Bu yazımızda, Allah Resulünün (sav) esas ifade ettiği konuyu önceleyerek insanın ötelere hazırlanmasını ve hazırlık sürecindeki paydaşlarıyla ilişkilerini ele alacağız.
Rahmet ikliminde her yönüyle hassas bir duygu dünyasında yaşıyor, sağanak sağanak boşalan rahmet damlacıklarının çoraklaşmış gönüllerimizi nasıl yeşerttiğine bizatihi şahit oluyoruz.
Dillerimiz, fikirlerimiz, eylemlerimiz rahmete aykırı iş yapmaktan haya ederken, bu hassasiyeti taşımayan sinelerden de lütfû ilâhi ile uzaklaştırılıyoruz.
Değilse; bu mevsimde dahi hayır, iyilik ve güzelliklerle meşgul olamayan nefislerimize son bir ihtar çekmeli..
Başı Rahmet, Ortası Mağfiret, Sonu Cehennemden Kurtuluş olan bir iklimin ahirinde kurtuluş gemisini kaçırmanın ne elim bir kayıp olduğunu nefsimize haykırmalı..
Yaratıcımızın en sevdiği ahlak ile ahlaklanmak ve kurtuluş reçetesini hayatımıza tatbik etmek için ne derece gayret sarf etmek gerektiğini Allah Resulünün (sav) müjdesi ile bir kez daha okumakta fayda var.
Bir adam:
- "Ya Resulullah! Allah'ın en çok sevdiği amel hangisidir?"diye sordu.
Hz. Peygamber:
-"Konup göçendir"cevabını verdi. Adam:
-"Konup göçen kimdir?"diye sorunca,
-"Kur'ân'ı başından sonuna kadar okuyan, bitirince de tekrar başlayandır" cevabını aldı.
Tirmizî, "Kur'ân,"11
Değerli dostlar, rahmet iklimin son on gününde aranması tavsiye edilen Kadir gecesi, Kur'an'ın nüzûlu ile bilinir. Rabbimiz insanı bu gece bir kez daha muhatap aldı ve kaliteli bir kulluğun yollarını gösterdi, ötelerde kurtuluşun reçetesinin anlaşılması ve pratiği için en sevdiği habibini bizlere rehber kıldı.
Değil mi ki yaratan elbet en iyi bilir, ona da teslimiyet gerekir. Sevdiğinin (sav) gösterdiği teslimiyet gibi pazarlıksız, ama'sız bir teslimiyet hem de.
Mistik ritüellerin ötesine geçmeyen bir okuma/dinleme kişiyi anlık olarak rahatlatabilir; fakat girilecek ukba sınavında imtihan geçirtir mi orası tartışılır.
Hadid suresindeki ayetin ifade ettiği bir okuma ile ötelerde mahcup olmaktan kurtulabiliriz.
"İman edenlerin Allah'ı anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? (Hadid, 16)
“Tâ. Hâ. Biz, Kur'an'ı sana, güçlük çekesin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik”.(Tâhâ 1-3)
“Bu (Kur'an), bütün insanlığa bir açıklamadır; takvâ sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür”.( Âl-i İmran, 138)
Hayat Yolculuğunda Paydaşlarımızla İlişkilerimiz
Hayatlarımızda bir güzellik varsa bu İslâm'ındır. Bir kusur varsa da bu nefsimize aittir.
Üstad Bediüzzaman hazretlerinin ifade ettiği hakikatteki gibi; imansızlık cereyanında nefsini ve neslini kurtarmak için canhıraşane mücadele ederken dilde sürçme, amelde paydaşlarımıza karşı kırma ve kırılmalar olabilir. Lakin bunun şahsi algılanmaması lazım gelir. Kırma ve kırılma, gücenme veya rencide etme, kardeşinin onur ve izzetini korumada pasif durma mü'mine yakışır bir hâl değildir. Zor bir durumdur eyvallah; lakin burada bireyi diri tutan şey sabrına karşılık rahmani desteğin mutlaka geleceğidir.
...
Kendi için istediğini, yol arkadaşı için kardeşi için istemedikçe hakiki iman etmiş sayılmıyor madem kardeşlik hukukunu, yoldaşlık hukukunu her ne pahasına olursa olsun korumalı.
Kendisini temize çıkarmak, nefsin en mahir olduğu bir kabiliyet olduğu gerçeği ortadayken Yusuf peygamber (as) misali bir duruşla, kendini tanımalı ve tanıtmalı:
"Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûi illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm.."
"Doğrusu, ben nefsimi temize çıkarmam. Çünkü Rabbimin merhamet edip korudukları hariç, nefis daima fenalığı ister, kötülüğe sevkeder. Doğrusu Rabbim Gafûrdur, Rahîmdir (affı ve merhameti boldur).” (Yusuf, 12/53)
Ahlak-ı Yusufîye ile hayatını kuşanma gayreti sarf edenlerin gömleği hiç önden yırtılmaz bunu bilmeli..
Konup göçtükleri yerlerde bir yâd-ı cemîl bırakır, yeni konaklarına doğru yola revân olurlar.
Cevâhir AYDIN/ Küçük Dünyam