“La li hübbi Alliyin bel li büğdi Ömer” diye bir ifade var. Yani kimi aleviler Aliyi sevdikleri için değil, belki Ömer’den nefret ettikleri içindir ki alevsiz aleviliği yaşıyorlar/yaşatıyorlar.
Davutoğlu meselesi de bir az buna benziyor. Evet Cumhurbaşkanı parti içi sorun gibi de olsa sizi görevden aldı, bu kolay kabullenir bir hadise değildir, ama unutmayın Halit Bin Velid başarılı bir ordu komutanıydı ve Hz.Ömer(ra) onu görevden aldı ama o küsmedi ve ordu içinde kendisine verilen vazifeyi yerine getirmeye devam etti, değil mi?
Ak parti içindeki Davutoğlu gibi nazik insanların biri o tarafa, biri bu tarafa savruldu, Ak Partide meydan ehil olmayan kimselere kaldı, iyi mi oldu? Keşke az daha sabırlı olsaydı ve olay bu merhaleye gelmeseydi.
Davutoğlu bu defa Erdoğan’a olan husumetinden dolayı sağa sola arayışa girdi ve an itibariyle öyle bir oluşumun içine girdi ki ona yakıştırmak çok zordur, ya da bana öyle geliyor.
Bu masada olumsuzluklar adına yok, yok.
Anıtkabire iman tazelemeye gidenler var,
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin hamileri var,
“Diyanet İşleri Başkanlığını fesh edeceğiz” diyenler var,
Müslüman çocuklarına ortak ders olarak okutulan Din Kültürü ve Ahlak dersinin kaldırılmasını isteyenler var,
Kanton komün yönetimine hayran olanlar var,
Kürtlerin öz değerlerine düşman olan HDP var,
Yapılanları yıkacağız, bozacağı diyenler var.
Var da var…
Davutoğlu’nun o zarif kişiliği, ilim erbabı vasfı, bu ülkeye iki yıl başbakanlık yapmasıyla sahip olduğu devlet adamı tecrübesi yan yana getirilince bu masa ona yakışmıyor gibi geliyor bana.
Şaka bir yana 14 Mayıs günü iki ittifak değil, aslında iki farklı eğilim seçime gidiyor.
Vatandaş, ya eski karanlık devlet sistemine, istikrarsız koalisyon hükumetlerine, darbelere elverişli Parlamenter sisteme onay verecek, ya da şeffaf ve aydınlık, güven ve kararlı bir yönetim şekli olan ve halk tarafından %52 gibi bir oy oranı ile kabul edilen Başkanlık sisteminin devamına onay verecek,
Ya Kemalist sistemin ömrünü uzatıp, Müslümanların kılık kıyafetiyle zaman öldüren ve inanç ve kültürümüzle kavgalı bir yönetime evet diyecek, ya da 5816 numaralı yasanın kalktığı ve yakın tarihimizin eksisiyle artısıyla gözden geçirildiği ve öz değerlerimizle barışık yeni bir yönetim tarzına onay verecek.
Ya Kadil’in kelleleriden, AB’den, ABD’den “aferin” alacak bir yönetime evet diyecek, ya da yaşlılarımızın duasını alan, doğu blokunun takdirini kazanmış, bölgede toparlayıcı özelliğe sahip olan bir iktidara onay verecek.
Mesele bu kadar açık ve nettir.
6-7’li masanın sonu hüsran ve ükubettir,
Cumhur ittifakının kendini yenilemesi de bir mecburiyettir, öyle, “ben yaptım, oldu” demekle olmuyor. Kendi sorunumuzu kendimiz çözeceğiz.
Bir zamanlar devlete karşı başkaldıran beş bin kişi varken bu gün beş milyon olmuşsa aynaya bakıp üstümüzü başımız düzeltmemiz lazımdır.Öyle hamasi nutuklar atmakla sorun çözülmez. Çare üreteceksiniz çare. Yani akıl, irade ve cesaretle hareket etmek gerek.
Tabi bu yeni düzenin aktörlerinden biri de Ahmet Davutoğlu olabilirdi, olmalıydı. 6’lı masada nasıl o kadar kalabildi? anlamakta zorlanıyorum. Başka bir ifade ile hayret ediyorum desem inanın.
Hayırlısı olsun bakalım.
Eyüphan Kaya
muslumandunya.com genel yayın yönetmeni