini hırpalamadan, yüksek farkındalık ile tespitler yaparak vakit kaybetmeden onarım parantezleri açıp hayatında küçük molalar vererek, kendi kendisini tedavi edebilmektir.
Tıpkı ilk insan ve ilk peygamber olan Hz Adem babamızın, eşi Hz Havva annemizle cennette yaşadıkları kışkırtıcı hata neticesinde dünya yolculuklarının başlaması gibi.
Bakara suresinde Hz Adem'in anlatıldığı paraflarda, esasen yeryüzünde bir halife yaratılacağı anlatılırken insan için cüz-i iradesini yine insana göstermek ve insanın tercihleri neticesinde nasıl bir sonuç beklediği, nasıl bir hayatı arzuladığı ve bu hayat için sözüm ona sürgüne gönderildiği dünyada güzel sonuç için ne derece tutarlı, kaliteli bir hayat yaşayacağı yine insana göstermek istenmiştir.
Eşrefi mahlukat olan insanın, ilk dünya yolculuğundan dünya hayatının son bulacağı güne kadar, sürekli ama sürekli imtihan içinde olduğunu, fitne içinde olduğunu yine insanı en iyi tanıyan, insanı yaratan ve dünyalara sığmamışken mümin kulunun kalbine sığdı diye methedilen Rabbimiz söylemektedir.
Zalimin ve mazlumun kimler olduğu, inkar edenler ile tasdik edenlerin kimler olduğu kainat kitabı Kur'an'ı Kerim'de açıkça belirtilmişken..
Hataya, gaflete, yanlışa, isyana düşse de kendisinden ümit kesmeyen ve son nefese kadar inancını koruyan her insanın ebedi kurtuluş adayı olduğunu söyleyen Allah'a mı yoksa 'büyük odunları küçük odunlar yakar tutuşturur sen küçük odunları yaktın büyük odunların da yanacak ve hepten müflis bir insan olarak ukbada kaybedenlerden olacaksın' vesvesesi ve kışkırtması ile insan ile Allah arasına giren şeytan mı veyahut şeytanlaşmış kendisini Allah adına hesap soracak, hüküm verecek, insanları kökten ateşe sevk ettiğini düşünen, şeytanlaşmış ruhlara mı itimat edeceksin.
Fıtri kodlarına dönmek için insana tavsiye edilen ilk ve en önemli prensip; olumsuz duygu ve düşüncelerden, kalbi zift ile dolmuş, ümitsizlik ve yeis çağlayanları ile etrafına sürekli vicdan azabı çektiren, onları tıpkı birer sömürge gibi köleleştiren şeytanlaşmış karakterlerden korunmaktır.
İnsanların ara ara hata yapabileceğini; fakat hata edenlerin en hayırlılarının tövbe ve istiğfar edenler olduğunu müjdeleyen, insana insan olduğu için değer veren peygamberler sultanı efendimiz (sav) en temel fıkhi konularda dahi önce insan demiş ve vicdanlara merhametle dokunmuştur.
Ey kıymetli insan
Milyarlarca galaksi içerisinden, milyarlarca yıldız içerisinde bir yıldız sisteminin içerisinde yer alan, dünyada milyarlarca varlığın en kıymetlisi seçildin sen.
Yani Rabb'inin en sevdiği, muhatap olmaya en layık gördüğü ve iman edenler için kendisinin hakkını ve hukukunu gözetenler için yani senin için ebedi kalacağın yurdu, cenneti hazırladığını unutma.
Hükmünde ve otoritesinde kendisine asla ve asla ortak kabul etmeyen, tevhid sancağını kalplere diken Rabbimiz, inanıyor musun ki kalp dünyanda yaşadığın inişler ve çıkışlar için sana bir fırsat vermesin?
Verdiği fırsatların farkında olman için kendini tanıman ve kendini bulman için, Rabbini bilmeni istiyor. Seni yaratanın, her şeyi bir ol emriyle yaratanın; senin hata ve kusurlarına, yanlış söz ve davranışlarına bir arınma bir bağışlanma lutfetmeyeceğini mi düşünüyorsun?
İnsan merhameti önce kendisine göstermeli.
Kendi fıtratına dönmek için vicdan mekanizmasını öyle bir çalıştırmalıdır ki dışarıdan hiçbir müdahale, hiçbir söz bu mekanizmanın sağlıklı çalışmasına yeltenenemeli.
Kendi vicdanına, ruhuna el uzatanlara karşı 'beyhude yorulmayın. Bu kapı hak ve hakikatten uzaklaşmış sinelere karşı sürgülüdür' demelidir.
'Vicdanlarında, kalplerinde, düşünce yapılarında kalibrasyon yapmayı başarabilen eroğlu erler benimle yolculuğa çıkabilir' derler.
Bu kalibrasyon bireyi fıtratı ile buluşturacak, dünyaya gönderiliş gayesinin, hak ve hakikatin tarafını savunan bir insan olması gerektiğini hatırlatacaktır.
Temel yaratılış nedenlerini tanıyan bu nadide bireyler; dünyaya kirlenmemeye değil temiz kalma mücadelesine, arınma mücadelesine, Rabbini diri bir bilinç haliyle sürekli tevhid etmeye kainatla birlikte şahit olmaya gönderildiğini görecektir.