Yaşı müsait olanlar biliyor, eskiden Türkiye’de iktidar olmak da iktidara kalmak da çok zordu. Masonik zihniyetin ülkemize biçtiği rol şuydu, “kurursa sulayın, yeşerse budayın” dolayısıyla Türkiye bu iki uç arasında yönetilmeli, sorunların çözümü için uğramalı ama sorunu kökten çözümlemeli, çözüyor gibi bir görüntü vermesi yeterli.
Bu sıkıntıyı bir yazıya sığdırmak çok zor ama bir derce izah etmeye çalışacağım.
Adi bir subayın, Türkiye Cumhuriyetin Başbakanına pezeveng dediği günleri yaşadık, gerisini siz düşünün.
Cumhur Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu sıkıntıları en iyi bilen bir lider olarak bu engeli kırmak için yola çıktı. Okuduğu bir şiir yüzünden hapse koydular ve “bu adam artık muhtar olamaz” dediler.
Malumunuz ben yazılarımda “Sayın” kelimesini nerdeyse hiç kullanmam ama bu Anadolu efesine müsaade edin de bu yazımda sayın diyeyim olur mu? Zaten asıl olan kişiyi ismiyle hitap etmektir, bu sayın unvanı nerden Türkçeye girmiş onu da bilmiyorum.
Saygın Erdoğan Anadolu’da yaşayan insanların öz vatanlarında huzur içinde yamaları için adil bir yönetim getirmek ve bununla birlikte ülkenin kalkınması için çaba göstermek istedi. Onun için kurduğu partisinin adını kurucu arkadaşlarıyla birlikte Adalet ve Kalkınma Partisi(AK Parti) adını verdi.Bu paralelde meydana gelen gelişmeler, dış düşman ve onların içerideki piyonlarının hoşuna gitmiyordu.
Eski karanlık devlet zaman zaman kişnemeye başladı,
FETÖ bu ülkenin dümeni benden olmalı, dedi,
HDPKK Kürt sorununu çözmenize müsaade edemeyiz, dediler.
Buyur bir hafızamızı şöyle bir tazeleyelim.
2005 yılında Diyarbakır’da Erdoğan; “Kürt sorunu benim sorunumdur” dediğinde Ankara’da bir soğuk duş etkisi yaptı ve o soğuk hava devam etti. Ta ki 27 Nisan e-muhtırası bile verildi. Tabi buna rağmen İktidar dik durdu ve yoluna devam etti.
Ama bu süreçte askeri sahada değişik olaylar cereyan etti, kimi askerler hakkında bazı gerekçelerle davalar açıldı, emekliye sevk edilenlerin yanı sıra, bazıları görevden alındı, bazıları ceza evine gönderildi.
Aynı anda iki kuvvet komutanı istifa etti. Genel Kurmay Başkanı yargılama sonucu hapse girdi. Bir yanda Orduya bir ayar verilirken diğer yandan FETÖ ülkede varlığını iyice gösteriyor, özellikle Emniyet, Adalet ve Askeriyede, hatta Erdoğan’ın siyaseti bırakmasını istiyor, diretiyordu.
Dershanelerin kapanmasıyla Hükümetle arası açılan FETÖ günden güne darbe yediği gibi örgütü de bir şeyler yapmak, hükümete tuzak kurup dengeleri değiştirmek için çırpınıyordu.
2013 yılında başlayan “Çözüm Süreci” ile vatandaş huzur beklerken her geçen gün ülkemizde kaos oluşturmak için olaylar çıkarılıyor, canlı bombalar patlatılıyor, toplu katliamlar oluyordu, Surç ve Ankara garı bombalı saldırıları gibi. Bu da vatandaşın yaşama umudunu kırıyordu.
Sen misin? Bu sorunları çözen dercesine PKK kuduruyor, FETÖ’nun Emniyet ve Askeri ayağı yerinde sayıyordu. HDP, “Seni başkan yaptırmayacağız” sloganıyla siyaset yapıyor ve yalan yanlış ifadeler üzerinde oluşturduğu algıyla puan topluyordu. Aslında bu sloganın anlamı şuydu Kürt sorununu çözmenize müsaade etmeyeceğiz demekti.
FETÖ ve HDPKK’nin derdi başka olduğunu anlayan Erdoğan ve arkadaşları, arkasındaki halkla birlikte yoluna yürümeye devam ediyordu.
Bu ciddiyete tahammül etmeyen layt düşmanlar 15 Temmuz darbe girişimde bulundular, elhemdulillah ki başaramadılar.
Peki sadece bunlar mı? Bir de dünyanın oyunları var ki onlara dokunsam yazı dizisi çıkar. Tek kelimeyle Reis’in dengesini bozdular.
Bu durum karşısında oluşan Cumhur ittifakı, olup biten o faydalı çalışmaların önünü bir derece tıkadı ve şu anda konuşmaması gereken birileri çıkmış ileri geri konuşuyor.
Türkçülük kavramı ön plana çıktı, Atatürkçüler ileri-geri konuşuyor, ulusalcılar Külliyeyi biz idare ediyorlar…vs.
Vardır bunda da bir hayır bakalım inşallah.
Maalesef iktidara kalmanın başka bir yolu kalmamıştı. Erdoğan iktidarı kaybederse şimdiye kadar yapılan tüm iyileştirmenin bir bir değiştireceği bir dönem başlayacak ve ülke yeniden o karanlık günlere dönecekti.
Peki bu durumda ne olmalı? Reisten beklentim nedir derseniz buyur onu da paylaşalım.
1-Aile yapımıza sıkıntı oluşturmak için bir alt yapı hazırlığı mahiyetinde olan İstanbul Sözleşmesinden bir an evvel imzayı geri çekip, 6284 numaralı yasaya ve ömür boyu nafaka meselesine bir çare bulmak,
2-İlahi Öğretiye aykırı ne kadar yasalarımız varsa değiştirilmesi için gayret etmek ve bu yasaların oluşturduğu sıkıntıları anlatarak halkı bu değişikliğin gerekliliğine inandırmak,
3-MHP’yi Kürt sorunun çözümüne inandırarak, onun teklifi ile sakınca oluşturan, sıkıntı oluşturan, toplumsan huzuru bozan yasal ve anayasal maddeleri 1921 Anayasasını baz alarak düzenltmek, Çünkü 1921 Anayasası kadar Anadolu insanıyla barışık bir anayasamız bir türlü olmadı.
4-Gençlik Akademileriyle tüm gençlerimize ulaşmak, niteliklerine göre onların aklından, meziyetlerinden yararlanmak, hepsine gelir getirecek bir meslek edindirmek, bir yabancı dil bilmeyi bir değer olarak kabul edip herkesin anadili dışında başka bir dil bilmesini sağlamak,
5-Aile Akademileriyle aile yapımızın olgunlaşması ve aile fertleri arasında muhabbet ve tesanüdün daha güçlü olmasını sağlamak,
6-Vatandaşlık Akademileriye vatandaşlarımızı, daha bilgili, becerikli kendini ifade edecek, hayata katkı verecek düzeyde yetiştirmek,
7-Sosyal barış ve huzura katkı adına katl-u kitala katılmamış, organizasyonunda yer almamış kimseler dışında siyasi suçlara şartlı bir af getirmek,
8-Zorunlu gıda takviyesi ve barınma adına vatandaşlarımıza katkıda bulunmak,
9-Diyanetin toplumsal varış ve huzur için hutbelerde barışçıl bir dil kullanmasını sağlamak,
Buyurun bunun iki katını da siz söyleyin, ama ülkeniz için bir fikriniz olsun.
Dünyanı değiştireceği, Ortadoğu’yu değiştireceği, Türkiye’yi değiştireceğiz diyecek kadar altı boş ifadeler kullanan siyasetçilerin arkasında gitmeye tenezzül etmemeniz için bir fikriniz olmalı değil mi?
Selam ve selametle kalın.
Eyüphan KAYA